Elbette var traducir español
1,933 traducción paralela
Elbette var ama nerede olduğu konusunda hiçbir fikrim yok.
Por supuesto, pero no tengo idea dónde.
Elbette varım.
Sabes que cuentas conmigo.
Elbette var.
Por supuesto que la tenemos.
Elbette var bu......
Se lo que significa.
Elbette var.
Sí, claro.
- Elbette var.
Por supuesto que sí.
Elbette var.
Por supuesto.
Elbette, her kitapta var bunlar.
Sí, en cualquier libro de texto.
- Onda bir şey var. - Elbette vardır.
Hay algo de él
Elbette, Sadie'nin cana yakın erkek arkadaşı, Ben de var.
Y, por supuesto, el amistoso novio de Sadie : Ben.
Bol bol el sıkışılıyor. Elbette güzel kadınlar da var.
Apretones de mano, y por supuesto, mujeres espectacularmente bellas.
Elbette gizli emellerim de var.
Claro que tengo motivos ulteriores.
- Elbette, sadece bir tane Hitler var!
Claro, tonto, hay uno solo.
Elbette. Bir sorun mu var?
Por supuesto. ¿ Sucede algo?
Elbette tatlım, önünde dünyanın zamanı var.
Oh claro, cariño, tienes todo el tiempo del mundo.
- Elbette ciddi bir durum var.
Puedes apostar a que tienes una situación.
Elbette. Çünkü ne baban ne de paran var.
Eso es por que tu no tienes padre o una cuenta en el banco.
Elbette var, Rich.
Claro que sí, Rich.
Elbette. 100 doların var mı?
Por supuesto. ¿ Tienes $ 100?
Elbette iznimiz var. Olmasa ne olacak?
Claro que sí. ¿ Y si no, qué?
Elbette bu felakete, kaosa, trajediye neden olanı bilmeye hakkınız var.
Merecéis saber quién es el responsable de este desastre, de este caos, de esta tragedia.
Gecemizi mahvetmesi için Gölgeyi gönderen kişiyi elbette bilmeye hakkınız var.
Exigís saber quién ha mandado a la sombra para que destruya nuestra noche.
Elbette. Önce ilgilenilmesi gereken bir imparatorluk inşaatı var tabii.
Por supuesto, hay que dedicarse a crear un pequeño imperio primero.
Elbette "biz" diye birşey var! Sen ve ben, beraber. Ekip.
Claro que lo hay somos tu y yo juntos, como un equipo.
- Elbette. Dışarıda ödemeli telefon var.
Hay un teléfono público fuera.
Tom, yardımına ihtiyacım var. Elbette.
Voy a necesitar tu ayuda.
Bu, hepsinin sahip olmak istediği bir kalite çünkü elbette karşı durmak zorunda oldukları imajları var. Otoriter oldukları, bürokratik oldukları, içlerinde kaybolduğunuz, kasvetli oldukları imajları.
Y esa es una cualidad que quieren comunicar porque por supuesto se tiene la imagen de que siempre están peleando que son autoritarios, que son burocráticos, que te absorben, que son opresivos.
Elbette bir tarzı var ; her yazı karakterinin olduğu gibi.
Tiene su propio estilo en sí misma ; cada tipo de letra lo tiene.
Elbette biz... Demek istiyorum ki, çoğu insan kitaplardan çalıştığınızı ve öğrendiklerinizi kopyaladığınızı falan sanır, ama sahiden söyleyebilirim bu bizim kanımızda var.
No es que... quiero decir, mucha gente piensa que lo estudiaste en los libros y luego lo copiaste o así, pero yo diría realmente que está casi en nuestra sangre.
Elbette biliyoruz, fazlası da var.
Claro, pero no sólo eso
- Elbette güzel olan yanları da var.
Claro, claro. No digo que no tenga cosas buenas.
Şimdi, eğer bununla başa çıkamam diyorsan beni mutlu etmenin başka yolları da var elbette.
Ahora, si no puedes con eso existen otras maneras de hacerme feliz.
Biraz zamana ihtiyacım var dedi ve bende "Elbette" dedim.
Honestamente, no lo sé. Me dijo que necesita espacio y le dije que sí.
Elbette, yavaşlatma ihtimali var ama zeki biri ve denge unsuru olabilir.
Claro que podría, pero es inteligente, da balance.
Beni Swan Oteli'ne bırakma şansınız var mı? Evet, elbette, Doktor.
¿ Podemos estarnos quietos por un momento?
Elbette, Yığınla zamanım var.
Claro, tengo muchísimo tiempo.
- Onu bir dakikalığına almamın bir sakıncası var mı? - Elbette yok.
¿ Les molesta si me lo llevo un minuto?
- Elbette, bir planım var.
- Por supuesto que tengo un plan.
- Elbette bazı alternatifler var.
- Claro que hay alternativas.
- Elbette, var.
- Por supuesto que sí.
- Değişken eğimli pervane mi var? - Elbette.
- ¿ La hélice es de cambios variables?
- Elbette değil, seninkinin dişleri var.
- Claro que no. - La tuya tiene dientes.
Elimde daha çok var. - Elbette.
Tengo miles de colores.
- Elbette. Makinen var mı?
- Claro, ¿ tienes una cámara?
Eğer tutmak isterseniz bende büyük bir değnek var. Elbette, iş sihre gelince, ben bunu yaparım.
Sabes, tengo una gran varita mágica por si quieres sostenerla y está claro que para hacer magia, sólo hago esto.
- Elbette. Ama önce halletmemiz gereken başka bir şey var.
Por supuesto, pero antes debemos ocuparnos de algo
Elbette, bir şey daha var.
¡ Sí, una cosa más!
Elbette elin var, elini kullanıyorsun. Kâğıt kullanırken bile elini kullanırsın.
Por supuesto, usted se apoya, no está parado derecho, usted está apoyado en un bastón que es como un perro de papel cortado...
Pekala, bunu Paul yapmamışsa, elbette kız da yapmamışsa, o zaman burada bizimle olan başka biri var.
Bueno, si Paul no hizo esto De seguro la chica no lo hizo. Entonces hay alguien más en este almacén con nosotros
Elbette tehlike var.
Claro, hay peligro :
- Elbette, Baş Astronom. - Çıkışa ne kadar var?
¿ Cuanto falta hasta la puerta?
var mısın yok musun 30
varsa 36
vardık 38
varenka 16
var tabii 24
varşova 132
var mıydı 25
varyemez amca 23
var efendim 22
varsayalım ki 19
varsa 36
vardık 38
varenka 16
var tabii 24
varşova 132
var mıydı 25
varyemez amca 23
var efendim 22
varsayalım ki 19
varvara vasilyevna 23
elbette 13408
elbet 35
elbette ki 133
elbette benim 21
elbette istiyorum 43
elbette seviyorum 29
elbette yok 101
elbette iyiyim 21
elbette öylesin 20
elbette 13408
elbet 35
elbette ki 133
elbette benim 21
elbette istiyorum 43
elbette seviyorum 29
elbette yok 101
elbette iyiyim 21
elbette öylesin 20
elbette isterim 24
elbette canım 17
elbette efendim 146
elbette biliyorum 55
elbette biliyorsun 19
elbette doktor 21
elbette eminim 36
elbette hayır 359
elbette olmaz 22
elbette değilim 21
elbette canım 17
elbette efendim 146
elbette biliyorum 55
elbette biliyorsun 19
elbette doktor 21
elbette eminim 36
elbette hayır 359
elbette olmaz 22
elbette değilim 21