Not just one traduction Turc
2,223 traduction parallèle
And I'd say futher, that on such occasions, there is not just one sound,
Ayrıca şunu da ilave edebilirim : Böyle bir durumda, sadece bir tek ses yoktur,
It's not just one.
Tek ders değil.
so many fundamentalists attacked on such religion edifices... kumbakonam, arakkonam, madurai, somnath, varanasi, oragallu, mahabalipuram, puri, hampi, lepakshi, not just one or two but so many temples from kashmir to kanyakumari,
Bu tapınaklara birçok köktendinci saldırıda bulundu. Kumbakonam, Arakkonam, Madurai, Somnath, Varanasi, Oragallu, Mahabalipuram, Puri, Hampi, Lepakshi, bir ya da iki değil, bir yığın tapınağı, Kashmir'den Kanyakumari'ye, birçok yeri yıktılar.
Not just one TV show, T.J. Hooker, hello?
Hayır sadece bir TV programı değil o. T.J. Hooker yahu.
Sing it loud We're not just one, we're a crowd
Yüksek sesle söyle, yalnız değiliz, kalabalığız.
Gibbons wants two commander picks, not just one, which knocks Riorden out and not only that, he is insisting on putting his guy in charge of Gang Investigations.
Gibbons bir değil, iki şef seçmek istiyor. Bu da Riorder'ı saf dışı bırakıyor. Tek o değil.
Look, I don't want to lose anyone on this ship, Colonel, but the fact is, a transplant risks not just one life, but two.
Bakın, ben de bu gemide.. ... kimseyi kaybetmek istemem ama organ nakli sadece bir değil iki kişinin yaşamını riske sokar.
You gotta be hip to all the disciplines, not just one or two of'em.
Bütün disiplinlere yatkın olmalısınız, sadece bir, ikisine değil.
No, not just one frat boy, Al. Okay?
Hayır, sadece bir okul arkadaşı değil, tamam mı?
Can we just pretend for one minute that you're not a complete douchebag?
Bir dakikalığına tam bir pislik olmadan dursan?
The doctor said it's not impossible that one day... just get out of here.
Doktorun dediğine göre bir gün ayağa kalkman imkânsız değilmiş. Git başımdan haydi.
Whoa! Then you process and the kid gets bounced from one house to the next, and you hope the family is not just doing it for the food stamps.
Sonra süreci başlatırsın ve çocuk bir evden bir eve geçer durur.
One side just does not live up to its full potential, maybe
Belki o taraf tüm potansiyeliyle yaşayamıyordur.
One moment of not knowing how and why and she just let herself go into it.
Nedeni ya da nasılı bilmeme anı, kendini öylece hayata bıraktığı bir an.
No. But I just realized that what I thought was one all of my life, not just with you, but with all of the guys before you...
Yalnızca fark ettim ki düşündüğüm şey tüm hayatım boyunca, yalnızca seninleyken değil, senden öncekilerle de
I ran into him just last week. Guess where? Which would just be, you know, except he's not the only one, not even close.
Geçen hafta ben onu o geçitte gördüm
I'm not one of your chipmunks that you can just boss around and stuff into a cage whenever you feel like it.
Ben senin öyle emirler yağdırabileceğin, istediğin zaman kafese tıkabileceğin sincaplarından değilim.
Before we begin, I would just like to start by congratulating you by reminding you not one member of this club has had an unwanted pregnancy in almost a year.
Başlamadan önce, bu kulübün tek bir üyesinin neredeyse bir yıldır istenmeyen bir hamilelik yaşamadığını hatırlatarak hepinizi tebrik ediyorum.
Freedom of nail expression is just one of the many advantages of not having a boyfriend.
Tırnak özgürlüğü, deyimi sadece bir tane. birçok avantaj sevgiliye sahip olmamada.
Well, let's just hope it's not long before he's the one feeling foolish.
Umalım ki onun budala hissetmesi uzun sürmesin.
It's not that I didn't want one. Just wasn't in God's plan.
İstemedim değil ama, Tanrının planlarında yokmuş.
Just not that one.
Ama başka bir lanet.
Breathe, eat, sleep, wake up, and do it all over again until one day, it's just not as hard anymore.
Nefes alacağız, yemek yiyeceğiz, uyuyup uyanacağız ve bir gün bu eskisi kadar zor gelmemeye başlayıncaya kadar her gün bunları tekrar tekrar yapacağız.
I'm just pointing out the holes in our case, like we got casings for one and not the other.
Sadece, davamızın açıklarını gösteriyorum. Elimizde sadece bir cinayetin kovanları var.
And it's not just a one-time thing.
Bir kere de değil.
It's not just with film crews, it's like you are in mountains, you're in the backcountry, you are putting yourself at risk and no one is above the law.
Dağlarda, el değmemiş yerlerde kendinizi riske atıyorsunuz ve hiç kimse doğa kanunlarından üstün değildir.
- I'm not. It's just that I just had one or more fingers inside you, and I don't know where you come from, but the way I was raised, that's pretty intimate.
Bilmiyorum, yani içine birkaç parmağımı soktum ve nereden geldiğini bilmiyorum ; ama benim geldiğim yerde, bu epey özel bir şeydir.
And so he told me I was just one song, not a whole album.
Sonra bana, benim sadece bir şarkı olduğumu bütün bir albüm olmadığımı söyledi.
This is where you tell me I'm just one chapter, not a whole book.
Burası bana, benim sadece bir bölüm olduğumu bütün bir kitap olmadığımı söyleyeceğin yer.
That you would not just walk away after one disagreement.
Tek bir kavgayla çekip gitmezsin sanıyordum.
I don't know if I write these letters just to keep myself company or not. But I decided to send this last one.
Sanırım onları sıkıntıdan yazmıştım ama sonuncusunu göndermeye karar verdim.
Hey, just mark it down as a brain fart, and be thankful no one got killed.
Her neyse, bunu anlık bir akıl durması olarak kenara not et ve kimsenin ölmediğine şükret.
I'm just saying, life is a, is a long-distance run, not a one-month sprint.
Hayat uzun mesafeli bir koşu, bir aylık hızlı koşu değil.
And not just a good one. The best.
İyi bir denizci değil, en iyi denizci.
It's not as if you know, there's been four different winners and they haven't won one, it's just...
Dört farklı kişinin kazanmadığını biliyoruz Onlarsa hiç kazanamadı.
Um... I'm Alex, your dad's new- - well, not girlfriend, just a one-night friend.
Ben Alex, babanın yeni kız arkadaşı değilim, sadece tek gecelik arkadaşıyım.
It just means that... that you're one of the few people here that's talking to me because of who I was, not because of who I am.
Bu sadece... Olduğum kişi için değil ben olduğum için benimle konuşan çok az kişiden biri olduğun anlamına gelir.
And I'm not exactly ready to see any one of those avenues of pleasure cut off to me just yet.
Şu zevk düşkünlerinin beni bundan mahrum etmesine henüz hazır sayılmam.
It's not just the first blow you've got to look out for, it's knowing where the next one will come.
Olay ilk yumruğa bakmak değil diğerinin nereden geleceğini bilmektir.
You're afraid that if you look inside yourself for even one second, you might find out that you're not invincible, that you're just as scared and vulnerable as the rest of us...
Kendi içine bir saniye bile baksaydın korkudan ödün patlardı. Asla yenilmez olmadığını,... senin de bizim kadar savunmasız ve korkmuş olduğunun farkına varabilirdin.
Well, let's just say you're not the only one that's gone through some changes.
Diyelim ki bazı değişikliklere uğrayan yalnız sen değilsin.
That's one thing you're not. It's probably just a glitch.
İşte bu....... olmadığın tek şey.
I just want to make one note.
Sadece bir not düşmek istiyorum.
Maybe it just... helps to know that you're not the only one going through something like that.
Belki bunu sadece senin yaşamadığını bilmenin yardımı olur.
- You might not love this one, but just hear me out.
Bu seferkine bayılmayacaksın, ama sen beni bir dinle.
And from there it goes too fast to stop... a run... and not just on that one bank. I mean, on the whole system.
ve oradan da durması için çok hızlı olur...
It's a hell of a thing to go off to war with just a weapon in your hand and a soldier at your side and one promise that you cling to... if you fall, you will not be left behind.
Ne oldu? Yanında bir asker ve elinde bir silahla savaşa gitmek, felaket bir durum ve bir tek söze sadık kalırsın... eğer düşersen geride kimseyi bırakmayacaksın.
I do hope you will not just focus on one official title, but create a truly relevant, legally protected revolutionary system.
umuyorumki sizler tek bir resmi ünvana odaklanmayacaksınız, ama gerçek amacına uygun, hukuken korunan devrimci sistemi kurarsınız.
No, I know it's not all about just the one day.
Hayır, bu sadece günlük bir şey değil.
He'll probably just arrest from the pain, and there's not a thing I can do about it, not to mention, two of my doctors... one a recovering addict...
Muhtemelen ağrının esiri olacak ve benim bunun için yapabileceğim hiçbir şey yok. Ayrıca biri iyileşme sürecinde olan bağımlı iki doktorumdan bahsetmiyorum bile.
One reason that the biological explanation for violence... one reason that hypothesis is potentially dangerous, it's not just misleading it can really do harm... is because if you believe that you could very easily say :
Şiddetin biyolojik olarak açıklanmasının nedenlerinden biri bu hipotezin potansiyel bir tehlike olmasının sebebi sadece insanları yanlış yönlendirmesi değil gerçekten zarar verebilecek olmasıdır... Çünkü buna inandığınız takdirde kolaylıkla "bu konuda bizim yapabileceğimiz bir şey yok" diyebilirsiniz.
not just you 78
not just yet 145
not just 59
not just now 40
not just mine 17
not just for me 25
not just that 80
not just him 21
not just me 102
not just for you 19
not just yet 145
not just 59
not just now 40
not just mine 17
not just for me 25
not just that 80
not just him 21
not just me 102
not just for you 19
not just us 28
just one more 132
just one last thing 27
just one 795
just one more thing 124
just one kiss 20
just one more time 65
just one day 24
just one night 42
just one time 35
just one more 132
just one last thing 27
just one 795
just one more thing 124
just one kiss 20
just one more time 65
just one day 24
just one night 42
just one time 35