On the job traduction Turc
4,642 traduction parallèle
You mean after my first violent confrontation back on the job?
Yani işe döndüğümden beri yaşadığım ilk çatışmam mı?
In order to optimize your literary training on the job market, the departmental head, Richard Olso, introduced you earlier to some leading lights of the Anglo-Saxon school of narrative strategy.
Yazarlık eğitiminizi piyasanın içinde çalışarak geliştirmeniz için bölüm başkanı Richard Olso anlatım teknikleri eğitimi veren Anglo Sakson okullarının listesini size vermişti.
FBI agents are allowed to drink on the job?
FBI ajanları iş üzerinde içki içebiliyor mu?
Well, we're always on the job.
Her zaman iş üzerindeyiz biz.
And tell me, boss, how does that crooked prick stay on the job - and I get tossed?
Söylesene patron nasıl oluyor da bu sahtekâr götveren işte kalıyor da ben kovuluyorum?
Sleeping on the job? Dead.
- Çalışma saatinde uyuyor muymuş?
No, I get it. It doesn't make sense for me to die on the job before we find Audrey.
Audrey'i bulmadan, iş başında ölmek benim için mantıklı olmaz.
Similar to what we use on the job.
Çalışırken kullandıklarımız gibi.
With somebody on the job.
İşteki biriyle.
Mills wasn't even on the job when Big John set those first fires.
Koca John bu yangınları çıkardığında Mills daha işe bile başlamamıştı.
But I'm not sure her lawyer took into account that Heather's husband, he was a fireman here in this house... he died on the job.
Ama Heather'in avukatının kocasının burada bir itfaiye eri olduğunu hesaba katmadığını düşünüyorum.
Men who usually stay on the job longer than they should live to regret that choice.
Çalışması gerekenden daha uzun süre çalışanlar pişman olurlar.
There isn't a single man I've served with who hasn't been brought to his knees because of what he's seen on the job.
Birlikte çalıştığım adamlardan hiçbiri işte gördükleri şeylerden Tanrı'ya sığınmadı.
But to protect my chief, and my brothers and sisters on the job, I will shout it from the rooftops.
Ama iş, Amirimi meslektaş kardeşlerimi korumaya gelirse tellal bile bağırtırım.
She's on the job.
O görevde.
Look, I know I'm not on the job anymore, but- - you want to work the crime scene.
Bakın artık görevli değilim ama burada çalışmamı istediniz.
So you know, the way this works, we don't typically drink on the job.
Çalışma şeklimizi bil diye söylüyorum iş üstündeyken içmeyiz genelde.
If he makes a serious mistake on the job, if someone gets hurt, imagine the consequences.
Eğer baban görevdeyken ciddi bir hata yapsa, birinin canı yansa, doğabilecek sonuçları düşün.
- He's a danger on the job.
- Görevdeyken tehlike oluşturuyor.
On the job.
İş hallediyorlar.
did i ever tell you what my first day on the job was like?
Sana işteki ilk günümün nasıl olduğunu anlattım mı?
Well, she asked me... why I wasn't worried about dying on the job.
İş başında ölmekten neden endişelenmediğimi sormuştu.
A hundred hours on the job, you got it all figured out?
Bir iş üzerinde yüz saat, bu şansım var mı?
She's been on the job a month.
Bu işi bir ay oldu.
I'm five years on the job, and I see a male white coming down 1-2-5 toward Lex.
Bu işi beş yıldır yapıyorum, ve önümüzdeki bir erkek beyaz görüyorum 1-2-5 aşağı Lex doğru.
Why? I got a response from Ben on the barbershop job.
Berberdeki iş için Ben'den yanıt aldım.
According to the manager his name is Turbo and he quit his job a week ago to focus on his high end clients.
Yöneticiye göre adı Turbo'ymuş ve kaliteli müşterilerle çalışmak için bir hafta önce işi bırakmış.
Gardner's uncensored criticism of the administration lost him his job and a seat on the Joint Chiefs of Staff.
Gardner'ın yönetime sansürsüz eleştiriler yapması Genelkurmayda ki koltuğunu kaybetmesine neden oldu.
I do the job that keeps you all safe, so I don't want to hear about "cash on hand."
Sizi güvende tutmak için çalışıyorum. O yüzden "nakdimiz yok" sözünü duymak istemiyorum.
Our squad's job is to keep the brat from getting a single scratch on him.
Takımımızın görevi şu velede tek bir çizik dahi gelmesini engellemekti.
First we had the simpering suitor, followed quickly by rascal at large, then war hero, and hot on its heels, the ne'er do well who can't hold down a job.
Öncelikle kerata, şakacı bir talipti, sonra savaş kahramanı ve eninde sonunda işinde tutunamayan biri oldu.
Job interview at the Herald... Glasses on or... Glasses off?
Gazetedeki iş mülakatına gözlüklü mü gözlüksüz mü gideyim?
Well, as soon as intern can do this job alone, I'm putting my house on the market.
Stajyerim bu işi halleder halletmez evimi satılığa çıkaracağım.
I mean, if two years ago, I hadn't gone to the Ruscha Exhibit on that exact day at that exact time, if I'd... [Inhales deeply] gone to lunch first or the El had broken down, then I would never have met you and never gotten this job and never be sitting here right now.
İki sene önce Ruscha sergisine tam gününde ve vaktinde gitmeseydim, trenim bozulmasaydı veya öğle yemeğine gitmeseydim sizinle asla tanışamaz, bu işe de giremezdim.
If I was following protocol, there'd already be a mark on your record so permanent, even if you were absolved of any wrong-doing, you'd be lucky to get a job at the DMV.
Eğer protokolü izliyor olsaydım dosyanda o kadar kalıcı bir iz olurdu ki bütün suçlamalardan aklansan bile DMV'de bir iş bulsan şanslı sayılırdın.
It's on-the-job training.
Şu an işi öğrenme eğitiminde.
I'm counting on the fact that he was good at his job.
İşinde iyi olduğuna gerçeğine eminim.
There's gonna be one less lonely girl She touched all of us in her short time on this planet, and, you know, those are the things that make the job real.
O, kısa süre içinde hepimize bu gezegene dokunmuştu çünkü bu tarz şeyler işimizi gerçek kılan şeylerdir.
Booth, the doctor did an incredible job repairing 11 fractures from bullet wounds in such a short period of time.
- Booth doktor 11 çatlaktan oluşan kurşun yaralarını kısa sürede iyileştirmekle olağanüstü bir iş çıkardı. On.
from this point on, i'll do every part of the job perfectly, perfecter than perfectly.
Şu andan itibaren, işin her kısmını mükemmel yapacağım. Mükemmelden de mükemmelce.
Now, your stranger is the early-to-bed type, and your job has you on Hong Kong time.
Senin oynadığın yabancı erkenden yatan tipte. İşin de Hong Kong saatine göre.
It's not the most glamorous job in the world, but he's doing it with a smile on his face.
Dünyadaki en göz alıcı iş değil belki, ama işini yüzünde bir gülümsemeyle yapıyor.
All I wanted to do was come by and be super confident and have you give me the job on my merits.
- Tek istediğim buraya gelip kendinden emin görünmek ve işi bana layık görmeni sağlamaktı.
Matt's job was to ID the players and record transactions, and we were just about to drop the net on these guys. Another few weeks and Matt would've a career bust.
Matt'in görevi, satıcıların kimlerini belirlemek ve alım satımların kayıtlarını tutmaktı ve bizlerde adamları tamda enselemek üzereydik ve bir kaç hafta içinde Matt, kariyerinde yükselişe geçecekti.
By the time we got him up... I've been on this job 30 years and this is the first time we ever lost anybody.
Biz onu yukarı çekene kadar... 30 yıldır bu işi yapıyorum.
I came over to the office to get my mind off of drinking and my old roommate sent me a bottle of wine to congratulate me on my new job.
Kendimi alkolden uzak tutayım diye ofise geldim ve eski oda arkadaşım, yeni işimi kutlamak için bir şişe şarap göndermiş.
I... you know, be-before he lost his job, I used to talk to him every day on the phone, but now I'm lucky if I get a text.
İşini kaybettikten sonra her gün telefonda konuşuyorduk ama şimdi mesaj atarsa kendimi şanslı hissediyorum.
The were in Los Angeles because his father had a job opportunity that fell through, which he apologized for in his suicide note that he wrote on a stack of post cards.
Los Angeles'taymışlar çünkü babasının sonradan suya düşen iş fırsatı varmış, bir yığın kartpostala yazdığı intihar notunda da bu konuda özür dilemiş.
I was lying to you. I took this job... to be at the front of the line on Black Friday.
Hayır, sana yalan söylüyordum bu işe Kara Cuma'da önde sıra alabilmek için girdim.
When I become the owner of this hotel in ten years, you'll need to rely on your experience to make it easy for you to find a new job.
10 yıl içinde bu oteli devralacağımdan yeni bir iş bulabilmek için iş tecrübesine ihtiyaç duyacaksınız.
You've done a great job mobilizing the grass roots, but you're getting pummeled by Reston's ads on the airwaves. And your post-debate spike in the polls... It's nearly gone.
Halkın gözünde gayet güzel bir izlenim bıraktın ama havayollarına reklam verme konusunda Reston'un gerisinde kalıyorsun ve tartışma sonrası kamuoyu yoklamanda artış hemen hemen yok gibi.
on the whole 55
on the tv 16
on the other hand 1607
on the table 116
on the plus side 107
on the 426
on the floor 300
on the roof 79
on the way home 32
on the ground 440
on the tv 16
on the other hand 1607
on the table 116
on the plus side 107
on the 426
on the floor 300
on the roof 79
on the way home 32
on the ground 440
on the contrary 1002
on the other side 107
on the bench 17
on the right 145
on the beach 77
on the other 48
on the internet 51
on the dot 66
on the house 231
on the record 70
on the other side 107
on the bench 17
on the right 145
on the beach 77
on the other 48
on the internet 51
on the dot 66
on the house 231
on the record 70
on the surface 75
on the one hand 116
on the side 64
on the street 102
on there 23
on the sidewalk 17
on the inside 58
on their own 19
on their way 28
on the back 61
on the one hand 116
on the side 64
on the street 102
on there 23
on the sidewalk 17
on the inside 58
on their own 19
on their way 28
on the back 61