From that day on traduction Turc
385 traduction parallèle
"... and from that day on, the madman never again left his cell. "
... ve o günden sonra deli bir daha hücresinden hiç çıkmadı.
From that day on, I made a vow... ... not to mix another cocktail until Leslie was acquitted.
O günden sonra, Leslie beraat edinceye kadar başka bir kokteyl hazırlamamaya yemin ettim.
I suppose from that day on I began to... to compromise... always with the one hope in the back of my mind that somehow, someday...
Sanırım o günden itibaren ödün vermeye başladım.
From that day on this was the pattern his visits took
O günden itibaren ziyaretleri hep bu şekilde oldu.
From that day on, wherever I went in cities, among the Apaches, in the mountains I always remembered my wife was with me.
O günden sonra nereye gidersem gideyim şehirlerde, Apachelerin arasında, dağlarda hiç aklımdan çıkarmadım : Karım benimleydi.
And from that day on, you're in a constant state of panic.
Ve o günden itibaren etekleriniz tutuşmaya başlar.
From that day on, we often met.
O günden sonra daha sık görüşür olduk.
From that day on we were cut off from the outside world.
O gün için dış dünyadan koptuk.
So, I ran back home, and I looked at myself in the mirror... and from that day on, I knew I was plain.
Eve kadar koştum, aynada kendime baktım... O günden beri düz biri olduğumu biliyorum.
From that day on, he couldn't work anymore.
O günden sonra, bir daha çalışamaz.
From that day on, we met up all the time and we did it anywhere.
O günden itibaren, hep buluştuk ve her yerde yaptık.
From that day on, I have lived solely to exalt the true faith of Christ!
O günden beridir, Yüce İsa'ya hakiki imanı yüceltmek için tek başıma yaşadım.
You know that from that day on I haven't had the convulsions anymore?
Artık çırpınmamaya başladığım günden beri olduğunu biliyorsun.
He died at birth under very dramatic circumstances and from that day on your mother seemed to... subconsciously blame you for being the only one to survive.
Çok dramatik koşullar nedeniyle doğum sırasında öldü ve o günden beri sadece biri hayatta kaldığı için... annen bilinçaltında seni suçluyor görünüyordu.
But from that day on, mother rabbits would tell their kittens that if they did not do as they were told the General would get them.
Ama o günden sonra anne tavşanlar yavrularına, söylediklerini yapmazlarsa General'in gelip onları alacağını söylediler...
Yes, it was from that day on.
Evet, o günden beri.
From that day on, the day Catherine lost Betty... the detective realized dark forces... would always pursue the girl.
Catherine'nin Betty'yi kaybettiği o günden sonra dedektif, karanlık güçlerin kızın peşini bırakmayacağını anladı.
From that day on, whenever I thought of the south, the image of those two women came to my mind.
O günden sonra, ne zaman güneyi düşünsem aklıma hep bu iki kadın geldi.
From that day on, my father never used the pendulum again.
O günden sonra babam bir daha sarkacını hiç kullanmadı.
From that day on, she was "the woman who hunts."
O günden itibaren ona "Avlanan Kadın" dediler.
You can't tell me that you don't look forward to the day... when you can come in here, stand on your two feet... and say, "From now on, it's share and share alike."
Buraya gelip, ayaklarının üzerinde dikilip... "Bundan böyle her şey eşit olacak" diyeceğin günü... iple çekmediğini söyleme bana.
From now on, my fear will be that some day you will leave us.
Artık korkum bir gün bizden ayrılmanız.
This evidence having been presented before me on this, the 10th day of April I hereby declare that Teresa Guadalupe Maria Delgado was brought to her death by violence resulting from the release of a wild animal.
Bana 10 Nisan gününden önce sunulan kanıtlara bakarak Teresa Guadalupe Maria Delgado'nun ölümü vahşi bir hayvanın salınması sonucu onun şiddetli saldırısı ile gelmiştir.
It was the day you had that truck driver from Inglewood on the carpet.
Inglewood'lu kamyon şoförünü halıya yatırdığın öğlen.
I mean, well, the other day, I passed that way on my way home and, well, Mom, you know what's just a couple of blocks away from that market?
Yani... Geçen gün eve dönerken oradan geçtim ve anne o pazarın birkaç blok ötesinde ne var biliyor musun?
By one o'clock on that day, whole populations must have been evacuated from coastal areas.
O gün saat 13'e kadar sahil bölgelerinde yaşayan tüm nüfusun tahliye edilmiş olması gerekmektedir.
So, Bart, you've just got to realize that everybody's going to be on your tail from 5 : 00 until the day you die.
Şunu kafana sokmalısın ki, Bart, herkes senin peşinde olacak ; saat 17 : 00'den öleceğin gün değin
A sense of dread that came from nowhere... like thunder on a clear day.
Hiçbir yerden korkunç bir olay geleceğe benzemiyordu tıpkı güzel bir günde gök gürültüsünün beklenmediği gibi.
On a day that pleases the King, you'll be taken to confess at Notre Dame, and from there to the Place de Grève, where you will be hanged on the city gallows.
Kral'ın belirleyeceği bir günde, Notre-Dame'ın kapısının önünde, ayaklarınız çıplak, boynunuzda ip olacak. Suçlu olduğunuzu kabul edeceksiniz. Sonra, meydandaki darağacında asılacaksınız.
Now, if G.C.I. reports a bandit train taking off from Antung... with CaseyJones at the throttle... one of our air groups can count on losing two pilots that day.
Antung'dan Casey Jones liderliğinde bir haydut treni çıktığını öğrenirsek, o gün hava filomuzdan iki pilot kaybediyoruz.
A few miles from here, people are fighting and dying... and we must join them. But I swear... on the bodies of these two people... that the day will come when Arab and Jew will share... in a peaceful life... this land that they have always shared in death.
Birkaç kilometre uzakta savaşan ve ölen insanlar var, onlara katılmalıyız ama bu iki kişinin cesedi üzerine yemin ediyorum Araplarla, Yahudilerin ölümde hep paylaştıkları toprakları, huzur içinde paylaşacakları bir gün gelecektir.
Well, now, you know, it's only about an hour on the train from Fort Linton to Spindle, and then from Spindle to Spanish Wells, that's just a short day's ride.
Peki, şimdi artık öğrendin, Fort Linton dan Spindle'a trenle yaklaşık bir saat oradan da İspanyol kuyularına at üstünde kısa bir yolculuk.
It was extinguished for ever from the human race that fateful day ten years ago.
İnsanlık aleminden sonsuza dek yok edildi on yıl önce, o kader gününde.
Little things... driving back from San Diego on the day of the murder instead of taking a plane, the open mail, never showing any genuine emotion for a man that you worked with for ten years...
Ufak tefek şeyler... cinayet günü San Diego'dan uçakla değil arabayla geri dönmen, açılmış mektuplar, 10 yıldır birlikte çalıştığın bir adam için hiçbir gerçek duygu belirtisi göstermemen...
About a half hour ago a gardener up on that hill there found a.38 revolver and it's the same kind as the one missing from your uncle's desk.
Yarım saat önce, bahçıvanın biri, tepede.38lik tabanca bulmuş. Dayınızın masasından alınanla aynı cinsten imiş.
I did not wear this death robe in order to commit seppuku but rather to proclaim that we, father and son, shall live as demons from this day on...
Bu ölüm giysisini harakiri yapmak için giymedim. Bugünden başlayarak baba ve oğul olarak bizim, iblis gibi yaşayacağımızı ilan etmek için giydim.
I had 16 different nationalities with me, some of whom couldn't eat this and couldn't eat that, and some that didn't want to fight on Fridays or some other day of the week, and the British, with their infantry weapons and your artillery completely different from ours.
Benim yanımda 16 milletten insan vardı bazısı onu yemiyordu, bazısı şunu yemiyordu bazısı Cuma günleri savaşmak istemiyordu, bazısı haftanın diğer günleri ve İngilizler, piyade silahları ve ağır silahlar bakımından bizden tamamen farklıydı.
I am fifteen today, and it is predicted that on this day I will be killed by a man with no eyes who will come from the sea and free the world by toppling a copper knight.
Bugün on beşime bastım ve bugün denizden gelecek bakır şövalyeyi devirerek dünyayı kurtaran ve gözü olmayan bir adam tarafından öldürüleceğim tahmin ediliyor.
That teller remembered that a great deal of money was withdrawn from the Suarian account on that day.
O veznedar o gün Suarian hesabından yüklü miktarda bir bir para çekildiğini anımsadı.
They used to say about us that we were the first... the only mother and son... ever to graduate from West Point on the same day.
West Point'ten birlikte mezun olan ilk ve tek anne oğlun bizler olduğunu söylerlerdi.
Don't you know that my uncle... on this throne, did not inherit it from his father, but from his uncle?
Bilmiyor musun ki dayım tahtını babasından değil dayısından miras almıştı?
From this day on, your world will be everything that happens in this building.
Bugünden itibaren, senin bütün hayatın bu bina içinde olanlardan ibaret olacak.
From their first day on Earth they will be able to look up and know that there is law and order in the heavens.
Dünyadaki ilk günlerinden itibaren cennette yasa ve düzen olduğunu görüp anlayacaklar.
On that day, I was returning home, when, less than 300 meters from my apartment,
O gün eve dönüyordum.
Now I had heard that word at least 10 times a day from my old man.
O kelimeyi günde en az on kez babamdan duyuyordum.
I would suggest that it is neither prudent nor wise to be a half-hour late from lunch, especially on your first day.
Öğle paydosundan yarım saat geç dönmek pek akıllıca değil. Özellikle de ilk gününde.
Otto, my man, I jumped on that action from day one.
Otto, dostum, daha ilk gün istediğimi aldım ondan.
If they expected on that day four, five, six transports, the pressure of getting out from the wagons was high.
O gün dört, beş, ya da altı nakil bekliyorlarsa, vagonları boşaltmanın yükü o kadar fazlaydı.
On the next day, I got the message, again from the Resistance, that it is sure that they are going to be gassed, that the Sonderkommando already received the coal for burning the transport.
Ertesi gün Direnişin, ailelerin gazla zehirleneceklerinden kesinlikle emin olduklarını bildiren mesajını aldım. Özel birlik göçmenleri yakmak için kullanılacak kömürü almıştı bile.
From birth to death - everything was programmed, the hour and the day! That's why astrology was always on the mark.
Doğumdan ölüme her şey saati saatine, günü gününe planlanmış!
You must also know that I shall be with you... every day that is granted to me from now on.
Ayrıca şunu da bilmelisiniz ki... bundan sonra bana bahşedilen her gün sizinle olacağım.
from that moment on 36
from that moment 18
from that 25
day one 66
from now on 1905
from the bottom of my heart 69
from your perspective 17
from new york 38
from the very beginning 50
from the heart 21
from that moment 18
from that 25
day one 66
from now on 1905
from the bottom of my heart 69
from your perspective 17
from new york 38
from the very beginning 50
from the heart 21
from the future 31
from here on out 107
from time to time 154
from the past 16
from here on 55
from the start 66
from what i hear 195
from where 295
from your wife 16
from you 300
from here on out 107
from time to time 154
from the past 16
from here on 55
from the start 66
from what i hear 195
from where 295
from your wife 16
from you 300