English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → francés / [ H ] / Hoş bir kız

Hoş bir kız traducir francés

481 traducción paralela
Ayrıca, o çok hoş bir kız.
Et puis, elle est trop mignonne.
İşi olmayan bir kızı hatırlatıyor. - Çok hoş bir kız olduğunu düşünmüştüm.
Il me rappelle une fille sans travail, une fille tres gentille, pensais-je.
Çünkü Gruber diyor ki, babası rehine olup her an öldürüleblilecek bu kadar hoş bir kız nasıl bu kadar ortalıkta olabilir.
Réveille-toi, gros lard! Laissez-moi dormir! Je vous paierai ce soir.
Hoş bir kız.
Une fille bien.
- Hoş bir kız. - Kahvaltı mı ediyor?
- C'est une brave fille.
- O hoş bir kız.
- Elle l'est.
Koroda hoş bir kız var, bir süredir gözüm onda.
Il y a une choriste qui pourrait faire l'affaire.
Hoş bir kız olduğunu elbette önceden duymuştum.
J'avais bien entendu dire qu'elle était ravissante.
Hoş bir kız... onun için düşündüğünüz bu mu?
Ravissante? C'est ce que vous pensez d'elle?
Ev arkadaşım Lucy Shmeeler. - Ne? - Hoş bir kız.
Ma colocataire, Lucy Shmeeler.
Hoş bir kız. Ama Viyana'da dikkatli olması gerek.
Il faut qu'elle soit prudente...
Çok hoş bir kız, hele de tanımaya başlayınca.
C'est une fille charmante, surtout quand on la connaît mieux.
- Çok güzel, hoş bir kız. Ve engebeli bir yolda iyi at sürer.
- Une belle et gentille fille... et qui adore une bonne chevauchée.
Çok hoş bir kız gibi görünüyor.
Elle semble tellement convenable.
- Hoş bir kızla karşılaşacaksınız...
- vous rencontrerez une gentille fille.
Hoş bir kız, değil mi?
Jolie, n'est-ce pas?
O hoş bir kız.
C'est une chouette fille.
Emma hoş bir kız.
Emma est une gentille fille.
"Çok hoş bir kız, Sasha. Aferin sana." diyecek.
"C'est une bonne fille, tu as bien fait".
Ben hoş bir kız değilim ve annen beni sevmeyecek.
Je ne suis pas une bonne fille. Et je ne plairai pas à ta mère. Je suis différent.
"Kesinlikle, o çok hoş bir kız."
Ma mère dira ça, et je répondrai : "Oui, c'est une bonne fille".
- Ve ben çok hoş bir kız idim.
- J'étais presque une brave fille.
Ben de kimya profesöründen kaçıyordum ve koşarken içimden "Ne kadar hoş bir kız" dediğimi hatırlıyorum.
A l'époque, je fuyais un professeur de chimie. Je me suis dit : "Quelle jolie fille."
Çok hoş bir kız.
Elle est gentille.
Kızın, kendi evinde hoş bir erkekle otururken senin içeri bu kılıkta girdiğini düşünsene bir. Ayakkabılarını çıkarmış, pantolon askılarını indirmiş ve nefesin, ucuz likör kokar bir halde giriyorsun.
Imagine qu'elle invite un beau jeune homme et que tu arrives comme ça, déchaussé, les bretelles tombées et avec une haleine d'alcool à bon marché.
Bu... tam da çok hoş bir kız filciğe göre. Çok güzel.
C'est...
Sadece hoş ve orta seviye bir kız.
Une fille moyennement belle!
Cidden çok hoş bir kız.
Elle est charmante!
Birçok kız, bütün gece bir domuz ağılında uyuyup... sabah yiyecek bir şey olmadığı söylendiğinde... bunu hoş karşılamaz.
Essayez de faire dormir une autre fille dans une porcherie sans qu'elle sache si elle petit-déjeunera le lendemain matin, vous verrez si elle acceptera.
- Ne hoş bir kız.
- Mme Mottram, je...
Charlie çok hoş bir kız.
Charlie est merveilleuse.
Bir tanesini gerçi, çok hoş kız.
l'une d'entre elles en tous cas.
Çok hoş ve zarif bir kız.
Une belle jeune femme!
Çok hoş ve zarif bir kız, Pip.
Une très belle jeune femme!
En gençleri olan Bayan Denver, onun kızı değil ve Bayan Fleuretty, oldukça da hoş bir bayan kendisi, o da tam olarak- -
La jeune Mlle Denver là-bas n'est pas sa fille. Quant à cette sacrée Mlle Fleuretty, à la silhouette si féminine, ce n'est pas...
Hoş bir hikaye : "Senatörün Kızı Evli Bir Adamla Beraber."
Ca ferait une belle salade. " La fille du sénateur compromise...
Çok hoş bir kız.
C'est une gentille fille.
Bu kız hünerli biri olmalı, ateşli, çekici, güzel afacan görünümlü, hoş bir bayan.
Non, ce doit être une virtuose... fougueuse, charmante, belle. Une femme-enfant. Aucune danseuse n'a ça.
Eğer üstünden şu geyik postunu çıkartıp şık giyinirsen... hoş ve sevimli bir kız olacağını seziyorum.
Si tu enlevais cette peau de cerf, si tu te pomponnais un peu, j'ai idée que tu serais plutôt jolie fille.
- Bir şarkıcı kızı dinledin. - Bu kız... - Aman ne hoş!
Tu as entendu une chanteuse?
Hoş bir kız.
C'est une fille bien.
Sana göre bir kız, bir partide, hoş, çizgili yelek giymiş kasılarak yürüyen ve "O kadar yakışıklıyım ki bana karşı gelemezsin" bakışları atan bir adamı görür. Bunlar yüzünden bir kız yerlere mi kapanır sence?
Vous croyez que quand elles rencontrent un gars... en gilet fantaisie... qui rôde comme un tigre... et dont l'œil dit : "Je suis trop beau pour qu'on me résiste"... elles en tombent à la renverse?
Bu kadar dürüst küçük bir kızı tanımak ne hoş.
J'adore son naturel et sa spontanéité.
Hepimiz ne hoş bir kız derdik.
Elle l'est toujours.
Ellen, o hala çok hoş bir kız.
Si quelqu'un est a blâmer, c'est sa mére.
Üç aydır sığır sürüyorduk. Böyle bir yere gelip senin gibi güzel bir kız görünce... Hoş bir şey.
On vient de conduire du bétail pendant trois mois... et quand on revoit une jolie fille... ça fait plaisir.
Yavaşça sokağın çevresinde üç defa dolaştı,... bana bakışından anladım ki eğer ben başka türlü bir kız olsaydım bu çok hoş bir gönül macerasının başlangıcı olabilirdi.
Il a fait trois fois le tour du pâté de maisons. Il n'y avait pas á s'y tromper. Si je n'avais pas été celle que je suis, un bel et grand amour serait né.
Hindistan cevizi kızı ne hoş bir karakter.
Quel joli personnage que votre "Noix de Coco".
Çok hoş bir kız, öyle değil mi?
C'est une fille comme il faut!
Gerçek şu ki, çok mükemmel bir centilmen olmanız, pek o kadar hoş da değil. - Evet. Kıymetini de biliyorum.
Et j'apprécie beaucoup, je vous assure.
Sever ve yalnız, yalnız bir defa, ne kadar sadık ve yumaşak, ne hoş.
Ou, pour le dire mieux, en pleurantje les chante. Si bien qu'en les chantant, souvent je les enchante.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]