English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Anglais / [ A ] / Aslına bakarsanız

Aslına bakarsanız traduction Anglais

1,808 traduction parallèle
Aslına bakarsanız Bayan Woods, kameranın yakın çekimini merak ediyorum.
Well Mrs. Woods, I would like to see how the lens does on close-ups.
Aslına bakarsanız, ilk günden beri beni hor gördünüz.
In fact, you guys have always looked down on me right from the start.
Evet, aslına bakarsanız biraz kötüyüz.
It's a little bad, actually.
Aslına bakarsanız şunlardan iki tane alacağız.
Huh? Actually, I think we'll get a couple of those.
- Aslına bakarsanız, onaylamıyorum.
- As a matter of fact, I don't.
Aslına bakarsanız, rolün beni çok güçlendirdiğini hissettim.
As a matter of fact, I felt very empowered by the role.
Yok aslına bakarsanız.
Actually, we don't. I was..
Aslına bakarsanız ülkenin hemen her yerinde ifade verdiniz.
No, no, in fact, you've testified all across the country.
Aslına bakarsanız üç cinayette de şehir dışındaydım.
Actually, i was out of the country For all three murders.
Aslına bakarsanız Jeremy ve Anais Fedwa ve Abdou...
To be called Jeremiah, Anais, Fedwa, Abdou,
Eve, aslına bakarsanız, bakıyorum.
Yes. As a matter of fact, I am.
Aslına bakarsanız, bizim ilkemiz ; "Eğer özelseniz, size ihtiyacımız var."
As a matter of fact, our motto is, "If you're special, we needs you."
Aslına bakarsanız daha şimdi aradı. Biraz kabaydı.
He just called, actually, sounded kind of rough.
Aslına bakarsanız, acaba bir sahibi var mı diye aramaktan kendimi alıkoyamadım.
I mean, the truth is, I didn't even stop To find out if he had an owner.
Ben iletişimi kolay biri değildim aslına bakarsanız sessiz bir çocuktum. Reklamcılık işine girdiğimde bir toplantıda kendi düşüncemi dile getirebilecek cesareti bulduğumda sanırım 30'ların üzerindeydim.
It was all a communicator, indeed, was a very quiet boy, when I came to advertising, I think even more than the 30, did not dare to speak at a meeting and offer my opinion on what was
Pekâlâ, aslına bakarsanız dersinize girmek istiyorum, bilirsiniz işte okula geri dönmek falan...
Well, actually, I'm interested in taking your class, you know, going back to school and all that.
Aslına bakarsanız birkaç tane de "tapılası" şeklinde değerlendiren olmuş.
In fact, there were even several write-ins of "adorable."
Aslına bakarsanız...
Who has the authority, be it moral, spiritual or artistic, to tell a story?
Aslına bakarsanız, Dow'un kendisi insanları aptal yerine koymakta. Onları, Bhopal'la ilgili hiçbir sorumluluk üstlenemeyeceklerine dair ikna etmeye çalışıyorlar.
Essentially, Dow has been promulgating a hoax by which they've convinced people that they can't do anything about Bhopal, that they cannot accept responsibility.
Aslına bakarsanız, çok romantik.
IT'S VERY ROMANTIC, ACTUALLY.
Eğer dışarıda kalırsam diye ve aslına bakarsanız benim için bir şeyler yapabilirsiniz.
Hey, so, if I ever get locked out or whatever... And, actually, you can do something for me.
Aslına bakarsanız, nasıl bulunduğuna bakılırsa, gayet sağlıklı.
In fact, considering how he was found, he seems fairly healthy.
Joe Usta, aslına bakarsanız böylesine büyük bir yerde çalışmayı her zaman arzu etmişimdir.
Master Joe, actually, I always wish... to work in such a big group.
- Aslına bakarsanız... ne?
Well, you see the thing is...
Aslına bakarsanız o kadar sıradandı ki Humphrey döndüğünde rapor etme zahmetine bile girmedi.
In fact, it was so ordinary that Humphrey didn't even bother reporting the details when he returned.
Aslına bakarsanız babamın başına gelenlerden sonra herhangi bir şey için heyecanlanmak zor.
But frankly, it's difficult to get excited about anything, given what's happened to Father.
Aslına bakarsanız, Vergis bir Yüksek Bilişsel İşlemci geliştirmiş.
Word is, Vergis has developed a Meta-Cognitive Processor.
Aslına bakarsanız nişanlıyız.
I have a girl... We're actually... We're engaged.
Aslına bakarsanız, onu gördüğümde şok olmuştum.
In fact, I was shocked to find out that he was.
- Aslına bakarsanız...
Well, actually... Yes?
Aslına bakarsanız amigo kız kardeşliğine de ihanet etti ve daha da kötüsü bunu yapan kişi liderlik pozisyonunda bulunuyor.
In fact, she's betrayed the bonds of cheerleader sisterhood... and what makes it so much worse... is that that person is in a position of leadership.
Aslına bakarsanız, gördüm.
As a matter of fact, I have.
Aslına bakarsanız burası bizim ihtiyacımız olandan biraz daha büyük.
Well, you know, I'm thinking this might be a bit large for what we need.
Hayır, gerçekten teoriler arasında bu en zayıf olanıydı aslına bakarsanız.
No, no, as theories go, that one's, um, that one's really thin, actually.
Aslına bakarsanız, neden bir süre ikisini birden...
Honestly, I don't see why I can't do both
Aslına bakarsanız, karakterinde bir çeşit şizofrenik durum var gibidir.
In fact, there seems to have been a kind of schizophrenic quality to his make-up.
Klasik dönemde çok fazla öneme sahip ve en belirgin güç konumuna gelen Atina ve Sparta gibi şehirlerin aslına bakarsanız hiçbir önemi yoktu.
The places that, in the classical period, like Athens and Sparta, which would have a lot of importance and would become the most significant powers, were not anything very important at all.
Aslına bakarsanız, şehrin adı Dion, Zeus anlamına gelir.
In fact, the name of the town, Dion, means Zeus.
Aslına bakarsanız, Yunanlılar ilk zamanlarda tanrılarını düşünürken, onları anlayabilmek için onların da kendileri gibi, fakat çok daha büyük olduklarını düşünmüşlerdir.
In fact, when the Greeks, in these early times, think about their gods, one way of trying to understand it is that they see their gods as being a lot like you and I, just really, really big.
Aslına bakarsanız, insan eti yemek insanlarla değil, kurtlarla yada köpeklerle özdeşleştirilebilecek bir durumdur.
In fact, identification of eating human flesh is something that you would attribute to wolves or dogs but hardly to human beings.
Aslına bakarsanız öyleydi.
Yeah, as a matter of fact, they were.
Aslına bakarsanız var.
Actually... I do.
"Aslına bakarsan, canım kağıt umrumda değil" diyen müşterilerle nasıl başa çıkar ve bize parayı göstermelerini sağlarız?
How... do we deal... with clients who say, "Frankly, my dear, I don't give a damn about paper," and get them... to show us the money?
Aslına bakarsan sana söylemiştim geçen haftaki seansımız hakkında düşündüm....... ve 20 sene öncesi hakkında da.
Actually, I already told you, I did think about our last session and the ones from 20 years ago.
Aslına bakarsan lazer savaşları için de çok yaşlıyız.
And for that matter, too old for laser tag.
Peki bu gece ne yapıyorsun? Aslına bakarsan bir planım yok ama bilirsin, belki Benny ile biraz oyun oynarız. Bilmiyorum.
- So, what'll you do then, tonight?
Aslına bakarsan, gerçek bir planımız yoktu haddi zatında.
We don't really have, you know, a succinct plan yet, you know, per se.
Ama kız kardeşimi cezalandıramazsın. Aslına bakarsan.
- But don't punish my sister.
Aslına bakarsanız...
Wow.
Aslına bakarsan ilk olarak burada laboratuarınızı görmüyorum.
I don't exactly see the frts of your labor around here.
Aslına bakarsanız Bay Monk, o benim dergim.
Actually, Mr. Monk, that is my copy.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]