English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → francés / [ B ] / Başaramayacağım

Başaramayacağım traducir francés

382 traducción paralela
Asla başaramayacağımızı düşündüğüm anlar oldu.
J'ai parfois douté qu'on y arrive.
Hiç başaramayacağımızı sanmıştım.
Je ne pensais pas qu'on y arriverait.
İçim rahat olmadıkça asla başaramayacağımı bilirsin.
J'ai besoin de ma tranquillité d'esprit.
- Başaramayacağımı mı düşünüyorsun?
Tu crois que j'échouerai?
Bazen hiç başaramayacağımızı düşündüğüm zamanlar oldu.
Il y a des moments où je pensais qu'on n'y arriverait jamais.
Bunu asla başaramayacağımızı sana söyledim.
Je savais que c'etait impossible.
Zaman zaman başaramayacağımızı düşündüğüm oldu.
Oui, j'ai parfois douté qu'on y parvienne.
- Başaramayacağımı biliyorsun.
- Tu sais que je peux pas.
Tam da asla başaramayacağımı düşünürken.
Juste comme je commençais à désespérer.
Başaramayacağım.
Je ne vais pas y arriver.
Eğer birbirimize destek olursak, başaramayacağımız şey yok.
Nous nous aiderons l'un l'autre.
Asla başaramayacağımı biliyorum.
Je ne pouvais pas les escalader.
Bir an başaramayacağımızı düşünmüştüm.
J'ai cru qu'on était perdu.
Bu yükle başaramayacağımız konusunda.
Nous n'arriverons que sans être chargés.
Bizim başaramayacağımız umuduyla Michealson'a Sydney'in mektubuyla izin verdi.
S'il a laissé passer le message de l'amiral Sydney, c'est dans l'espoir de nous abattre.
Başaramayacağım.
Je n'en peux plus.
Daleklere karşı tek başımıza başaramayacağımızı biliyorsunuz, değil mi?
Vous réalisez tous, bien sûr, que nous ne pouvons pas vaincre les Daleks seuls?
- Başaramayacağım.
- J'y arriverai jamais.
Bunu başaramayacağım gibi geliyor.
Je ne vais pas réussir.
Başaramayacağım, Frank.
J'y arriverai pas, Frank.
Sanırım, ben başaramayacağım.
Hawk... Je crois que je ne vais pas y arriver.
Bunu başaramayacağım, Bill.
- Je ne veux pas le faire, Bill.
Asla başaramayacağım.
Je n'y arriverai jamais.
- Bunu başaramayacağım.
- Je ne crois pas pouvoir faire ça.
Asla başaramayacağım.
Je ne les trouverai jamais.
- James, başaramayacağım.
- James, je n'y arriverai pas.
- Başaramayacağımıza 2'ye 10 diyorum.
- 2 contre 10 qu'on gagne pas.
Başaramayacağımızı sanmıştım.
Je ne pensais pas qu'on y arriverait.
Başaramayacağım.
J'y arriverai pas.
- Tanrım! Asla başaramayacağım!
Je n'y arriverai jamais.
# kolayca başaramayacağım...
Pour que je n'ose pas?
Fantazya'nın sınırlarının ötesine geçmeyi başaramayacağım.
Alors je ne pourrait pas franchir les limites de Fantasia.
Bunu asla başaramayacağım. Ondan öyle nefret ediyorum ki. - Biliyorum, çılgınca bir şey yapacağım!
Je le déteste trop, je vais faire un carnage.
Ve rehberlik danışmanımı düşününce..... hiç bir zaman bir şeyleri başaramayacağımı söylemişti.
Mon conseiller d'éducation disait que je n'arriverais à rien.
- Başaramayacağım.
- J'en peux plus.
Bana bunu başaramayacağımı mı söylüyorsun?
Me diras-tu que je ne peux pas le réussir?
- Başaramayacağım.
- Je tiens plus debout.
Bu odada başaramayacağımızı... söylemek isteyen var mı?
Qui, parmi vous, osera me dire que c'est infaisable?
Bunu hırsızlık yapan bir kumarbazdan aldım. Ama önce günah çıkarttırdım. ve onu kendi inancının asla başaramayacağı incilerle bezeli güzel mi güzel kutsal bir yere gönderdim.
Je l'ai enlevée à un tricheur après l'avoir confessé... et envoyé aux portes du paradis... aussi bien qu'un prêtre de sa religion l'aurait fait.
İhtiyar şahin, elden ayaktan kesildi artık, Jim. Başaramayacağım.
Je ne peux plus bouger.
Hemen çıkalım buradan, yoksa asla başaramayacağız.
Sauvons-nous, sinon on restera ici.
- Başaramayacağım, Michael!
Je ne peux pas.
Tanrım, başaramayacağız.
On n'y arrivera jamais!
Willie ıkın. Bunu başaramayacağım.
Je n'y arrive pas.
Buraya gelip yardım etmezsen, başaramayacağız.
Si tu ne reviens pas pour me préparer le terrain, on y arrivera pas.
Hayır, asla başaramayacağım.
Jamais!
- Aman Tanrım! - Asla başaramayacağız.
Oh, mon Dieu.
Ben başaramayacağım.
Je m'en sortirai pas.
Hayır demeyi başaramayacağımdan mı korkuyorsun? Bunu sen söyle.
Appelle cela une vieille tradition terrienne,..... ou l'appel primaire de l'animal, comme tu veux.
Bana korktuğunu söyleme. Başaramayacağından mı korkuyorsun?
Ne me dites pas que vous avez peur.
Siz, ekibinizdeki kadınların, bunu bir erkek olmadan başaramayacağını mı düşünüyorsunuz?
Un choix des mots intéressant. C'est exactement ce qu'il me fait. - Vous avez beaucoup de chance.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]