English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → francés / [ B ] / Bu da doğru

Bu da doğru traducir francés

1,146 traducción paralela
- Bu da doğru.
- Encore exact.
Bu da doğru.
Ça aussi, c'est vrai.
Baban Küba'da hapisteydi. Bu da doğru mu?
Ton père était en prison à Cuba?
Bu da doğru ama aradığım cevap değil. Bayan Nugent sanırım dilinizin ucunda.
- C'est vrai... mais c'est pas cette réponse que je veux.
Ve burada 1964 yılında doğduğunuz yazıyor, ama bu da doğru değil, değil mi?
C'est 57. La date de naissance, 1964, n'est pas vraie non plus?
Evet bu da doğru, bunu düşünmemiştim, eğer bu konu hakkında konuşmak istiyorsanız neden DC 101'i aramıyorsunuz?
Exact. Je n'y avais pas pensé. Appelez pour en parler.
Bu da doğru.
C'est vrai.
Bu da doğru.
C'est ça.
Eğer bu da doğru ev değilse vazgeçiyorum.
Bon sang, si c'est pas la bonne maison, j'abandonne.
Haklısın. Arkadaşım. Bu da doğru.
c'est vrai.
Bir şey can acıttı diye, bu onu daha doğru ya da daha önemli yapmaz.
Ce qui fait mal n'est pas plus vrai
Bu doğru. Ve fazladan 20 dolar için... Homer'a kene banyosu yaptıracağım, sonra da onu kısırlaştıracağım.
- C'est exact et pour 20 $ de plus, je lui enlève les tiques et les ovaires.
Şimdi siz geldiniz, beni sînîfîn en arkasîna oturttunuz. Buradan doğru düzgün göremiyorum bile. Yani herhalde bu yaz da mezun olamayacağîm.
Et vous arrivez, vous m'envoyez au fond de la classe d'où je ne vois pas comme il faut, ce qui veut dire que je vais encore rater mon examen cet été.
Ve doğru olan da bu.
C'est le bon choix.
Kaptan bize, burada başkaları da olmalı dediği zaman, "yanlış mantık" dediniz ama, bana çok doğru geldi bu.
Quand Engle a parlé d'une présence au sol, vous avez dit : "Logique erronée." Ça me paraissait logique.
- Doğru. - Bu da bir çeşit dua.
C'est pour l'invocation.
Bu benim için doğru bir zaman mı ya da nasıl tanıştık, veya daha ne kadar harika olabilirsin emin değilim.
Je ne sais pas si c'est parce que c'est mon heure, ou notre rencontre, ou la fille merveilleuse que tu es, mais... je t'aime vraiment.
Hayır, bu işlerde çabuk ya da yavaş kavramları yoktur. Doğru zamanda olmalı.
Il n'y a ni trop vite ni pas assez, il y a le bon moment.
Bu ahlak derslerini nereden öğrendin? Neyin doğru ya da yanlış olduğunu biliyor musun?
Qui tu es pour me donner des leçons de morale?
Belki bu sabah da doğru bir şey söylemişsindir.
Ce matin, c'était le cas.
Orada durup sana ya da bana ya da bu üsteki birisine doğru bir şey yaptığı için madalya vereceklerini düşündüğünü mü söyleyeceksin?
Tu penses sincèrement qu'ils vont donner une médaille de mérite à toi, moi ou qui que ce soit sur cette base?
Doğru ya da yanlış bu yolda sonuna kadar yürümeliyim.
A raison ou à tort... je dois suivre cette voie jusqu'au bout.
Ama bu da pek doğru sayılmaz, değil mi?
Ce n'est pas tout à fait vrai, non?
Dün ortaya çıksaydınız ya da önceki gün, ya da geçen hafta size hayır der ve buradan gönderirdim ama işte buradasınız, hem de tam bugün ve bir şekilde bu hikayeyi nihayet anlatmak için doğru zamanmış gibi geliyor.
Si vous étiez venue me voir hier ou avant-hier, ou il y a 8 jours, je vous aurais dit non et je vous aurais renvoyée. Mais vous êtes venue aujourd'hui, et pas un autre jour, et l'heure est venue pour moi de raconter enfin cette histoire.
Eğer bu doğru ise aynen Harry'nin ışınlama esnasında çarpıtma tarafından çekildiği gibi Ptera'nın da bu çarpıtmaya çekilmesini sağlayarak, evine dönmesini sağlayabiliriz.
S'il s'est produit pendant la téléportation, nous pouvons peut-être reproduire ces circonstances.
O da muhtemelen başka bir açmaz. Doğru bu!
L'Oracle, je ne vois pas à quoi cela nous avancera.
Bu sefer doğru düzgün bir mürettebatın da olacak, Senin taktiksel ve liderlik özelliklerine uygun
Cette fois, vous aurez un équipage adéquat... plus digne d'un tacticien et leader tel que vous.
İyi de şimdi biz niye bu tarafa doğru gitmiyoruz da böyle bu tarafa doğru gidiyoruz?
Oui mais pourquoi on va de ce côté et pas de l'autre?
Sınıra doğru geldiklerini düşünüyorlar. Bu da onları yoluma çıkarır.
S'il sont partis vers la frontière, ils risquent de croiser mon chemin.
Yaşadığım doğruysa, bu da o kadar doğru.
Sur ma vie, mon seigneur, c'est la vérité!
Kendine olan nefreti dünyaya doğru yönlenmiş... ki bu da onu geride tutuyor, çünkü bu onu somut bir biçimde ifade ediyor... onu indirgiyor, hepimizi evrensel barkodlara indirgiyor...
Sa haine de lui-même est tournée vers le monde. Ce monde qui l'a écarté en le déshumanisant, et qui l'a réduit comme nous tous à un code barre universel.
Doğru, ki bu da ölüm kısmını açıklıyor.
En effet, ce qui explique que je suis mourant.
Pardon ama, Kaptan, bu da benim hayatım. Benim karar vermem daha doğru olmaz mı?
Au risque de vous déplaire, c'est ma vie et ma décision, non?
Marshall formülünü deneyebilirim. Bu da bana doğru miks tasarımını verebilir.
Si j'y appliquais la formule de Marshall... j'obtiendrais un motif au mélange plus fin.
Johnny Wadd'ı oynayan adam sürekli kızları tokatlıyordu. Bu doğru değil. Hoş da değil.
Johnny Wadd passe son temps à les brutaliser, c'est pas juste, c'est pas cool.
Bu kısa duayı hatasız tekrarlarsan sondan başa doğru kimin önce silahı sola vereceğine karar verebileceksin. Ve nasıl olacağına da karar verebileceksin.
Si tu récites cette prière, malheureusement trop courte, d'arrière en avant sans faute, tu pourras décider qui passera le premier l'arme à gauche et, plus intéressant, tu pourras choisir comment.
Bu kısa duayı hatasız tekrarlarsan sondan başa doğru kimin önce silahı sola vereceğine karar verebileceksin. Ve daha da ilginci nasıl olacağına karar verebileceksin.
Si tu récites cette prière, malheureusement trop courte, d'arrière en avant sans faute, tu pourras décider qui passera le premier l'arme à gauche et, plus intéressant, tu pourras choisir comment.
- Tüh be. Yağan kar hafif bir yağmura dönüşecek. Yağmur bu gece çok şiddetli olmasa da, düşen hava sıcaklıklarıyla birlikte geceyarısına doğru don oluşabilir.
La neige se transformera en pluie fine, puis on s'attend à de fortes pluies, et une chute du mercure en dessous de zéro, d'ici minuit.
Bu doğru ya da yanlış, ha?
C'est soit vrai... soit faux.
Bu doğru. Cartman'sorun. Ona da bir anal sonda verdiler.
A Cartman, ils lui ont mis une sonde dans le cul.
Bu cinayetin iğrenç doğası, ki doğru dürüst pişmanlık da göremedim beni eyaletin tavsiyesini kabul etmeye zorluyor.
Nonobstant les circonstances atténuantes, ce meurtre haineux qui semble éveiller peu de remords m'oblige à accepter la recommandation de l'Etat.
Süper dil balığı için "Amerika'da ilk kez satılıyor" yazıyor. - Bu doğru mu?
Le suprême de flétan est vraiment "pour la 1 re fois, aux USA"?
Şimdi FBI doğru gibi geliyor ama ya bu da yanlışsa?
Là, le FBI semble être ce qu'il me faut... - Et si c'était le mauvais choix?
Bu doğru olsaydı bile, aradan milyon yıl da geçse ne sen ne de ben bunu Washington'a söyleyemezdik.
Même si c'était vrai, je ne pourrais jamais faire croire ça à Washington et vous non plus.
- Evet, bu da doğru.
C'est aussi vrai.
Göktaşını bulan, adını da koyabilir, doğru mu? - Evet, bu doğru.
- Celui qui la découvre la baptise, non?
Biraz sonra, üzerine benzin dökülmüş... kağıda doğru giden bu kibrit dizisini yakacağım!
Dans un instant, je vais mettre feu à ces allumettes qui mènent à ce papier tue-mouches, imbibé d'essence!
Dediğin doğru olabilir ama yarın da en az bu kadar büyük bir hedef olacağım ondan sonraki gün de, daha sonraki gün de.
Je ne conteste pas ce point... mais je suis autant une cible aujourd'hui que demain... et le jour d'après.
En azında doğru olanı yaptın. Önemli olan da bu.
c'est ce qui compte.
Bu benim saçma sapan söylediğim anlardı ve illa ki de doğru olacak da birşey yok... bunlar bazı günlerin bazı zamanlarında hissettiğim şeyler.
Je me défoule. C'est pas forcément la vérité, juste ce que je ressens... tel ou tel jour, à telle ou telle heure.
Bir an için senden, küçük bir ihtimal de olsa nefret etmediğime dair bir imge oluştu. Evet, doğru. Ama bu da geçer, o yüzden konuşmaya gerek yok.
Oui, c'est vrai, l'espace d'un éclair... j'ai eu le sentiment de ne pas te détester.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]