Make a plan traduction Turc
651 traduction parallèle
You just make a plan and stick to it.
Sadece bir plan yap ve sıkıca sarıl ona.
Josefa, I'm trying to make a plan.
Josefa, bir plan yapmaya çalışıyorum.
- And make a plan.
- Bir de plân yapmalıyız.
But I cannot make a plan based on third-hand rumours.
Ama üçüncü elden gelen söylentilerle plan yapamam.
An hour ago, I thought we might try and escape, watch their movements, make a plan.
Bir saat önce, kaçabiliriz sanmıştım hareketlerini izleyip, bir plan yaparak.
" Make a plan and you will find She has something else in mind
" Plan yaparsınız gel gör ki Onun kafasında var kırk tilki
We'll have to make a plan.
Bir plan yapmak zorunda kalacağız.
- Denise, make a plan.
- Denise, program yap! - Hemen ilgileniyorum!
We have to make a plan.
Bir plan yapmamız lazım.
We have to make a plan.
Bir plan yapmalıyız.
Now, we got to make a plan to get that boy to kiss you.
Şimdi, o çocuğun seni öpmesini sağlamalıyız.
I'll call you, and we'll make a plan for a place to go.
Seni ararım, ve bu akşam için plan yaparız.
We need to come up with a plan of attack to make sure that they don't defeat us.
Kârı yüksek tutmanın yollarını bulmalısın.
So make your little plan Yes, be a shining light Then make yourself a second plan
Yani, kendinize bir plan yapın dönüşün bir ışığa yedek bir plan daha yapın sonra ikisi de olmayacak nasılsa.
Did you ever know a woman that didn't wanna make plans?
Plan yapmak istemeyen bir kadın tanıyor musun?
I'm having the wing done over for you, walls taken out... oh, that's very kind of you, mama, but we won't make any plans for a while.
Sizin için camekan balkon yaptırıyorum... Oh, çok naziksin anne, ama bir süre için hiç planımız olmayacak.
I've never been able to make a five minute plan for myself and stick to it.
Ben hiç sorumluluk almadım, hayatımın beş dakikası için bile plan yapmadım.
You wanna get started, make a day of it?
Hemen başlamak, bir gezi planı yapmak ister misin?
I think Professor Jorgensen should outline his plan before we make a decision.
Sanırım Profesör Jorgenson biz bir karar vermeden önce planını açıklamalı.
But I don't plan to make a stink unless I have to.
Ama niyetim gerekmedikçe bunu açıklamamak.
We're a little behind schedule, but we'll make it before the winter rains.
Planımızın biraz gerisindeyiz. Fakat kış yağmurları başlamadan bitirebiliriz.
I plan to finish college, then get a job at my dad's company, make a lot of money and then get married.
Okulu bitirmeyi ve daha sonra babamın şirketinde çalışmayı, çok para kazanıp evlenmeyi planlıyorum.
This fellow figures that he's got a plan so clever... that it doesn't make any difference what you do.
Bu adam planının çok zekice olduğunu düşünüyor. Yaptığınızın hiçbir fark yaratmayacağı bir plan yani.
With a reasonable rhythm and the rules of democracy, we can make giant leaps in productivity by following an adequate work plan.
Rasyonel bir çalışma temposu ve mevcut demokrasi kurallarının hukuk tekniğine uygun olarak genel bir af çıkarmayı da vatandaşlarımıza vaat ediyoruz.
No, we shall have to make a map of this.
Kaldırmak için bir plan tasarlamalıyız.
And you make such a divine background.
Siz de harika arka plan olacaksınız.
We talk about the whole scheme and then we make a decision.
Tüm plan hakkında konuşup, bir karar veririz.
Do you plan to make a run for Rome, sir?
Roma'ya ilerlemeyi plânlıyor musunuz, efendim?
You must make it look like a real exodus.
Bir planımız var. Dinleyin...
No, my plan is to cash a check and make a telephone call to London.
Hayır, benim planım çeki bozdurup Londra'ya telefon açmaktı.
Which means that if each of us only has one half of the plans, we have to make a deal, don't we?
Öyleyse planın iki yarısı bizim elimizdeyse anlaşma yapabiliriz, değil mi?
Looks like the Unicorn Clan has already known about what we are going to do and has planned to make a fool of us Stop saying that I'm connected to the Unicorn Clan
Görünüşe göre... haydutlar planımızı biliyor ve güya bizi kandıracaklar bana haydut demeyi kes onlardan değilim
Of course, if I was to make a guess, I'd say he were planning...
Tabii ki, bir tahmin yapmam gerekirse, bir plan yapıyor derdim...
But I'm afraid my wife called, and we're going to have to make a little detour.
Fakat korkarım, karım aradı, ve planı biraz bozmamız gerekecek.
Now my sources tell me that you plan to make a move against the Tropigala.
Haber kaynaklarıma göre Tropigala'ya karşı bir eylem planlıyormuşsunuz.
I have a plan that will save him, but I must leave you to make the arrangements.
Onu kurtaracak bir planım var ama düzenleme işlerini sana havale etmek zorundayım.
Yeah, well, he said that from now on you have to make a list each week of all the songs you plan on singing.
- Evet. Bundan sonra söylemeyi planladığın tüm şarkıların listesini yapmanı istedi.
Gives you a chance to make a few plans, you know?
Birkaç plan yapma fırsatınız olur.
Just put your nose in that flight plan and make sure. We don't get a butterfly's balls off course :
Sadece uçuş planına odaklan ve ders dışında olduğumuzu unutma.
That's a horrible plan, Hannibal. Let me make this real clear.
Hayır, bu korkunç bir plân Hannibal.
I have a plan to make him cure Yun Fei Yang
Onu ikna edecek bir planım var!
Don't you think, Mr. Cubitt, that your best plan would be to make a direct appeal to your wife, and ask her to share her secret with you?
- Bay Cubitt, hiç karınızla baş başa konuşmayı ve geçmiş sırrını, sizinle paylaşmasının, daha doğru bir yöntem olabileceğini düşündünüz mü?
But if I can manage to make a copy of the computer attack plan... you might be able to break into the Battlesphere's memory banks... and throw it off.
Fakat saldırı planının bir kopyasını çıkarmayı başarabilirsem... Savaş küresi'nin hafıza kayıtlarının içine girebilir ve saldırıyı engelleyebilirsiniz.
If you figure out a plan to make $ 800 last a lifetime knock on the door.
Karavana gidiyorum. $ 800'la hayat planı yapmaya karar verirsen kapıyı çal.
I didn't come here to argue. I came to make peace through a little plan.
Ben buraya tartışmaya değil barış yapmak için geldim.
I was only too happy to be a part of the Phoenix Foundation's effort to map it out, and make it a national preserve.
Phoenix Örgütünün burayı haritalama ve koruma alanı haline getirme planının bir parçası olmasından dolayı mutluydum.
But you can't expect a man like this to make plans a month in advance.
Öyle bir adam önceden plan yapmaz.
I have a plan where we can all make heavy money.
Hepimizin de çok iyi para yapabileceği bir planım var.
To make a long story short, a couple had ordered a design for their anniversary.
Uzun lafın kısası, zengin bir çift evlilik yıldönümleri için bir plan ayarlamış.
Make a new plan.
Yeni bir plan yaparız.
We must make plans before they reach Beta Lankal.
Onlar Beta Lankal'a ulaşmadan önce plan yapmalıyız.
make a wish 235
make a difference 25
make a statement 17
make a decision 55
make a hole 97
make a choice 23
make an appointment 40
make an effort 64
make a fist 35
make a deal 19
make a difference 25
make a statement 17
make a decision 55
make a hole 97
make a choice 23
make an appointment 40
make an effort 64
make a fist 35
make a deal 19
make a sound 16
make a move 41
make a left 38
make a note 26
make a right 30
make a list 22
a plant 25
a plane 46
a plan 66
plan 283
make a move 41
make a left 38
make a note 26
make a right 30
make a list 22
a plant 25
a plane 46
a plan 66
plan 283