Çok soğuk traducir español
3,203 traducción paralela
Gece sonunda evine götürdüm. Bana karşı çok soğuk davrandı.
Cuando la llevé a su casa anoche, actuaba muy fría.
Çok soğuk, baba.
Hace demasiado frío, papá.
Hiçbir şey yok, sadece ada var. Hava çok soğuk, kötü ve elverişsiz.
Esta isla es sólo un mal resfrío.
İlkinde dondurma dolabını çok soğuk tutuyorlar.
La primera tienda tiene el hielo demasiado frío.
- Çok soğuk, değil mi, Iseabail?
- Está templado, ¿ no es así, Isaebail?
Çok soğuk
Hacía tanto frío. Sí.
Dışarısı çok soğuk.
Está helado fuera.
Çok soğuk.
Hace frío.
Lider hamlesini çok soğuk ve kesin bir şekilde yapıyor.
Cuando hace su movimiento, este es clínico y preciso.
Dışarısı çok soğuk.
Hace frío fuera.
Ama Idaho çok soğuk.
Hace frío en Idaho. Ah.
Eğer çok soğuk olursa, iki izciyi birbirine sürtersin.
Esperemos. Si hace mucho frío, se frotan unos a otros.
Dışarısı çok soğuk boşver şimdi dedi.
Y dice, "está frio afuera, amigo. No te preocupes por eso".
Çok soğuk.
Qué frío.
Çok soğuk.
Qué frío...
Çok soğuk.
Tan fría.
- Dışarısı çok soğuk.
- Hace frío afuera.
Çok soğuk.
Está frío.
Çok soğuk burası.
Hace frio aquí fuera.
Evet, çok soğuk.
- Lo sé, un frío terrible.
- Çok soğuk.
- Es genial.
Çok soğuk, çok soğuk.
Demasiado frío. Demasiado frío.
Gerçi çok soğuk bir ülke, değil mi?
Maldito país helado, aunque, ¿ no lo es?
Ne çok sıcak, ne çok soğuk.
Ni demasiado frío ni demasiado calor.
Çok soğuk.
Hace mucho frío.
- Çok soğuk.
- Hace mucho frío.
Dışarısı bizsiz çok soğuk, değil mi?
Hace frío ahí fuera sin nosotros, ¿ verdad?
Çok soğuk.
Demasiado fría.
Çok soğuk ve boş geldi.
- Suena algo vacío y frío.
Çok soğuk.
Hace tanto frío.
Dışarısı çok soğuk.
Hace mucho frío ahí fuera.
Çok tatlı ve de çok soğuk!
Tan dulce! Tan frío!
Ahh Max sana bunu daha fazla yapamam, Cleveland senin çin çok soğuk.
Max, no puedo hacerte esto mas, hace demasiado frío para tí en Cleveland.
Ve şey, kadın şu anda dışarıda ve dışarısı çok soğuk.
Y... ahora ella está por ahí y hace... hace mucho frío.
Ve şey, kadın şu anda dışarıda ve dışarısı çok soğuk.
Y... ahora ella está por ahí. Y hace... hace tanto frío.
Daha sonra soğuk ve yağmurlu gecelerde, çok ağır bir ağrı yaşayacaksın.
Más tarde, con días fríos y noches de lluvia, Usted estará en un profundo dolor
Onu çok sevsem de son zamanlarda bana karşı soğuk.
La amo demasiado, pero últimamente ha estado muy distante.
Koridorun bu tarafı birdenbire diğer tarafından çok daha soğuk hale geldi.
Eso significa que recientemente este lado del pasillo se ha vuelto más caluroso que este lado.
Çok soguk.
¿ Está congelado?
Çok... soğuk davranıyordu.
Estaba tan... tan frío.
Kasabada pek çok yaşlı insan ölümün tatlı uykusuna dalınca bir kaçını soğuk odada bekletmek zorunda kaldığımı hatırlıyorum. Açıkçası biraz yardıma ihtiyacım vardı.
Según recuerdo... muchos ancianos del pueblo... partirían para el más allá... y nos atrasamos en la morgue... y debí buscar ayuda.
O mektup ise çok soğuk, Mac.
Esa carta, Mac, es fría.
Ama uzun tecrübelerime göre, biliyorum ki başka biri tarafından soğuk kanlılıkla işlenen bir çocuk cinayeti neredeyse bilinmemesi çok nadirdir... eğer katil aklı başında olmayan biri değilse.
Pero en mi experiencia, sé que el asesinato a sangre fría a un niño por otro es tan raro, como casi desconocido, a menos que el perpetrador no esté en su sano juicio.
Çok soğuk.
Está muy frío.
Soğuk kanlı olmaya çalışıyorum ama çok heyecanlıyım.
Estoy intentando mantener la calma pero estoy realmente emocionado.
Bu size çok soğuk gelebilir, ama ben uzun zaman önce kararlarımla barıştım.
Esos niños, ellos encuentran su refugio.
Pilavın sıcaklığı çok önemli. Pek çok kişi sushi'nin soğuk bir yemek olduğunu düşünür..
La temperatura del arroz es muy importante.
Bugünlerde pek çok insan analitik olması sebebiyle "soğuk bilim" terimini kullanıyor ve aslında analitiğin ne anlama geldiğini bile bilmiyor.
Bueno, mucha gente hoy en día usa el término'ciencia fría'porque son analíticas y ni siquiera saben lo que significa analítico.
Su hala çok soğuk.
- ¡ Qué importa!
Çok soğuk.
Sois todos fríos.
Fakat çok daha soğuk iklimlerde dağın herbir noktasını bilmek yaşamla ölüm arasındaki ince çizgi demektir.
Sin embargo, en climas más fríos, conocer cada centímetro de tus montañas supone la diferencia entre vivir y morir.
çok soğuktu 16
soğuk 387
soğuk mu 34
soğukkanlı 18
soğuk savaş 25
soğuktu 22
çok şık 66
çok sık 16
çok seviyorum 43
çok seksisin 23
soğuk 387
soğuk mu 34
soğukkanlı 18
soğuk savaş 25
soğuktu 22
çok şık 66
çok sık 16
çok seviyorum 43
çok seksisin 23
çok şükür 211
çok sağol 164
çok sevindim 231
çok seksi 64
çok şıksın 21
çok sağ ol 161
çok sıcak 332
çok sıkıldım 24
çok şekersin 24
çok şirin 126
çok sağol 164
çok sevindim 231
çok seksi 64
çok şıksın 21
çok sağ ol 161
çok sıcak 332
çok sıkıldım 24
çok şekersin 24
çok şirin 126
çok sevimlisin 28
çok sevimli 135
çok şeker 64
çok sert 55
çok sıkıcı 86
çok sevinirim 68
çok severim 65
çok sağolun 79
çok sakin 32
çok şanslısın 138
çok sevimli 135
çok şeker 64
çok sert 55
çok sıkıcı 86
çok sevinirim 68
çok severim 65
çok sağolun 79
çok sakin 32
çok şanslısın 138