English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → español / [ O ] / O kadar güzel ki

O kadar güzel ki traducir español

708 traducción paralela
Bu garip, harika, inanılmaz... ve o kadar güzel ki.
Es tan extraño, fantástico e increíble... pero tan hermoso.
- O kadar güzel ki.
- Es una belleza.
Her şey o kadar güzel ki.
Todo es tan maravilloso.
Burada her şey o kadar güzel ki.
Aquí todo es tan agradable, hermana.
Vücudu o kadar güzel ki...
Tiene un cuerpo hermoso.
O kadar güzel ki!
Y será un niño muy bueno.
Her şey o kadar güzel ki şu an yok olabilirim.
Es tan bonito que me dan ganas de estallar.
O kadar güzel ki, yaşını bile unutturuyor.
Es tan bella que nos olvidamos de lo vieja que es.
O kadar güzel ki.
Es precioso.
Korkma! Uçmak o kadar güzel ki!
No tengas miedo Está bien volar
O kadar güzel ki...
¡ Es tan bella!
O kadar güzel ki, sakalının bunu örtmesine izin vermez.
Su vanidad es tan grande que no se deja la barba.
Her şey o kadar güzel ki...
¡ Es maravilloso!
- O kadar güzel ki... - Kay, acele et. Geliyor.
¡ Apúrate, viene para acá!
Bunu söyleyebilmek o kadar güzel ki.
Es genial poder decirlo.
Sersemim, hissediyorum güneşli Sersemim, komik ve iyi ve o kadar güzel ki, Bayan Amerika olmalı emekli
Me siento mareada, me siento resplandeciente, me siento efervescente, graciosa y refinada, y tan hermosa que Miss América puede ir dimitiendo.
O kadar sevimli, o kadar güzel ki.
Es tan agradable, tan guapa.
Kızlar! O kadar güzel ki ağlayabilirim
Chicas tan guapas que podría llorar
O kadar güzel ki insanın içi titriyor.
Qué pureza. Quisiera rodar por aquí desnuda.
O kadar genç ve güzel ki.
Es tan joven y hermosa.
Bir gün, Londra tıpkı kor gibi parıldayacak... ve o kadar güzel olacak ki sen bile bunun karşısında hayran kalacaksın.
Un día, Londres brillará, incandescente... y será tan hermosa que hasta tú te emocionarás.
Akşamın ilerleyen saatlerinde şehir, o kadar güzel olurdu ki.
Aquella misma tarde, la ciudad resplandecía con suprema elegancia.
Şimdi oraya çık ve o kadar güzel ol ki, senden nefret edeyim.
Ahora, sal ahí y actúa tan bien que hagas que te odie.
Biraz okuma yazma bilseydin, yapılacak o kadar çok güzel şey var ki.
A ti no te vendría mal leer y escribir un poco.
Yerimiz o kadar güzel olacak ki nasıl göründüğümle ilgilenmeyeceksin.
Será tan bonita que no te importará Io guapa que esté yo.
Günbatımı o kadar güzel olacak ki seyretmek için attan inmek zorunda kalacağım.
La puesta del sol será tan bonita que me bajaré del caballo para admirarla.
Geçmişten bahsetmenin vakit kaybı olduğuna eminim keza şu an yaşanılanlar o kadar güzel olabilir ki insan harika bir gelecek beklentisi içine girebilir.
Estoy seguro de que es una pérdida de tiempo hablar del pasado... cuando el presente puede ser tan maravilloso que uno puede prever un futuro todavía más delicioso.
O kadar güzel, o kadar harikaydı ki.
Era tan hermoso, tan maravilloso
Bu kadar endişelenme artık ne de olsa yaşlı Langford'un kızı o kadar güzel ve tatlı ki yeni doğan güneş gibi. İnan bana. Evet.
Eso no debería preocuparle mucho... no mientras la hija del viejo Langford... es tan dulce y bonita como el amanecer en la colina.
Bir araba lastiğini o kadar güzel... tamir ettin ki, bir belediye müfettişi oldun.
Eres un tipo Que puso una rueda tan bien... Que se convirtió en inspector de policía.
En güzel denizkızı o kadar yakınımda ki
Oh, bella y querida sirena
Perdenin öbür tarafında bizi duyabilecek bir abla olmadan, renkli ışıklar ile her şey o kadar güzel olacak ki!
Va a estar tan lindo cuando prendamos las luces de colores sin la hermana de nadie oyéndonos.
O kadar güzel rica ettin ki, ben de Bay Kusuda'dan rica etmek zorunda kaldım.
Te vi tan apurada que pensé en pedírselo a Kusuda, y no fue fácil.
O kadar güzel, o kadar başarılıydı ki.
¡ Era tan linda, tan buena!
Keşke o kadar güzel olsaydım ki, başka bir kadına bakamasaydın bile.
Quisiera ser bellísima, gustarte más que cualquiera.
O kadar güzel ve cezbediciydi ki insan ölebilir.
Fue tan agradable que casi me muero de gusto.
O kadar güzel bir kadın ki.
Una señora muy linda.
Bu konular o kadar zor, ama o kadar da güzel ki bir insan bütün hayatını, onların içindeki şiiri ortaya çıkarmak için harcayabilir.
Son temas muy difíciles, pero a la vez tan hermosos que vale la pena dedicar toda la vida a intentar captar la poesía que llevan dentro.
Ya da kısa bir türkü tutturacağım o kadar güzel ve o kadar kederli olacak ki, sizi ağlatacak. Yaşlı Babanız da ağlayacak. Gökyüzünün gözleri de sulanacak, görülmedik güzellikte göz yaşları dökecek.
O quizás cantaré una melodía... y sonará tan bonita y sonará tan triste, que llorará, y su padre llorará, y el cielo se empañará y derramará las lagrimas más bonitas que jamás hayas visto.
O kadar güzel bir yemek yapmıştım ki.
Hago unas cenas estupendas.
Bu Melisande... o kadar güzel, saçları o kadar uzun ve kıvırcıktı ki... kral ne zaman baksa... yere yuvarlanır ve ölürdü.
Esa Melisenda... ella era tan hermosa, y su cabello era tan largo y rizado... que cada vez que la contemplaba... caía rendido a sus pies.
O kadar güzel ki.
- Es... es tan hermosa...
O kadar aşındım ki, atık güzel ve düzgünüm.
tanto tiempo lavado y pulido que me he vuelto suave.
Birden, her şey gözüme o kadar güzel gözüküyor ki...
De repente todo parece tan hermoso para mí.
Oh, O kadar güzel bir suit ki, Sam.
Es un hermoso traje, Sam.
O kadar güzel olmuş ki.
Se ha vuelto guapísima.
Bağlantıları o kadar güzel ayırıyoruz ki, kraliçenin tüm atları ve kraliçenin tüm adamları bile onları bir araya getiremeyecek.
Rompemos los enlaces tan bien, que ni por todo el oro del mundo se podrán volver a unir jamás.
Ben de öyle sanıyordum ama o kadar güzel bir hoş geldin yaptınız ki muhtemelen, kalmanın daha iyi olacağına karar verdi.
Creí que lo haría... pero lo hiciste sentir tan bienvenido... que probablemente decidió quedarse para siempre.
- Şunun şurasında ne kaldı ki? Hem o zamana kadar ben de çeyizimi bir güzel donatırım.
No hay que esperar tanto y necesito tiempo para preparar mi ajuar.
Uyandığımda... o kadar güzel kokuyordum ki... hepsinin parfümü, biri diğerinin üstünde.
Cuando desperté... olía muy bien. Todos sus perfumes, uno encima del otro.
O kadar güzel giyinmişti ki, önce onu tanıyamadım.
También se dio cuenta el panadero.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]