English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → francés / [ B ] / Başaramadım

Başaramadım traducir francés

972 traducción paralela
EVA'ya pilot olduğumdan beri hiçbir şey başaramadım! Artık yeter!
Rien de bien n'arrive quand je pilote l'Eva!
Başaramadım.
J'ai échoué.
Denedim ama başaramadım çünkü O sadece seni seviyor.
J'ai essayé, sans résultat... parce qu'il n'aime que vous.
Sevmesi için uğraştım, ama başaramadım.
J'espérais...
Başaramadım aşkım.
J'ai échoué, mon amour.
Ayağa kalkar kalkmaz sahneye dönmek için uğraştım ama başaramadım.
J'ai essayé de refaire du théâtre. Sans succès.
Ama o zaman başaramadım... Şimdi de başaramadım.
En vain, comme cette fois encore.
Giovanna, seni unutmaya çalıştım. Ama başaramadım.
J'ai voulu t'oublier, mais sans y parvenir.
Her neyse, hiç başaramadım.
Bref, j'y suis jamais arrivé.
"... ben başaramadım, ama sen başarabilirsin, delikanlı.
" Moi, je n'ai pas réussi.
İç sıkıntılarınızın köklerine inerek ciddi bir rahatsızlığı giderebileceğime umutlanmıştım. Görünen o ki başaramadım.
J'espérais avoir traité votre anxiété pour éviter une crise, mais j'ai échoué.
Başaramadım.
Ça n'a servi à rien.
Sanmıştım ki, eğer bu kadını bulursam, onu konuşturabilirim, fakat başaramadım. Özür dilerim.
Je pensais quand la trouvant elle parlerai, je m'excuse.
Denedim ve başaramadım.
J'ai essayé et j'ai échoué.
Ama kendimi öldürmeyi başaramadım.
Mais j'échouais à mourir.
Sizin telsizle ulaşmaya çalıştım. Ancak başaramadım. Çok fazla parazit var.
Je suis passé par votre radio, mais il y a trop d'interférences.
- Bunu asla başaramadım.
J'en suis incapable.
Diyelim başaramadım, kızkardeşim, pazarlık gücümüz güçlenir.
Ne t'y trompe pas, notre marché n'engage que le pouvoir...
Kendimden de nefret ediyorum. Kendimden nefret ediyorum... çünkü ben de başaramadım.
Et je me hais aussi... parce que j'ai échoué, moi aussi!
Senin için dünyayı değiştirebileceğimi düşünmüştüm, ama başaramadım.
Je croyais pouvoir changer le monde pour toi, mais j'ai échoué.
Tek başıma çalıştırırım sandım, ama başaramadım.
Je ne parviens pas à m'en servir seul.
Bir şekilde ülkeye geri döndükten sonra bir işte dikiş tutturmayı başaramadım.
Je suis incapable de me ranger depuis que je suis revenu.
Yanına yaklaşmayı bile başaramadım.
Je n ´ ai même pas pu m ´ approcher de lui!
Maggie yengeni öldürmeye çalıştım... ama başaramadım... ve yere düştüm.
J'ai essayé de tuer tante Maggie. Mais j'ai raté mon coup et je suis tombé.
Evet ama, onları bulmayı başaramadım.
Oui, mais je ne sais pas où ils sont.
Onu takip ettim ve yakalamak için elimden gelen her şeyi yaptım, fakat onu yakalamayı başaramadım.
Je l'ai poursuivi et j'ai tout fait pour l'attraper, mais j'ai jamais réussi.
Telsizle ulaşmayı başaramadım.
Impossible de vous joindre à la radio.
Başaramadım.
J'ai failli à ma tâche.
Başaramadım. 15 Şubat. 20 Şubat.
C'est raté... 15 février... 20 février...
- Başaramadım.
- J'ai échoué.
Kaçmayı başaramadım ama bu gece için iyi haberlerim var.
Je n'ai pas pu me libérer... cependant, j'ai de bonnes nouvelles ce soir.
Bir canlının bedenini kesmeyi başaramadım.
Cette incision dans la chair d'un autre être humain. Je tremblais.
Başaramadığımız için üzgünüm.
Désolé que ça n'ait pas marché.
Sanırım Slim başaramadı.
Slim n'a pas pu.
Sergilediğiniz boşboğazlık, akıl yoksulluğu vermem istenen dersi çoğunuza öğretmeyi başaramadığımı gösterdi.
Les ragots colportés, l'étroitesse d'esprit dont vous avez fait preuve, montrent que je n'ai pas réussi à transmettre la leçon que je devais vous enseigner.
Biliyor musun, birbirimize bir yalan bile söylemiş olsak başaramadığımızı kabul etmemiz gerekir.
Un seul mensonge et pour nous, c'était l'échec.
Yıllardır onu kontrol etmeye veya öldürmeye çalıştığımı ve başaramadığımı da biliyorsun. Beni sen durduruyorsun.
Vous savez que depuis des années, j'essaie d'en obtenir le contrôle, ou de liquider cette affaire, mais je n'ai pas réussi.
Henüz sökmeyi başaramadın mı?
Tu l'as pas déglinguée au mois?
Ama başaramadım. - Sizin suçunuz değildi.
Pas votre faute.
Geride kalıp onu koruyayım dedim. Ama başaramadı.
J'ai pensé qu'il pourrait s'en sortir si je restais tout près.
Fort Belvoir yakınlarından gelen mühendisler robotu kımıldatmayı başaramadılar. Ayrıca metallurji uzmanları penetre edilemez bir gövdesi olduğunu keşfettiler..
Les ingénieurs de Fort Belvoir n'ont pu le déplacer, et les experts en métallurgie n'ont pu entamer ce corps géant.
Bizim saflarımızı kırmayı başaramadılar. Saflarımızı kırdırtmadık.
Mais ils n'ont jamais réussi à rompre notre marche.
Karakola getirmeyi başaramadığımız serserinin adı neydi?
Le nom de ce voyou qu'on n'a pas ramassé?
Benim başaramadığımı onlar başarmışlar.
Elle a mieux réussi que moi.
Sanırım başaramadık.
Je crois bien que c'est foutu.
" Şu ana kadar Shogun ile temas kurmayı başaramadık.
" Jusqu ´ ici il m ´ a été impossible de prendre contact avec le Shogun.
Sanırım tamir etmeyi asla başaramadık.
Ils n'ont jamais pu la régler!
Plyne'in göründüğü kadar çirkin olmadığı, zavallı biri olduğunu bir şeyler olmak isteyip başaramadığını mı söylemeli?
Que Plyne est pas aussi moche qu'il en a l'air. C'est un pauvre type qui aurait voulu devenir quelqu'un et qui a pas réussi.
Muhtemelen başkasından hamilesin. En güçlü aşkımızın başaramadığını o zavallı vedalaşma başarmış olamaz. "
Je n'ai pas envie d'aller te voir, enceinte probablement d'un autre, car ce n'est pas notre pitoyable dernier adieu qui a pu faire ce que notre amour le plus fort n'a pas réussi.
Önceleri beni yakalamaya çalıştılar ama başaramadılar.
Ils ont essayé de m'attraper, mais ils n'ont pas réussi.
Başaramadı komutanım.
Il y est resté.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]