English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → francés / [ B ] / Bu da

Bu da traducir francés

134,759 traducción paralela
Dedektif onu yasadışı biçimde sorgulamış olabilir ki bu da ihlal...
On a pu l'interroger en dehors des procédures, ce qui est une faille...
Bugün bir şeyler yedi, bu da iyi bir şey.
Il a mangé quelque chose aujourd'hui, et c'est bien.
Bu da işi biraz daha kuramsal hale getirmez mi?
Ça ne rend pas tout ça théorique?
Amanın. Tanrı aşkına bu da ne?
Bon sang.
Aslında gerçekten anal bezlerden salgılanıyor, bu da geyikleri çekmeye yarıyor.
Techniquement, ça provient bien des glandes anales, et c'est très utile pour attirer les cerfs.
Bu da çok üzücü olur çünkü onlar iğrenç.
C'est vraiment triste parce qu'ils sont craignos.
Bu da size kapak olsun Moxley ve kuzenleri.
Va chier, Brent Moxley, et tes débiles de cousins.
Bu da bir işaret!
Un autre signe!
Bu da ne demek?
Quoi?
Bu da kim?
Qui c'est, ça?
Bu da maceranın bir parçası.
Ça fait partie de l'expérience.
Bu da ne?
C'est quoi, ça?
Bu da şu soruyu akla getiriyor, acaba Amerikalılar, politikacılarımızın dinmek bilmeyen çekişme açlığından bıktı mı?
La question se pose : les Américains en ont-ils marre de la soif de conflit des politiciens?
Bu da paranın üstü.
Et votre monnaie.
Bu da zekândan şüphe etmemize yol açıyor.
Ce qui nous fait douter de votre intelligence.
Bu da beni ilgilendiren noktaya getiriyor.
Ce qui m'amène au point suivant.
Bu da ne?
Une cuillère?
'Çünkü bu da doğru değil.
Parce que ça n'est pas juste non plus.
Bu da ne?
C'est quoi?
Bu da ne?
Qu'est-ce que c'est?
Bana sonraki emrini veriyormuşsun gibi geldiki, bu da anlaşmamızın diğer bir ihlali.
Je me suis dit que vous essayez de créer un nouveau Commandant, ce qui est une violation de notre accord.
Bu da Leydi Effamia.
Et voila Lady Effimia.
Olay da bu zaten.
Justement.
Sorun da bu.
Et c'est bien le problème.
Dışarıda dönen saçmalıktan kurtulmanız için bir şans bu.
C'est l'occasion pour vous d'échapper à toutes ces absurdités dehors.
Bu arada da epey bronzlaşacağım sanırım.
Et toute cette épreuve va sûrement me muscler.
Bu da sonra.
Après.
Ama şu anda bu o kadar da kolay değil çünkü cezaevindeyim, tamam mı?
Mais là, ce n'est pas facile, d'accord? Parce que je suis en prison.
- Bu talepler ne kadar anlamlı olsa da mevcut ekonomik ortamı hesaba katmaktan yoksunlar.
Y en a toujours une. Aussi éloquentes soient vos demandes, elles ne prennent pas en compte la conjoncture économique actuelle.
Berbat bir şey. Bütün işi biz yapıyoruz. Ben ocağın başındayım, siz bu götleklere bakıyorsunuz, o arada millet dışarıda güneşleniyor.
Ça craint... tout le boulot qu'on se coltine.
Niyetleri hiçbir zaman bu kadınlara gerçekten yaşam becerisi kazandırmak ya da emeklerinin karşılığını ödemek olmadı.
Ils n'ont jamais eu l'intention d'offrir à ces femmes de vraies compétences ni de les payer en échange de leur travail.
Her şeye hazırlıklı olmak iyi hoş da, bu kadarı da Hitler seviyesinde bir hazırlık.
C'est bien d'être parée à tout, mais c'est un niveau de préparation hitlérien.
Ne oldu da bu hâle geldin Piscatella? Ne?
Qu'est-ce qui t'est arrivé pour devenir comme ça, Piscatella?
Kaymağını da yedim, farkındayım ama belki bu yüzden burada, bu kıyamet yerinde sabahlayıp bu sorunu barış içinde çözmeye çalışıyorum.
Je reconnais ma part là-dedans, mais c'est peut-être pour ça que je suis là, à passer ma nuit dans ce dépotoir embrasé pour essayer d'arriver à une résolution pacifique.
Televizyonda asıl şimdi dikkatli olmamız gerektiğini söylediler, o yüzden bu iş bitene kadar onları daha da dikkatli izleyeceğiz. Yok.
Non.
Bu puto'nun para ya da el altında ne varsa onun için sikişmeyi sevdiğini herkes biliyor.
Tout le monde sait que ce puto aime baiser contre du fric ou ce qu'on lui propose.
Bu işin boşanma davam gibi uzamasını da göze alamayız.
On ne peut pas laisser cette situation traîner comme mon divorce.
Bu bok çukurunun her gün, her açıdan daha da içine sıçan kaltak.
Celle qui, tous les jours, par tous les moyens, rend ce trou pourri encore plus pourri.
- Amacım da bu.
- C'est l'idée.
Oranın olayı da bu, masraflar.
Le but, c'est de dépenser.
Eugenia'nın hesabından akladığım para da bu tutara dâhil.
Et ça inclut l'argent que j'ai déjà pris sur le compte d'Eugenia.
Bana yaptıklarını Ruth'a da yaptıracaklar ama bu sefer hedef Marty olacak.
Ensuite, ils l'obligent à faire ce qu'ils me font, mais avec Marty.
O da bu kararın sonuçlarına saygılı olacak.
Mais lui devra en assumer les conséquences.
Bence vaizin karısı bu çocuğu bırakıp kaçtı, adam da bunun üzerine kafayı üşüttü.
On dirait bien que la femme de ce pasteur a abandonné leur bébé, et qu'il a perdu la tête.
Bu kadarına da pes!
Bon sang de bonsoir!
Ve er ya da geç, bu aptallardan bir tanesi zihin polisini çağıracak, bunu sen de biliyorsun.
Parce que je ne vais pas m'arrêter. Et tôt ou tard, l'un de ces crétins va appeler la police du cerveau et tu as des antécédents.
Bu sabah yaklaşık 3.36'da Mill House Hotel'in asansörü bilinçli olarak sabote edilmiş ve mahsur kalmışsın.
Ce matin à 3h36, l'ascenseur du Mills House a été délibérément saboté, vous piégeant à l'intérieur.
Önemli olan da bu. Değil mi?
C'est ça qui compte, non?
Yaklaşık 3.36'da, bu sedan araç katlı otoparka geldi.
Vers 3h36, cette voiture est entrée dans le garage.
Ailem bu sabah Stadyum'da oy kullandı.
- Ma famille a voté au stade ce matin. Ecoutez-moi.
Bu sorun çözülene kadar biraz daha Beyaz Saray'da kalmanı istiyorum Cathy.
Il va falloir rester à la Maison-Blanche. Jusqu'au dénouement.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]