English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ I ] / I'm sitting down

I'm sitting down traduction Turc

228 traduction parallèle
If this is gonna be long, I'm sitting down.
Uzun sürecekse, ben oturuyorum.
- Are you planning to stay up all night? - I'm sitting down.
- Tüm gece uyanık kalmayı mı düşünüyorsun?
He's the only man I know who can strut sitting down.
Otururken caka satabilen tanıdığım tek kişi.
I believe she was sitting down.
Sanırım oturuyordu.
I see. Well, since you are so well mounted, would you mind sitting down?
Madem ata o kadar sıkı oturuyorsunuz, buraya da oturmaz mıydınız?
It's just that I'd like to see if I could make a living sitting down, like you're doing over there.
Ama, sizin gibi oturarak bir ofis işini yapıp yapamayacağımı görmek istiyorum.
I'd join you in this dumb game if I could play sitting down.
Oturarak oynayabilseydim bu aptal oyuna katılırdım.
I'm sitting down and facing front.
Oturmuş durumdayım ve önüme bakıyorum.
Good Lord, I haven't seen you sitting down since...
Yüce Tanrım, ta şeyden beridir, oturduğunuzu görmemiştim...
Oh, for a minute there, I thought you were sitting upside down.
Hey dur bir dakika, bir an baş aşağı oturduğunu sandım.
I'M GLAD WE'RE SITTING DOWN.
Şükür ki oturuyoruz.
One day I was sitting so good that now I never sit down.
Bir gün öyle güzel güzel oturuyordum ama sonrasında hiç oturmadım.
And if there's a heaven - and, God, I hope there is - I know he's sitting up there drunk as a fucking monkey, and smoking shit, cos he done left his pains down here.
Ve eğer bir cennet varsa - ve bir Tanrı, umarım ki vardır - o, orada oturmuş, sarhoş bir maymun gibi otunu tüttürüyordur, çünkü acılarını geride bıraktı.
God, I hate to eat sitting down.
Tanrım, oturup yemeden nefret ediyorum.
"Darling, I am sitting down to write of my love for you and the horrors of war."
"Sevgilim, sana aşkımı ve savaşın.." "dehşetini yazmak için oturdum."
I hope you don't mind me coming over and sitting down.
Umarım davetsiz gelip oturmama bir şey demezsin.
I'm just sitting down.
- Oturuyorum.
I'm sitting down.
Oturuyorum.
JACK : I'm sitting down.
Oturuyorum.
He can't see me if I'm sitting down.
Oturursam beni göremez.
He can't see me if I'm sitting down.
Bir bakalım.
But while you're sitting down there waiting on your butt I'm gonna find the proof on Rosselini and I'm gonna put him away myself.
Sen nezarette oturup beklerken Rosselini'nin aleyhinde delil toplayıp onu tek başıma tutuklayacağım.
Because I know, she was sitting down, reading, in the bank, abroad of the open window of the office.
Anladığım kadarıyla çalışma odasının açık penceresinin altında oturmuş kitap okuyordunuz.
I'm sitting in the audience, the lights go down.
İzleyicilerin arasında oturuyorum, ışıklar sönüyor.
Well, I'll take it sitting down.
Bu sınavı oturarak yapacağım.
All I got to say is, shit goes down and we're sitting here without back-up, we're gonna be two sorry assholes, man.
Tüm söyleyeceğim, bok geliyor ve biz burada destek olmadan oturuyoruz, çok üzgün iki göt deliği olabiliriz adamım.
I was going to ask you to play Jokarian chess but you're just sitting down to dinner.
Sana Jokarian satrancı oynar mısın diye soracaktım ama akşam yemeğine oturmuşsun.
I'm just sitting down
Bizim çocuklarlar oturup...
All right, I'm sitting down.
Tamam. Oturuyorum.
I'm not averse to this, I'm not averse to sitting down.
Biliyorum, bu konuda çekingen davranmıyorum.
Have you any idea how bored I used to get sitting in the transporter room waiting for something to break down?
Bir şeyin bozulması için nakil odasında oturup beklemek nasıl sıkıcı hiç fikrin var mı?
I already got a half million sitting'down in Mexico.
Zaten yarım milyon beni Meksika'da bekliyor.
The scary thing is I'm sitting with these ropes in the ceiling and I hear my parents wake up, walk down the hall to the kitchen and walk back- - what are you gonna say?
Ben o tavana bağlı iplerle otururken en fenası da annemlerin kalktığını ve koridordan mutfağa doğru gelmelerini duymaktı. nasıl açıklayacaksın?
I'm sitting here eating breakfast while someone may be hunting down my friends.
Birisi arkadaşlarımı ortadan kaldırmaya çalışırken ben burada kahvaltı yapıyorum...
- Are you sitting down? Wait a minute. Don't tell her I'm pregnant.
- Ona hamile olduğumu söyleme.
The only reason you're sitting here instead of in the station house right now is because I've got a couple of good friends down there.
Polis merkezi yerine burada oturmanın tek nedeni orada birkaç iyi arkadaşımın olması.
I tried to get you down there with me I begged the PR guy, only I didn't know where you were sitting
Bak Pete, seni yanıma almaya çalıştım. Oradaki halkla ilişkiler elemanına yalvardım. Sadece nerede oturduğunu bilmiyordum.
Mom, I'm already sitting down.
- Oturuyorum!
And we're sitting here at this bar all very nice and cosy... I'm a bit of a bloody let down to you.
Burdayiz, barda oturuyoruz, rahatiz ve... sizi gizlice uzdum.
I hope you're sitting down because you won't believe this.
- Umarım oturuyorsundur. - Buna inanmayacaksın.
Now watch me... - I'm sitting down,
Oturuy0rum, s0n hareketim..
I hope you're sitting down... because I'm afraid I've got some bad news.
Umarım oturuyorsundur çünkü çok kötü haberlerim var.
I told you I was sitting down here feeling sorry for myself.
Sana kendime acıdığımı söylemiştim.
Well, the quilting convention is sitting down to tea. - I'm doing internal cartwheels.
Yorgancılık toplantısına katılanlar çay içecek.
WELL, FORGIVE ME IF I'M NOT SITTING DOWN AND CHATTING WITH HIM ABOUT CURRENT EVENTS OVER A CUP OF TEA.
Onunla oturup, çay eşliğinde günlük olaylarla hakkında konuşamadığım için affet.
- I was sitting there, listening to the clock counting down the final minutes to our death.
Şurada oturuyordum ve saatin yaşamımızın son dakikalarını saymasını dinliyordum.
I'm finished for the day and I come down to say good night and who should I find still sitting in the middle of the ER?
Yorucu bir günün ardından iyi geceler demek için aşağıya inmişken acil servisin orta yerinde yine kiminle karşılaşmalıyım?
WELL, I'M GLAD YOU'RE ALL SITTING DOWN.
Hepinizin oturuyor olduğunuza sevindim.
My partner and I are gonna go around the corner for exactly two minutes. And when we come back... either the food stamps you took are sitting on that bottom step... or I'm gonna call some detectives down here... and they're gonna turn your life upside down.
Ortağım ve ben tam iki dakika boyunca etrafta tur atacağız ve geri geleceğiz ya aldığın o karneler merdivenin ucunda olur ya da hayatını altüst etmeleri için başına dedektif yollarım.
Right as I'm sitting down!
Oturduğum sırada!
I'm house sitting down the street.
Aşağı sokaktaki evde yaşıyorum.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]