Henüz erken traducir español
582 traducción paralela
Henüz erken. Emin misin?
¿ Está segura?
Vakit henüz erken.
Todavía es temprano.
Sana uğrayabileceğini söyledim ama henüz erken.
Te dije que vendrías, pero te has adelantado.
- Henüz erken, değil mi?
- Es temprano, ¿ no?
Tabii ki ciddi adımlar atmak için henüz erken.
Claro, que ya sé que debo esperar un poco
Henüz erken, başka bir yere gidebiliriz.
Es pronto para ir a algún sitio.
O şişe için henüz erken değil mi?
¿ No es un poco temprano para darle a la botella?
Saat henüz erken.
Es temprano.
- Ama henüz erken.
- Todavía es pronto.
- Ama bizim için henüz erken.
- Pero aún no. No para nosotros.
- Henüz değil. Onun için henüz erken bir saat.
- Aún no... pero es un poco temprano para él.
Son için henüz erken.
No estamos listos para "Fin", todavía
Farkındayım, ama henüz erken değil mi?
Sí, pero quizás no sea este el momento.
Bu hızlı, henüz erken.
Ese reloj se adelanta, todavía es temprano.
Henüz erken.
Aún es temprano.
Henüz erken, uyanmamış olabilirler.
Es un poco temprano. Podrían no haberse levantado aún.
- Henüz erken.
- Todavía no.
Biliyorum henüz erken ama bir molaya ne dersiniz?
Miren, yo sé que es algo temprano. ¿ Nos tomamos un descanso?
- Saat henüz erken.
- Es temprano.
Memleketin yıldızlarını görmek benim için henüz erken.
Nunca es demasiado pronto para ver las estrellas de casa.
- Dr. Miller, santrali arayın, lütfen. - Pekâlâ, bunun için henüz erken, ama biliyorsunuz, biraz erken veya biraz geç, mutlaka bir şeyler çıkar.
Aún es muy pronto, pero tarde o temprano, algo siempre surge.
Ama size söylemek için henüz erken.
Pero espere, aún es un poco pronto para decirlo.
Dinle, henüz akşamın erken saatleri ve biz de şunu yapmaya karar verdik.
Oye, Legrand, escucha. Esta velada no puede acabar así. Hemos decidido lo siguiente...
Henüz çok erken.
No, no tan temprano.
Henüz çok erken. Bütün odalar dolu.
Es pronto, todas las habitaciones están ocupadas.
Ancak bu hastanenin yöneticisi olarak, Henüz tatbike hazır olmayan tedavinizin erken duyurusunun talihsiz sonuçlarından dolayı üzüntü içindeyim.
Pero como director del hospital, lamento el lamentable hecho de la prematura divulgación de este tratamiento ya que no está listo para su comercialización.
Henüz çok erken.
Todavía es temprano.
Lord Henry Wotton, henüz hayatinin erken çağlarında iken yüksek sınıf sanatı "hiçbir şey yapmama" ya adadı kendini.
Lord Henry Wotton se dedicó desde muy temprana edad al serio estudio del gran arte aristocrático de no hacer absolutamente nada.
Henüz bilmiyorum. Oldukça erken.
Aún no lo sé, es muy pronto.
Rochet'nin erken dönem çalışmalarından çarpıcı bir örnek henüz Corot'nun etkisi altındayken yapılmış.
Es un encantador ejemplo de un Rochet amateur, mientras aún estaba bajo la influencia de Corot.
Boyama işini erken bir aşamada uygulamamız gerekecek... - Sol omuz. -... polimer henüz eriyikken.
Habrá que introducir el color en una fase inicial mientras el polímero está todavía derretido.
Güzel bir akşam yemeği için henüz çok erken ama beni yoğun bir gece bekliyor.
Es muy temprano para cenar, pero tengo una tarde muy ocupada.
Kalkmak için henüz çok erken. Lütfen, ne kadar istersen uyu.
- Es demasiado temprano para despertarse.
Kitaplarıma geri dönmeyi düşünmek için henüz çok erken.
Es temprano para que yo piense en regresar a los libros.
Evet, Henüz gecenin erken saatleri.
- Sí, la noche es joven.
Değerlendirmek için henüz biraz erken.
Es demasiado pronto para evaluar.
Ona henüz bunu düşünmek için bile erken olduğunu söyledim.
Le dije que era muy pronto incluso para pensarlo.
Birleşmiş Milletler adına şu anda size söyleyebileceğim tek şey bu Kanamitlerin düşmanca amaçlarla geldiğini varsaymak için henüz çok erken olduğu.
Hablando en nombre de las Naciones unidas, solo puedo decirles que sería prematuro asumir una intención hostil por parte de estos.. estos Kanamitas.
O sabahın erken saatlerinde, hava henüz karanlıkken, köyün dışındaki gölün yanında serseri bir genç ile yaşlı bir adam tartışıyorlarmış.
También fue por la mañana temprano sobre primeros de mes. Aún estaba bastante oscuro, así que no pudo verlo muy bien... pero dice que vió a un hombre mayor y a un tipo joven yakuza... teniendo una acalorada discusión en un estanque fuera de la aldea.
Reddediyorum efendim, henüz çok erken.
Me opongo, señor, porque es algo prematuro.
Johnny. " Henüz erken değil mi?
¿ No te has apresurado?
Henüz bu kadar uyuşuk olmak için çok erken.
Demasiado temprano para estar dormido aún.
- Hayır, teşekkürler. Henüz biraz erken.
No, gracias, aún es pronto.
Bu kadar heyecanlıysan henüz başlamak için biraz erken.
Es temprano. Todavía falta para el comienzo del torneo. Estás muy nervioso.
- Henüz somut bir şey için çok erken.
- Es pronto para que haya algo concreto.
Daha erken. Diğer kızlar henüz gelmediler.
Es temprano, sus compañeras no han llegado.
Henüz vakit çok erken.
No, no, Baronesa. Es muy temprano.
- Hayır, henüz çok erken.
- No, es demasiado temprano.
Bu film burada bitiyor. Ancak toplumumuzun içimizdeki şiddeti erken fark edip tedavi etmedeki sorumluluğu henüz başlamıştır.
ESTE FILME HA TERMINADO, PERO LA RESPONSABILIDAD DE LA SOCIEDAD EN LA PRONTA IDENTIFICACIÓN Y EN EL TRATAMIENTO DE LOS VIOLENTOS QUE HAY ENTRE NOSOTROS ESTÁ POR EMPEZAR.
Kutlama yapmak için henüz çok erken sevgili Massimo.
Las felicitaciones son prematuras, mi querido Massimo.
Üzgünüm, ama henüz çok erken.
Lo siento, pero es demasiado temprano.
erken 21
erkencisin 101
erken geldin 38
erkenden 22
erken mi geldim 16
erken kalkmışsın 34
erkencisiniz 19
erken döndün 21
henüz 162
henüz değil 1250
erkencisin 101
erken geldin 38
erkenden 22
erken mi geldim 16
erken kalkmışsın 34
erkencisiniz 19
erken döndün 21
henüz 162
henüz değil 1250