Benim de yok traducir francés
5,044 traducción paralela
Yapma hadi, benim o kadar giysim yok.
Allez, je n'ai pas tant de costumes que ça.
Benim doktorluk lisansım yok.
Je n'ai pas le droit de pratiquer.
İşin yok, karın yok, kabalık etmek istemem ama benim günlerim sayılı olsa son günlerimi burada geçirmek isteyeceğimi sanmıyorum.
Pas de travail, pas de femme. Je veux dire, je ne veux pas paraître méchante, mais si mon temps était compté, je ne m'éterniserais pas ici.
Cidden gün boyunca burada oturup benim yazı yazmamı izlemekten başka yapacak daha iyi bir işin yok mu?
Tu n'as vraiment rien de mieux à faire que de rester ici toute la journée à me regarder écrire?
Yok bu benim "Pretty Little Liars" hayran kurgum *.
Non, ça c'est ma fantasy fiction de "Pretty Little Liars".
# İyiyim ben, gerek yok benim için endişelenmene #
♪ Pas la peine de s'inquiéter pour moi ♪ ♪ Parce que je vais très bien ♪
- Benim hislerim yok Becky.
Je n'ai pas de sentiments, Becky.
İnsan ellerimde Thor'un olmasında bir sakınca yok benim için.
Ça ne me dérangerait pas de mettre mes mains d'humaines sur Thor.
Çok meşguldüm benim de işim yok değildi.
Tu as été très occupée, et ce n'est pas comme si j'avais du temps non plus.
Biliyorum çünkü benim kredi kartımı kullanmıştınız. Geri ödemene gerek yok.
Mais, je le sais car c'était avec ma carte de crédit, mais tu n'as pas à me rembourser.
Benim Pollack'ım yok ki.
Je n'ai pas de Pollack.
Cebimde altı çeşit ilaç var ama tüm bunlar yok mu, benim için en iyi ilaç.
J'ai six types de pilules dans ma poche, mais tout ça, c'est le meilleur des remèdes.
Benim gayemse hepinizi sağlıklı bir hâle getirmek ama... Yok!
Mais mon but est de vous rendre sains sans... non!
Benim anlaşma yapmaya niyetim yok, ama hastane anlaşmalı.
Je n'ai pas l'intention de passer un accord avec lui, mais l'hôpital devrait.
Benim bilgisayarcı eleman söyledi Candi Marcus'un laptopundaki herşey seçim konuşması ve bir kaç bağışçı bağlantıları... muhalif kampanyaya yardım edecek hiç bir şey yok.
Mon informaticien dit que tout ce qui se trouve sur le portable de Candi Marcus est un discours de campagne et quelques donateurs... rien qui ne puisse vraiment aider une campagne d'opposition.
- Liv... - Benim nasıl olduğumu sormana gerek yok!
- Tu n'as pas le droit de me demander comment je vais!
Başına bir iş gelmesi an meselesiydi. Benim bilip senin bilmediğin bir şey yok.
Ce n'était qu'une question de temps.
Cha Eun Sang'ın nakil işiyle benim bir ilgim yok.
Le transfert d'école de Cha Eun Sang... Je n'ai rien à voir avec ça.
Randevumdan bir benim haberim yok herhalde.
Je suppose que je suis le seul qui ne sais pas à propos de mes plans.
Benim de gölgem yok.
Moi non plus.
Benim anı yaşamak gibi bir lüksüm yok.
Je n'ai pas le luxe de vivre ma vie.
Afedersin, çıkıp insanlarla görüşmeye ihtiyacım yok benim.
Pardonne-moi, je n'ai absolument pas besoin d'être dehors en train de rencontrer du monde.
Senin öyle bir seçeneğin olabilir, ama benim yok.
Tu n'as pas besoin de répondre, mais je le dois.
Benim de onunla alakam yok.
Je n'ai rien à voir avec lui non plus.
Benim de niyetim yok zaten.
Je ne veux pas rester non plus.
Sevmediğin biri ile evlisin diye benim de yapmamın anlamı yok.
Ce n'est pas parce que vous avez épousé quelqu'un que vous n'aimez pas qu'il doit en être de même pour moi.
Ama şimdi, şapkamı nereye koysam Şapkamın altındaki diğer şapkasın Ve benim iki şapkaya ihtiyacım yok.
Sauf que maintenant, où que je pose mon chapeau, tu as le tien en-dessous du mien, et je n'ai pas besoin de deux chapeaux.
Benim içinde ne olduğunu bilmeme gerek yok.
Je n'ai pas besoin de voir ce qui est à l'intérieur.
Kızları tercih etmeme rağmen seni görünce benim bile içim bir hoş oldu ama yardımına ihtiyacımız yok.
Même moi j'admets que mon vagin lesbien ressent des grelots de Noël pour toi, mais on n'a pas besoin de ton aide.
Çok kıskandım. Ucuz takı takacak kolum yok benim.
Je suis jalouse de ne pas avoir de bras pour porter des breloques.
Benim özel bir lafım yok. Ama olsaydı şöyle bir şey olurdu.
Je n'ai pas de proverbe, mais si j'en avais ce serait plus comme :
Su sineği olmadığınız sürece benim için bir sorun yok.
Tant que vous ne faites pas l'insecte avec moi, pas de problème.
Çünkü benim bir unvanım yok.
Parce que je n'ai pas de titre.
Benim seninle bir ilişkim yok JP.
Je n'ai pas de relation avec toi, JP.
Ve benim de kendimi kontrol etme yeteneğim yok.
Et je... ne sais pas me contrôler.
Benim de sana karşı hiçbir hissim yok.
Je n'ai aucun sentiment pour toi non plus.
Birincisi, seninle benim profesyonel bir ilişkimiz yok.
Premièrement, toi et moi n'avons pas de relation professionnelle.
Lacey bu gece senin hikâyeni dinlemekten daha önemli bir şey yok benim için. Benim aklıma bir şeyler geliyor.
Lacey, il n'y a rien de plus important ce soir que d'écouter ton histoire.
Benim yeğenim yok ki.
Je n'ai pas de nièce.
Az sayıdaki hasarlı gemi ve ölü kölenin benim için bir anlamı yok.
Le nombre réduit de navires endommagés et d'esclaves morts m'importe peu.
Gösterişli Atina'yı yok eden de benim.
C'est moi qui ai pulvérisé la grande Athènes.
Bunu da al benim de ihtiyacım yok.
Prends ça aussi, j'en ai pas besoin.
Söyledim sana, benim Wisconsin'de yetkim yok, reçete yazamam.
Faut que tu me prescrives quelque chose. Je t'ai déjà dit que je peux pas exercer dans le Wisconsin. J'ai pas le droit.
Benim çocuğum falan yok, iş adamıyım ben.
Je n'ai pas de mecs. Je suis un homme d'affaires.
Bak, istediğin arkadaşlıksa benim için de sorun yok.
Écoutez, si c'est une amitié que vous recherchez, ça me va très bien.
Benim bir randevudan sonra biriyle eve gitme gibi bir alışkanlığım yok, bilirsin.
C'est pas... euh... dans mes habitudes de... de ramener un homme chez moi dès le premier soir.
Bu sana büyük sürpriz olabilir ama benim sabıkam yok.
Ça va t'étonner, je n'ai pas de casier.
Ve hâlâ da en ufak bir şüphesi yok iş, barbarca dediği benim metodlarıma gelince.
Et cependant, il n'a pas ses réserves... quand il s'agit de protester à ce qu'il appelle... mes méthodes "barbares".
Kimseye ihtiyacım yok benim.
Je n'ai besoin de personne.
Benim de sizden aşağı kalır yanım yok.
Mais je vous emboîte le pas. - Quoi?
Chris, Sarah'nın intihar mektubunu kaybetmen talihsizlik ama benim bununla hiçbir ilgim yok.
Chris, c'est... C'est malheureux que tu aies perdu la lettre de suicide de Sarah, mais je n'ai rien à voir avec ça.
benim de 449
benim de var 55
benim değil 350
benim de öyle 78
benim demek istediğim 24
yoko 23
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
benim de var 55
benim değil 350
benim de öyle 78
benim demek istediğim 24
yoko 23
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yoksa ben 17
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yoksa ben 17
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yoktu 131
yok bir şey 967
yoksa ne 75
yok musun 43
yok et 47
yok yahu 26
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yoktu 131
yok bir şey 967
yoksa ne 75
yok musun 43
yok et 47
yok yahu 26