Bu da değil traducir francés
5,498 traducción paralela
Evet ve hepsi bu da değil.
Oui, et ce n'est pas tout.
Sadece bu da değil. Sarsıntıyla birlikte dikey yırtıklar da oluşur.
Ça ne marchera pas, car il y a aussi une lacération verticale en plus de la commotion.
Hepsi bu da değil. Bu teorileri test etmek için molekülleri sentez edip canlı içinde nasıl tepki verdiğini görmesi gerek.
Ce n'est pas tout, pour tester ses théories, il a du synthétiser les molécules, et découvrir comment elles interagissent in vivo.
Bay Camp, eşinizin sizi sevmesini sağlayamıyordunuz. Bu da sizi fazlasıyla kıskandırıyordu, değil mi?
Mr Camp, vous ne pouviez forcer votre femme à vous aimer, cela vous a rendu encore plus jaloux, n'est-ce pas?
Bu acelesi olan bir proje değil sonra da devam edebilirim.
Ce n'est pas un projet urgent, mais c'est quelque chose à quoi j'aimerais revenir.
Öğretmenin yaptığı da tam olarak bu değil mi?
N'est-ce pas ce que ce professeur a fait?
Her askerin bir sicil numarası var. Değil mi? Bu şey tüm hayatınız boyunca sizinle ölümde de, hayatta da.
non? mort ou vif. je peux retrouver la personne? tu peux me retrouver.
Bu ufaktan daha fazlası. - O kadar da fazla değil.
J'aime quand tu dis une petite zone.
Bu da kocasının yapacağı şey değil.
Il n'est pas comme ça.
Mükemmel bir ilişkinin tanımı da bu değil mi zaten, Takım çalışması mı?
C'est pas ça la définition même d'une bonne relation, le travail d'équipe?
Jim, bu dürtüyü aşma aşamasında bu alışkanlığını diyelim bence diğer insanlara da yardım etmelisin sadece ev arkadaşlarına değil.
[SOUPIRS] Vous savez, Jim, pendant que vous combattez ce rut, ces moments difficiles, Je pense qu'il vous serait profitable de vous mettre au service des autres, pas juste vos colocataires.
Sadece bu değil dışarısıda karanlık oluyor?
C'est moi ou tout devient noir dehors?
- Bu tam da beklediğim şey değil.
- Ce n'est pas tout à fait ce que j'attendais.
Bu da az değil.
Ca a pas de prix.
Madde ve enerji, Büyük Patlama'da oluştu. Ama hepsi bu kadar değil.
La matière et l'énergie se sont formées avec le Big Bang.
Biliyorum bu zor ama biliyorum ki Bayan Dodd bu dünyadan ayrıldı ve gittiği dünyada da öğretmenlik yapmaya devam ediyor. Ve biz onu hiç unutmayacağız değil mi?
Je sais que c'est difficile, mais bien que Mme Dodd aie quitté ce monde et enseigne maintenant dans un autre, ce n'est pas pour autant que nous l'oublierons, d'accord?
Martha ve Mary sadece bu dünyada değil dindarlık konusunda da iki kız kardeşti.
Marthe et Marie étaient deux sœurs proches non seulement par la chair mais aussi par la foi.
- Dışarıda. Bu bir cevap değil Junior.
Ce n'est pas une réponse.
Nasıl oluyor da bu haberi bana Connor değil de sen veriyorsun?
Pourquoi vous venez me voir? Où est Connor?
Bu o kadar da kolay değil.
C'est pas aussi simple.
Dostum doğru ya da değil binlerce insan bu siteye yazıyor.
Que ça soit réel ou non, des milliers de gens disent l'avoir vu.
- Bu da oyun değil Bay Galloway.
- Et ceci n'est pas un jeu, M. Galloway.
Bu tavuk da bayağı büyük ve meymenetsizmiş değil mi?
C'est beaucoup plus gros qu'un poulet de mauvais augure.
Yani, bu da bir şey değil mi?
Ça existe, non?
- Mutfakta da çalışacağımıza göre bu bir problem, değil mi? - Evet, sadece mutfakta ama.
Et bien oui.
Sadece o da değil, bu şirketi kurman için sana yardım edeceğim.
Et pas que ça, je vais vous aider à construire cette entreprise.
Bu yüzden, ölüyor olmak o kadar da korkunç değil benim için.
Alors pour moi, mourir nÕest pas effrayant.
Dışarıda tutmaya çalıştığınız adamların daha bu adamlar uyanmadan sizi bulacağının farkındasınız değil mi?
Vous savez que ces gens que vous essayez de garder dehors seront rentrés avant que ces hommes ne se réveillent?
Bu da "Umurumuzda değil".
T'as déjà entendu parlé d'"Obama-care"?
Bir parçan bu evlilikte değil, asla da olmadı.
Il y a une part de toi qui... n'est plus dans ce mariage, et ne l'a jamais été.
Ki bu da... Bir balina tarafından yutulsa da Kd McCoy tarafından yumruklansa da patronun umurunda değil.
Elle aurait pu être avalée par une baleine ou mise K.O. par Kid McCoy.
Evet, ve hepsi bu da değil.
Lawrence.
Ben Stefan değilim, bu da Elena değil.
Je ne suis pas Stefan, et ce n'est pas Elena.
Kötü olan kısmı da bu. Ölüyor olmam değil.
Ce n'est pas mourir qui me dérange.
Tabii ki değil, muhtemelen fare kulakları giymek ister bu da kimsenin işine gelmez.
Bien sûr que non, il voudrait porter les oreilles de la souris, et là, personne ne gagne.
Kendini bu dünyada yanlız hissetmemenin bir yolu da, seni ayakkabılarının içinde karşımda dikilirken görmem değil mi?
Une manière de te sentir moins seul au monde. Pour voir que je suis aussi passé par là?
İngilizler değil, Sovyetler ya da biz değil. Cengiz Han bile bu siktiğimin yerini elinde tutamadı.
Comme les Anglais... ou les Soviétiques, ou nous... ou même ce foutu Gengis Khan, on s'est tous cassés les dents dans ce pays.
Olay da bu değil mi zaten?
C'est bien ça qui coince, non?
Bu da, ölüleri saymaya verdiğimiz ad ve kulağa geldiği kadar kolay değil. Çünkü çoğunlukla, bedenler küçücük parçalar halinde olur.
C'est aussi notre travail de compter les victimes, mais c'est pas aussi facile que ça en a l'air, parce que la plupart du temps les corps sont éparpillés.
Bu müzikle alakalı da değil.
Il est question de musique.
Bu dışa maliyetlerle sorun topluma empoze olmak Eğer et yemek ya da değil ki Eğer bir Hepçil olsanız oran otobur Eğer maliyetlerinin bir kısmını ödüyoruz başkasının tüketim.
Le problème avec ces coûts externalisés imposés à notre société, c'est, que vous mangiez de la viande ou non, que vous soyez omnivore ou herbivore, vous payez une partie des coûts même pour la consommation de quelqu'un d'autre.
Bu seni biraz şaşırtabilir ama Küçük Zach o kadar da zeki değil.
Eh bien, ça risque de t'étonner, mais P'tit Zach n'est pas très futé.
Bu tam da sana yakıştı değil mi? Harika oldu.
Ça a l'air de parfaitement te convenir, n'est-ce pas?
İkimiz de Norveççe bilmiyoruz ki bu bir suç da değil.
Aucun de nous ne parlait norvégien... ce qui n'est pas un crime pourtant.
Amerikan Rüyası da bu değil mi zaten?
C'est le rêve américain, non?
Hayır Bo, sadece bu kadar da değil.
Non Bo, c'est plus que ça.
En kötü tarafı da bu değil.
Et ce n'est pas le pire.
Bu duruşmalardaki asli kusur da o değil mi?
N'est-ce pas le défaut principal de ces audiences?
Ailem çok uzun zamandan beri New Orleans'da Cami, hatta senin ailenden bile uzun süredir. ... bu süre zarfında öğrendik ki eğer hiç arkadaşın yoksa burası yaşamını sürdürebilmek adına hiç de uygun bir yer değil.
Ma famille vie à La Nouvelle-Orléans depuis longtemps, Camille, depuis plus longtemps que la vôtre, et nous avons appris que se débrouiller dans cette ville est très difficile si on n'a pas d'amis.
Önemli olan da bu, değil mi?
On va bien.
Bu savaş da ergen izcilerle kazanılacak bir savaş değil.
Elle ne sera pas gagnée par des Scouts!
bu da ne 2329
bu da ne demek 442
bu da senin 34
bu da 414
bu daha iyi 394
bu da demek oluyor ki 33
bu da kim 384
bu daha kötü 16
bu da neyin nesi 120
bu da ne demek oluyor 285
bu da ne demek 442
bu da senin 34
bu da 414
bu daha iyi 394
bu da demek oluyor ki 33
bu da kim 384
bu daha kötü 16
bu da neyin nesi 120
bu da ne demek oluyor 285