English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → español / [ H ] / Hayatî

Hayatî traducir español

2,849 traducción paralela
Magnus hayati değerleri düşüyor.
Las constantes de Magnus están cayendo.
Hayati fonksiyonları durdu.
Se murieron.
Yüce rabbim, hayati fonksiyonlarımıza baksana.
Dios mío, mira el encefalograma.
Hayati organlardan doku şeritleri ve bağ dokuları yani dirsek kemikleri, diz kapakları, ve bileklerin hepsi ölüm sonrası çıkarılmış.
Los ligamentos y tendones de las más importantes articulaciones codos, rodillas, muñecas... fueron extraídos después de muerto.
Sahada iletişimi sağlamak görevin başarılı olması için hayati bir unsurdur. Özellikle de harekat ters gitmeye başlamışsa.
Las comunicaciones en el campo son críticas para el éxito de una misión, pero son aún más importantes cuando una operación se sale de control.
Birilerini ülkelerine ihanet etmek ya da cinayet işlemek gibi hayati bir hataya sevk etmenin yolu mantıktan ziyade hiddetten geçer.
Si se trata de traicionar a tu país o de cometer un asesinato, conseguir que alguien cometa un error que altere la vida se trata menos de lógica que de pasión.
Bu topluluklar kötü hava sırasında hayati önem taşıyor çünkü yetişkinlerin çoğu denizde, hızlı büyüyen aileleri için balık avlıyorlar.
Estas guarderías son esenciales durante el mal tiempo ya que la mayoría de los adultos se encuentran lejos en el mar, pescando para un rápido crecimiento de la familia
İçeride, vücudu uçabilen ve arayabilen bir şekle dönüşüyor. İlerleyen günlerde hayati önem taşıyacak olan yetenekler.
Dentro, su cuerpo está cambiando en uno que pueda volar y buscar, habilidades que serán cruciales en los días venideros.
Böylesine kalabalık bir kolonide yavrusuyla güçlü bir bağ kurması hayati önem taşıyor.
Es escencial lograr una conexión con el bebé, en tan concurrido lugar.
Bu, dondurucu soğuklar gelmeden önce yavrularını büyütmek için acele eden yarım milyon penguen için hayati önem taşıyor.
Escencial para los pingüinos que tienen prisa para críar a sus hijos antes de que regresen las heladas.
Hayati göstergeleri olay yerinde stabildi.
Signos vitales estables en el lugar.
Hayati tehlike bile olsa geri çekilmez.
No se retiraría aunque le ensartaran su cabeza.
Hayati belirtiler ne durumda?
¿ Cómo están sus signos vitales?
Kral'ın mağlubiyeti için üstüme hayati bir görev düşüyor! Önemli olan başarı sağlamam değil. Yakayı ele verirsem ilk fırsatta kendimi öldürebilmem.
¡ Mi misión es crucial para aumentar nuestras posibilidades de vencer al Rey! sino que muera de inmediato si fallo y me capturan...
Silah kaçakçılığını önleyeceği için, asilerle savaşta hayati önem taşıyor.
Es de vital importancia para la lucha contra los insurgentes y para detener los envíos de armas.
Bu gezegende yasayan herseyin hayati tehlikede!
¡ Están poniendo en peligro la vida de todo ser viviente en este planeta!
Tamam beyler, ben doktoruyum, hayati organları ne durumda?
Bien, soy su médico, ¿ Como están sus signos vitales?
Halen hayati tehlikesi devam ediyor çünkü AVM tam da diğer yarığın orada.
Bueno, todavía esta en grave peligro. porque las malformaciones arteriovenosas cerebrales están junto a la fractura,
Lenny'nin herhangi bir hayati direktifi var mı peki?
¿ Lenny tiene una Instrucción por Adelantado?
Hayati tehlikeyi atlattığı ve 48 saat içinde sorulara cevap verecek konuma geleceği belirtiliyor.
Según el último comunicado, el pronóstico está fuera de peligro. En 48 horas, estará en condiciones de responder a los investigadores.
Sadece ABD'de yaklaşık 3 milyon ton zehirli kimyasal, her yıl çevreye bırakılarak, doğum bozuklukları, bağışıklık sistemi sorunları, kanser ve daha birçok ciddi sağlık problemine katkıda bulunuluyor. Doğal süreçlerin ortak yaşamla ilişkisi, bilimsel araştırma yoluyla, dünya gerçekte nasıl çalışır fikriyle ulaşılabilecek, referans çerçevesinde bir yapıya sahip. Çok basitçe, davranış tarzımız, hayati gereksinimlerimizin kalitesini ve bolluğunu koruyan, büyüten koşulları iyileştirmeye öncülük etmelidir.
Solo en los Estados Unidos y muchos otros problemas de salud serios. por medio de la investigacion cientifica. nuestro comportamiento deberia guiarse por la prioridad de buscar la maxima optimizacion de circunstacias que conserven y maximizen la abundancia y calidad de nuestras necesidades vitales.
Addison ve gündeminin, en azından bir an için raydan çıkarılması, hayati önem taşıyordu.
Era vital que Addison y su agenda se descarrilaran, al menos por el momento.
Hayati belirtiler normal.
Signos vitales normales.
İnsan hayati ihtiyaçları olmadan ne kadar yaşayabilir?
- --- hace tanto tiempo que no tomo un trago - ---
Hayati olmayan organlar zarar gördü.
Algunos de los órganos menos vitales.
Kesinlikle haklıydı. Kulüpteki cici bir kızdan hayati bir tüyo.
Figúrate un consejo de la chica del club de fans de "Nancy Drew".
Adamların elindeki en hayati araç o, porno dergisi değil.
Es una pieza de equipamiento militar, no revistas porno.
Üst Dünya zengin ve gelişmişti. Biz ise Alt Dünya'da yaşayanlar, hayati tehlikesi olsa da evlerimizi ısıtmak için karşı dünyanın maddelerini çalmak zorundaydık.
En el Mundo de Arriba crecieron ricos y prósperos, y aquí en el Mundo de Abajo, tenemos que robar materia inversa del Mundo de Arriba para calentar nuestros hogares y para sobrevivir.
- Durumu stabil, efendim. Hayati göstergeleri -
Los niveles se mantienen estables, revise signos vit...
Ama eğer o geceyi yeğeninizle birlikte geçirdiyseniz bunu itiraf etmeniz Hillary için hayati önem taşıyor.
Pero si estaba con su sobrino esa noche es vital para Hillary que lo reconozca.
- Hayati organları çıldırıyor.
- ¡ Sus signos vitales se alocaron!
Neden çocuğumuzun bütün hayati kararlarını verip işleri hallettiğin zaman bana sadece bir mail atmıyorsun?
¿ Por qué no decides tú sobre la vida del bebé y me avisas por email cuando sepas todo?
Biraz kan kaybetti. Ama şimdilik hayati tehlike oluşturacak kadar değil.
Y ella ha tenido alguna pérdida de sangre, pero no es nada en peligro la vida.
Artık doğru yoldan gitmen hayati bir önem taşıyor.
Ahora es de vital importancia que ir por el camino correcto.
Buradan gördüğüm kadarıyla, hayati değerleri pek iyi görünmüyor.
De lo que estoy leyendo en sus entrañas aquí, que no se ven bien.
Frost, çok hayati bir bilgi taşımış olabilir.
Quizá Frost tenía información vital.
Hayir, gercek hayati filme uyarliyorum.
No, estoy equiparando la vida real con una pelicula.
Bu, birbirine bağımlı, sosyal varlıklar olarak bizler için hayati önem taşır.
Es algo vital... ya que somos seres sociales, que dependemos de cada uno.
Büyük göğüsler bir kadının hayati organlarına daha fazla koruma sağlar.
Los senos grandes protegen los órganos vitales de la mujer.
GÜÇLÜ BİR KADININ HİKAYESİ HAYATI VE ÖLÜMÜ
HISTORIA DE VIDA Y MUERTE DE UNA MUJER FUERTE
İki tür arasındaki... farkı idrak edebilmek için analoji ( benzeşim ) bilimi hayati öneme sahiptir.
Verán la analogía en la ciencia es crucial para comprender las diferencias entre dos especies.
"Hayati tehlike oluşturan ağır saldırı."
"Agresión Agravada, con riesgo de muerte".
Hayati organına gelmemiş.
No tocó lo órganos vitales.
Neyse ki hayati tehlikesi bulunmamaktadır.
Afortunadamente, no fue herido de gravedad.
Kurşun bir atar damara isabet etmiş neyseki hayati organlardan birine denk gelmemiş.
Hiciste bien en traerlo. La arteria está afectada, pero es superficial.
Belirlenmiş bağışlara izin vermek, hayati organlar için yanıp tutuşan insanlar tarafından, mahkûm ailelerine diyet ödemiş olma şansı vermez mi?
¿ No permitirían las donaciones dirigidas crear la posibilidad del pago de las familias de los presos a las personas desesperadas por conseguir órganos vitales?
Hayati organlarında hasar yok gibi görünüyor.
No parece que haya dado a nada crítico.
Bunu yaparsanız, görme gücüne hayati zarar verecektir.
Si lo hace, podría ser muy grave dañar a su visión de la vida.
Hayati tehlikede.
Su vida está en peligro.
Hepimizin hayati tehlikede.
Todas nuestras vidas están en peligro.
Hayati organları ıskalamaya çalıştım.
Traté de evitar los órganos vitales.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]