Daha çok genç traducir español
566 traducción paralela
Hem de daha çok genç.
Y tan joven aún.
Ama o daha çok genç efendim.
- Deberías ser más paciente.
Yapacak, daha çok genç.
- Ay, es tan joven.
- Ama Zan daha çok genç.
- Pero Zan es tan joven.
- Daha çok genç.
- Ella es joven.
O daha çok genç, bizim kadar pişmiş değil. Ayrıca, başından kötü şeyler geçmiş, anlıyor musun?
Ella es joven, no está curtida como nosotros y ha sufrido lo peor que puede sufrir una mujer, ¿ me entiendes?
Daha çok genç Henry.
Es joven, Henry.
Kardeşin daha çok genç, hala okula gidiyor.
Tu hermana menor es todavía joven, aún está en la escuela.
Zor bir gece geçirecekti. Daha çok genç.
Habría tenido una noche difícil.
daha çok genç. ona göz kulak ol.
Es muy joven. Cuídalo.
Harold evlenmek için daha çok genç, üstelik kadın ondan büyük.
Harold es demasiado joven para casarse, y más con una mujer mayor que él.
- Davey daha çok genç.
- Davey es demasiado joven.
O daha çok genç annesi.
Le aconsejo que regularice su posición inmediatamente.
- Onlar daha çok genç.
- son simplemente adolescentes.
Daha çok genç.
Es demasiado joven para matar.
Daha çok genç.
Está bien, Zezé.
Onu doğurmamalı. Daha çok genç. Hem haysiyetimiz ne olacak?
¿ Qué sería de nuestra reputación si lo tuviera?
Kadın daha çok genç. Sizce göğsünü açmak doğru olur mu?
Ella es joven. ¿ Deberíamos abrir el tórax?
Daha çok genç ; dolandırıcıları tanımıyor.
Ella es muy joven para reconocer a un estafador.
Zavallı çocuk, daha çok genç ama ; o berbat hastalıklardan birine yakalanmış galiba.
Pobre muchacho, también es mala pata, tan joven y tan lleno ya de enfermedades.
Karım benden çok daha genç ve hayat dolu.
Mi mujer es mucho más joven y más divertida.
- Benden çok daha genç.
Es mucho más joven que yo.
Çok daha gençleşiyorum... Genç ve güzel bir kızı yanımda götürüyorum...
Oye, estoy tan joven que me llevaré a una muchacha conmigo de viaje.
- Çok daha genç.
- Muy joven.
- Eğer 50 yaş daha genç olsaydım seni anında evleneceğin bu h -... evleneceğin ve sana çok iyi kocalık yapacak bu harika genç adamdan koparıp alırdım.
- Si fuese unos 50 años más joven... Te llevaría lejos de este es - espléndido joven con el que te vas a casar... y que va a ser para ti un maravilloso marido.
Keşke kendisi Berlin'e gelebilse ve DOĞRULARI ANLATSA. Bu, yüzlerce röportajdan çok daha iyi bir etki yaratırdı. Sevgili Martha, Bay Hopwell'in bu genç subayı tanıyor olabileceğini düşünmüyor musun?
Si el teniente Candy, que parece una excelente persona y acaba de regresar de Sudáfrica, estuviera dispuesto a venir a Berlín a contar la verdad, sería más útil que cien entrevistas.
Daha çok genç.
Es aún joven.
- Esir bir kızın görevi sahibini mutlu etmektir. Eğer sahibi genç ve yakışıklı olursa çok daha iyi.
La labor de una esclava es agradar a su amo, y si esjoven y guapo, mucho mejor.
Evin değeri bundan çok daha fazla ancak çok genç bir torunum var ve onun için bankaya koyacağım £ 1,200 içimi epey rahatlatacak.
La casa vale mucho más que eso, pero yo tengo una nieta muy joven, y 1200 libras en el banco para ella ablanda mi mente considerablemente.
- Bir anda çok daha genç göründün. - Öyle mi?
- De pronto, parece mucho más joven.
Norma Desmond 17 yaşında genç bir kızken, günümüz gençlerinden çok daha yürekli, akıllı ve iyimserdi.
No sabía que cuando Norma Desmond tenía 17 años era un encanto, tenía más valor, ingenio y corazón que cualquier otra joven.
Genç olanlar daha çok sabırsız gibi görünüyorlar
Los jovenes guerreros parecen jmpacjentes.
Bu zekice hile yüzünden pek çok genç adam sakatlandı veya öldü. Bu yüzden Başkan Roosevelt, Theodore Roosevelt üniversiteleri çağırıp oyunun daha yumuşak oynanmasını istedi.
Así que muchos jóvenes fueron lisiados y asesinados por esta inteligente... maniobra, así que el Presidente Roosevelt, Theodore Roosevelt, tuvo que reunir a los institutos y pedirles que hicieran un juego menos brutal.
Müsaadenizle ; hayal ettiğimden çok daha genç ve... - Lütfen!
Y si no se ofende le diré que creía que era mayor.
Elbette, o kız benden çok daha genç.
Claro. La muchacha es mucho más joven que yo.
Benden çok daha genç olsan da. Hatta Filadelfiya'nın aynı yöresinden birlikte geldik.
Aunque usted es más joven, Ios dos somos de philadelphia.
Daha genç ve daha zengin olsaydım, ve bu gece... yapmam gereken bir iş olmasaydı... sana söyleyecek... çok şeyim vardı.
Hay muchas cosas que querría decirle... si fuese más joven, si fuese más rico... y si no tuviera algo que hacer esta noche.
Stephie daha genç, daha çok şansı var.
Stephie es diez años más jóven.
- Sanırım henüz çok genç. - Bir bıyık çizersek, daha olgun görünebilir.
- Tal vez si le ponemos un bigote, parecerá mayor.
Genç adamın sözüne benim sözümden daha çok itimat ediyorsun.
Pareces confiar más en las palabras de este joven que en mí, ¿ no?
Dinleyin genç dostum, çok naziksiniz ama kızım için daha ışıltılı bir düğün düşünüyorum!
- ¿ A que sí? Mire, es muy simpático, pero quiero a alguien más brillante para mi hija.
Tahmininden çok daha genç, değil mi evlat?
Es más joven de lo que creías, ¿ verdad, chico?
Genç hanım daha çok körpe. eğer aldatacak olursanız. kibar bir hanıma yapılabilecek en büyük ahlaksızlık olur.
Puesto que la dama es joven, y si la tratarais con doble propósito, sería mala cosa para una dama, y muy mala conducta.
Olgun erkekler ve bayanlar çalışan, kibar ve lütufta bulunan genç erkekleri daha çok beğenirler. - Elinden geldiğince iyi ol. - Peki.
Escucha, amigo, las señoras prefieren los chicos guapos y educados como tú y también algunos caballeros.
- Ve çok daha genç görüneceksin. - Öyle mi dersin?
- Y te hará más joven. - ¿ Tu, crees?
- Nasıl hissediyorsun? - Çok neşeli ve çok daha genç ve canlı hissediyorum.
- Me siento muy luminosa... y mucho más joven y vivo.
Sanırım biri çok daha genç biriyle evlendiğinde küçük bir paranoya vakası haline gelmeye eğilimli oluyor.
Cuando uno se casa con una mujer mucho menor uno tiende a volverse paranoico.
Genç de, düşündüğümden çok daha genç.
Y joven, mucho más joven de lo que me imaginaba.
Daha çok genç. Onun yerine ben içeceğim.
Es demasiado joven.
Klinikte genç bir adamla konuşuyordum, kolunda öyle çok iğne izi vardı ki, bir iğne daha batıracak yer bulamıyordu.
Estuve hablando con un joven en una clínica, el otro día. Me cometo que ya tiene tantos pinchazos que no encuentra lugar donde picarse.
Çok iyi bir resim değil, fakat geçen gün burada genç biri vardı, belki de daha önceki gün. Onunla konuşacak zamanım yoktu.
No tuve tiempo de hablar con él.
daha çok gençsin 24
daha çok 194
daha çok erken 62
daha çok var 40
daha çok var mı 21
çok gençsin 49
çok genç 55
çok gençti 20
çok gençtim 19
genç 232
daha çok 194
daha çok erken 62
daha çok var 40
daha çok var mı 21
çok gençsin 49
çok genç 55
çok gençti 20
çok gençtim 19
genç 232
genç kız 23
gençler 170
gençlik 25
gencim 23
genç bir kız 20
gençsin 79
gençken 53
genç bir adam 28
genç bir kadın 21
genç bayan 296
gençler 170
gençlik 25
gencim 23
genç bir kız 20
gençsin 79
gençken 53
genç bir adam 28
genç bir kadın 21
genç bayan 296
genç efendi 21
genç adam 490
genç biri 17
genç mi 23
genç hanım 33
genç dostum 37
gençliğimde 18
gençtim 27
genç adam 490
genç biri 17
genç mi 23
genç hanım 33
genç dostum 37
gençliğimde 18
gençtim 27