A whole life traduction Turc
2,096 traduction parallèle
- I did not spend a whole life out there.
- Hayatım boyunca orada tıkılı kalabilirdim.
My daughter had a whole life and a boyfriend that I knew nothing about.
Kızımın hayatı ve erkek arkadaşı hakkında hiçbir şey bilmiyorum.
My daughter had a whole life and a boyfriend that I knew nothing about. Beliefs that I don't...
Kızımın hayatı ve erkek arkadaşı hakkında hiçbir şey bilmiyorum.
A whole life experience.
Tüm yaşlılığın boyunca.
I put a lot of love into it, it's a whole life here.
İçine biraz aşk koydum, Tüm hayatım burası.
Saying a whole life in words might only last a short while in action.
Sözde hayatı boyunca der ama işe gelince çok kısa sürer.
I'll get you a whole new life.
Sana yeni bir hayat sağlayacağım.
This was Sue's whole life in a nutshell.
Sue'nun hayatı sanki bir kabuğun içindeymiş gibi geçti.
You can start a whole new life when you get the money, right?
Parayı aldığınızda, tamamen yeni bir hayat kurabilirsiniz, değil mi?
I mean, the man never made a single piano recital, tennis match... nothing my whole life.
Adam tek bir piyano resitalime, tenis maçıma gelmedi hayatım boyunca ve birden...
My whole life, I always wondered what it would be like to hear those words, and I just did, and my head is spinning, and my ring is a cigar band, and...
Tüm hayatım boyunca bu kelimeleri duymak nasıl hissettirecek diye düşünürdüm ve az önce duyunca... ... bulutlarda gibim ve parmağımda sigara paketinden bir yüzük var ve kafam allak bullak.
His whole life he's a thief, He comes out of prison a murderer.
Hayatı boyu hırsızdı, hapisten çıkınca katil oldu.
This tree shelters the territory of a tiny mammal that spends its whole life in frenzied activity.
Bu ağaç, tüm ömrünü çılgın bir eylemle geçiren ufak bir memelinin bölgesini barındırıyor.
Man, my whole life motherfuckers played me for a mark.
Adamım yaşamım boyunca orospu çocukları bana zavallı muamelesi yaptı.
A whole new part of your life is starting right now.
Hayatının yeni bir bölümü şimdi başlıyor.
This stick in the mud has had to work two jobs her whole life while you've been sucking on a silver spoon chasing chamber maids around your...
Bu sıkıcı kişi hayatı boyunca iki işte birden çalışmak zorunda kaldı ve bunları yaparken sen gümüş kaşağını yalayıp, etrafndaki hizmetçileri kovalıyordun...
I did what a good man does when he finds the woman he's been dreaming about his whole life.
Hayalini kurduğu kadını bulan biri ne yaparsa onu yaptım.
I have a whole new life to start.
Bugün yeni bi yaşama başlamalıyım.
Deb, I have been dealing with versions of you my whole life, and I'm gonna tell you something... that I should've told myself a long time ago.
Deb, Bütün hayatım boyunca Senin hikayelerinle uğraştım... ve sana bir şey anlatacağım... kendime uzun bir süre önce anlatmış olmam gereken şeyi.
My whole life I've never taken a good picture.
Bütün hayatım boyunca güzel bir fotoğrafım olmamıştı.
It's one hour of your time, and then you have a whole new life!
Yalnızca bir saat dişini sıkacaksın ondan sonra tümüyle yeni bir hayatın olacak.
I've been waitin'my whole life for a place where it's right to be wrong.
Tüm hayatım boyunca yanlış olmanın doğru olduğu bir yer aradım.
- A whole new life form.
Yepyeni bir yaşam biçimi.
I guess you could say our little girl's been through a whole lot in her short life.
Sanırım küçük kızımızın şu kısa hayatında başından bir sürü olay geçtiğini söyleyebilirsiniz.
I mean, they spend their whole life looking for Prince Charming, and then they... then they marry, they marry the guy that's got a good job and who's gonna stick around.
Hayatları boyunca Beyaz Atlı Prenslerini bekliyorlar sonra da iyi bir işi olan ve etraflarında dolanan adamlarla evleniyorlar.
You've been a journalist your whole life, ever since your elementary school paper, The Beaverton Bee.
Hayatınız boyunca gazeteciydiniz ilkokul gazetesi The Beaverton Bee'den beri.
He stuck by my side like a dog his whole life.
Tüm hayatı boyunca köpek gibi dibimden ayrılmadı.
I also need someone who wants a family and that whole life.
Aynı zamanda, bi aile ve tüm hayatımı isteyen birine ihtiyacım var.
I've watched him struggle with being a vegetarian his whole life and now he's dying of that cancer.
Bütün hayatı boyunca vejeteryan olmayla ugraşmasını izledim, şimdiyse kanserden ölüyor.
They say that a split second before you die your whole life passes before your eyes.
Uyarı Bu film çok fazla argo ve küfür içermektedir Derler ki ölümden önceki o son dakikada bütün hayatın bir film şeridi gibi gözünün önünden geçermiş
They say that a split second before you die your whole life passes before your eyes.
Derler ki ölümden önceki o son dakikada bütün hayatın bir film şeridi gibi gözünün önünden geçermiş
Never before in my whole life have I known a love like this.
Hayatımda daha önce böyle bir aşkı hiç tatmadım.
I've waited my whole life to get fucked by a pig.
Tüm hayatım boyunca bir domuz tarafından becerilmeyi bekledim.
To say this whole thing had taken over my life would be a colossal understatement.
Eğer bu şey zamanımı haddinden fazla alsaydı adına koca tefrit denilebilirdi.
You can make a mistake that can ruin your whole life.
Evet. Kayla'yı kazandım.
I know you're not gonna understand a word of this but I've never been so happy to see that big, ugly face in my whole life.
Biliyorum, söylediklerimi anlamayacaksın ama senin o koca çirkin suratını gördüğüme hiç bu kadar sevinmemiştim.
I'll go through my whole life without a mother.
Tüm hayatımı annesiz geçireceğim.
It was all a lie, all of it... our whole life!
Hepsi bir yalanmış, bütün hepsi bütün hayatımız!
It's been a struggle her whole life.
Hayatı boyunca bununla uğraşmış.
My whole life's gone from happy to hell inside just a couple days.
Yoksa hayatım birkaç gün içinde cennetken cehenneme dönecek.
What about no one telling me my whole damn life I had a brother?
Şu lanet hayatta bir ağabeyim olduğunun bana söylenmemesine ne demeli?
Life only really... has one beginning and one end... and the rest is just a whole lot of middle.
Hayatın gerçekten bir başı ve bir sonu vardır ve geriye kalan bir sürü "aradakilerdir".
I've been a loser my whole entire life and I'm done with that, okay? You don't understand, Chuck.
Asıl sen anlamıyorsun, Chuck.
( Geddy ) The whole idea of leaving school was a stressful decision, but at that age I was just wanting to be a kid and there was so much heaviness in my family's life.
( Geddy ) Tüm o okulu bırakma fikri stresli bir karardı. ama o yaşta sadece çocuk olmak istiyordum ve ailemin hayatı çok kasvetliydi.
I have been waiting for a story like this my whole life.
Hayatım boyunca, böyle bir hikâyeyi yakalamaya çalıştım ben.
Your whole life's a holiday, girl.
Senin tüm hayatın tatil, kızım.
You know, maybe David hasn't, but you have been a problem your whole life, Taylor.
Biliyor musun, belki David yapmamıştır, ama sen bütün hayatın boyunca problemdin Taylor.
Taylor, I'm so sick of you're such a bitch to everyone your whole life!
Taylor, hayatın boyunca, herkese karşı bir sürtük gibi davranmandan bıktım usandım!
I know she can't spend her whole life as a conscientious objector in the war between the sexes, but doesn't this seem-
Biliyorum tüm hayatını cinsiyetler arası savaşta vicdani retçi olarak geçiremezdi.
yeah, i don't think i'd be doing a whole lot with my life.
Hayatımda çok fazla şey olmazdı.
Barney's whole life is a cry for help.
Barney'in tüm hayatı böyledir.
a whole 19
life 1101
lifetime 19
life is but a dream 17
life is good 62
life is beautiful 34
life goes on 120
life is short 124
life isn't fair 26
life is too short 32
life 1101
lifetime 19
life is but a dream 17
life is good 62
life is beautiful 34
life goes on 120
life is short 124
life isn't fair 26
life is too short 32