It's sort of traduction Turc
3,886 traduction parallèle
It's not her sort of thing.
Onun sevdiği tarzda değil.
I don't know, it's sort of sticking a plaster over a hole, something.
Ne bileyim, bir deliğin üzerini bantla kapamak gibi bir şey.
I'm sort of embarrassed,'cause I think it's our family, and every family has a story.
Çok utandım çünkü bu bizim ailemiz ve her ailenin bir hikâyesi vardır.
It does sort of make you alter the way that you look at your relationship.
İlişkine bakışını değiştiren bir şey bu.
I felt constrained, inhibited, and sort of pinched in my relationship to you because of the private way in which we were dealing with it.
Kendimi rahatsız, utangaç kendi aramızda anlaştığımız yöntemden dolayı,... seninle olan ilişkimde bir anlamda köşeye sıkıştırılmış gibi hissediyordum.
It got heavy because we were sort of building misunderstanding on top of misunderstanding, and we both proved to be very capable in that respect.
Çünkü bir tür yanlış anlaşılmada, yanlış anlaşılmanın en üst noktasındaydık ve ikimiz de bu hususta duyarlı olduğumuzu kanıtlamıştık.
Would you explain it like I'm some sort of viewer, guv?
Benim gibi birine bunu açıklar mısın, patron?
It's the sort of thing the boys down the station joke about.
Karakoldaki çocukların dalga geçtiği türden bir şey.
It's a sort of fetish, fetishism, which has more in common with people collecting the relics of saints, as they did in the ancient past, there's really no break with the ancient tradition, it's just a question of form.
Bu daha çok insanların antik tarihte azizlerden kalan eşyaları biriktirmesine benzeyen bir fetişizm. Antik tarihte yapılan şey hala yapılıyor. Antik geleneğin başka bir türü sadece.
And it's almost like you're sort of levitating.
Bizim üstümüzde bir güç gibiydi.
It's creating a sort of a microcosmic society, which sets an example to the rest of America, as to how one can behave in large gatherings.
Geniş katılımlı konserlerde nasıl davranılacağı konusunda, Amerika için emsal teşkil edecek bir tür mikrokozmik toplum oluşturacağız.
People sort of... They hang around Keith, and they think they're Keith. It's like...
İnsanlar Keith ile takılınca Keith gibi olacaklarını sanıyorlardı.
It's got a sort of a wobble, and it's dangerous because it can all fall apart at any minute.
Sanki sendeleyerek çalıyoruz. Bu çok tehlikeli bir şey, çünkü her an işler boka sarabilir.
I mean, if this is a ghost, maybe it's some sort of possession?
- Eğer hayaletse bir ele geçirme olayıdır. - Sen neden bahsediyorsun?
It's perfect'cause I'm sort of a down-home, America's sweetheart type.
Bu oldukça mükemmel, çünkü ben bir çeşit amerikanın sevilen kasaba kızı tipinde sayılırım,.
You know, people can conquer... Miles, any sort of obstacle, if it's meant to be.
Bilirsin, insanlar eğer bir arada olmaları onlar için doğruysa, mesafeleri, ve diğer zorlukları alt edebilirler.
It was supposed to be sort of a set-up between us.
Aramızı yapmaya çalışıyor gibi bir şeydi.
Yeah, it's sort of like discipline.
Bir tür disiplin göstergesi.
Sort of. It's from Richard.
Richard'dan geldi.
Yeah, but it's just sort of a trial thing.
Evet, ama daha çok deneme süreci gibi.
It's sort of almost a happy thing, actually, that she would want to live there and that she's happy there.
Aslında mutlu edici bir şeydi. Çünkü orada kalmak istiyor ve orada mutlu.
It's a sort of bacterial cocktail, if you will.
Tabiri caizse, bir nevi bakteri kokteyli.
It's the history of my ancestors who were, now stay with me, sort of like hunters.
Buraya dikkat et, avcı diyebileceğimiz kişiler olan atalarımın tarihiyle dolu.
Let's stick it in there. " Orange juice, I had a orange juice sort of cordial,
Portakal sulu likör gibi bir şey içtim.
Kind of interesting, because it is a love story, but it's not.. It goes past anything sort of physical.
Fiziksel her şeyi aşıyor.
She's really, really proud of being the last human, and sort of raises all these issues about what it actually means to be human.
Kalan son insan olmaktan gerçekten çok gurur duyuyor ve insan olmanın anlamıyla ilgili konuları açıp duruyor.
It's kind of hard to explain, but I'm sort of in the middle of cleaning out a vampire's nest, and it's sort of gone a little sideways on me.
Açıklaması biraz zor. Bir vampir yuvasını temizliyorum ve iş tamamen bana kaldı.
It's my boss, sort of a make-a-wish thing.
Patronumun bir isteğini yerine getiriyorum.
- It's sort of one-of-a-kind.
- Bir nevi türünün tek örneği.
There is a treatment that can help lessen the physical... it's sort of a damper, like a flame retardant, sort of a reverse Viagra, if you will.
Bir tedavi mevcut. Fiziksel olarak... Etkiyi azaltan bir şey.
Whatever the effects of the astrolabe, I'm afraid it's caused Arthur to have some sort of psychotic break.
Usturlabın etkileri her neyse korkarım Arthur'u bir psikotik krize sürükledi.
Maybe it's some sort of chemical in the pill that interacts with the artifact when someone touches it.
- Bilmiyorum. Belki de hapın içindeki bir kimyasal biri objeye dokunduğunda onunla tepkimeye giriyordur.
Let me guess... it's dipped in some sort of poison.
Dur tahmin edeyim... Bir çeşit zehire batırılmış.
It's devilishly difficult to, sort of, extract what the context might have been from the text itself.
Metnin kendisinden çok içeriğin neresi ile ilgili olduğunu saptamak fevkalade zor.
It's not the ideal neighborhood, but at least we can sort of see Manhattan.
- Mükemmel bir mahalle sayılmaz ama hiç değilse Manhattan'ı görebiliyoruz biraz.
Okay, what are you supposed to do when you really like a girl, but you didn't know it at first, then you sort of blew your shot with her, and now this other dude's really into her who you used to think was a total poser, but turns out he's actually a really cool guy who totally has your back, and you know you'll be a world-class D-bag if you jump in now and try to break them up?
Bir kızdan çok hoşlandığında ama ilk önce bunu bilmediğinde ve sonra eline geçen fırsatı kaçırdığında ve şimdi ilk başta artist sandığın ama iyi bir çocuk olduğunu sonra anladığın ve seni kollayan başka biri onunla ilgileniyorsa ve eğer şimdi kıza sarkar ve aralarını bozmaya çalışırsan hödüğün alası olacağını bilsen ne yapardın?
Okay, I ran prelims on the transmission through my encryption program, just trying to figure out if there's some sort of pattern hidden in the beeps and tones, but I can't make heads or tails of it.
Gelen sinyali şifreleme programımdan bir geçirdim. Acaba vuruşlar arasında bir çeşit model bulabilecek miyim diye fakat anlamlı hiçbir şey yakalayamadım.
It's gonna be a "Day in the Life of a Chicago Firefighter" sort of thing.
Adı da "Chicago İtfaiyecisinin Bir Günü" tarzı bir şey olacak.
Er, well, it's sort of hard to explain, Lorna.
Tarifi oldukça güç, Lorna.
It's the noise he makes when he, you know... What sort of noise is it, exactly?
Çıkardığı ses, anlarsınız..... boşaldığında.
No, it's sort of like...
Hayır, şöyle bir şey...
Well, it's just that ever since the kaboom, you've sort of been walking around looking like Mr. Sour Puss.
Bu, patlamadan beri etrafta bir nevi Bay Suratsız olarak dolandığın için.
Yeah, it looks like they were arranging some sort of buy.
Bazı satış ayarlamaları yapıyorlarmış.
- It's some sort of bunker, a lot like the one Tomar-Re and I found in our sectors.
- Tomar-Re ile beraber sektörlerde... bulduğumuza benzeyen bir çeşit yer altı sığınağı.
And if you think that sort of behaviour sounds pathetic, try and imagine how I feel about it!
Ve eğer ki bu davranışın bir tür acıklı davranış olduğunu düşünüyorsan dene ve bu konuda benim ne hissettiğimi hayal et!
It's strange, you can fall so far into a person that you just sort of disappear.
Birine adeta kaybolup gidecek kadar aşık olmak tuhaf.
It's sort of the place to end a relationship.
Ayrılmak için seçilen en gözde mekân.
It doesn't mean I'm going to finish with Queen, it's just a sort of bit on the side.
Queen'le işim bitti demek değil bu. Daha ziyade biraz kenara çekilmek gibi.
For me, it's quite frightening when I'm talking to someone who's 25 and you think of them as just starting out and I could sort of teach them a few tricks, but not Michael.
25 yaşındaki böyle biriyle konuşmak tedirgin edici. 22-25 yaşlarındaki birine birkaç numara öğretebileceğinizi düşünürsünüz. Ancak Michael'a değil.
So, we were hungry for it and it felt like the early days, and that's when we got very sort of excited.
buna açtık, ve eski günlerdeki gibi hissettirdi. İşte bu yüzdendir ki çok heyecanlıydık.
It was like Winter's Tale really came out of that sort of desperately ill stage.
Kış masalındaki gibiydi.
sort of 1708
sort of thing 40
sort of a 21
sort of like 22
of course 48716
off we go 156
office 169
offer 51
of course not 6388
officer 2766
sort of thing 40
sort of a 21
sort of like 22
of course 48716
off we go 156
office 169
offer 51
of course not 6388
officer 2766
offensive 29
official 47
offense 31
often 203
offspring 19
offended 16
officers 467
offred 44
officially 347
offices 24
official 47
offense 31
often 203
offspring 19
offended 16
officers 467
offred 44
officially 347
offices 24
offs 170
off the top of my head 48
of course you can 486
of course you do 750
offside 18
of course i do 1281
off the grid 28
officer down 213
off you go 630
of course i can 204
off the top of my head 48
of course you can 486
of course you do 750
offside 18
of course i do 1281
off the grid 28
officer down 213
off you go 630
of course i can 204