Aslında yok traduction Anglais
3,070 traduction parallèle
- Bak, yok, aslında yok.
- See, there's no... There's actually no...
Aslında yok ve işten bahsetmek istemiyorum ki sen zaten işi kapmışsın.
No, not really. And I gather you got the job, so congratulations.
Aslında gerek yok yeterince içtim
I probably should not, I've had enough.
Aslında şu an devam etmeyen kursların listesinden haberim yok.
You know, I'm not up to date on the course catalog.
Yok, aslında...
No, I just...
Aslında hiçbirimizin burada bir ailesi yok.
Actually neither of us have family here.
Biliyormusun, aslında hiç bir fikrim yok ama muhteşemdi.
You know, I've got absolutely no idea, but it was a wonderful night.
Aslında alakası yok.
Not at all, actually.
Geriye bakınca aslında kazanan taraf da yok.
But there were no winning sides back then. So...
Aslında ihtiyacın da yok ya.
Not that you need it.
Bir yatırımcı olmak demek, aslında burada olmana gerek yok demektir.
Being an investor means you don't actually need to be here.
Film yok, ilişki yok. Aslında, hiçbir şey yok.
No films, no relationships... actually, nothing!
Aslında alakası yok
Um, actually it's getting kind of loud. Do you want to get out of here?
Aslında alakası yok ama, Billy ve Micah'a göre Bahsedilen meksika uyuşturucu ticareti mağarası o.
No really, but Billy and Micah thought it was this Mexican drug trafficking cave.
Yok, iyi fikir aslında.
Oh, no, actually that is a really good idea.
Aslında planımız hakkında da endişelerim yok değil..
I'm concerned about your plan.
Aslında kendim yapardım ama nerede oldukları hakkında hiçbir fikrim yok.
You know I'd do it myself, but I've absolutely no idea where they are.
Bebek yok. Aslında anne yok.
In fact, no baby mamas.
Aslında sende Daryl'in yemeği olma haricinde hiçbir şey yok.
In fact, there's nothing in you... except Daryl's dinner.
* Gerisi hava cıva, hava cıva * * Önemi yok aslında *
It's a gas, gas, gas * * But it's all right
* Seni idare etmeme gerek yok aslında *
I don't need to try to control you
* Hareketler, Jagger gibi * * Önemi yok aslında *
Ooh ooh ooh ooh ooh, moves like Jagger But it's all right
* Gerisi hava cıva, hava cıva * * Önemi yok aslında *
It's a gas, gas, gas * * Oh, yeah
* Seni idare etmeme gerek yok aslında *
But it's all right * * I don't need to try to control you
* Önemi yok aslında *
Well, it's all right
Aslında, yapmamasına imkan yok.
Actually, there's no way that he didn't.
Aslında, gerek yok, bunun hakkında konuşmamıza gerek yok.
You know, we don't, we don't really need to talk about it.
Eğer istatistikleri bakarsanız, biz aslında vergi değil bizim nüfus yok.
If you look at the stats, we don't actually tax our population.
Aslında elimizde hiçbir şey yok. Akla yatkın değil bu.
So yeah, basically we have nothing.
Aslında kurt yok. - Ne?
Um, there's not really a wolf.
Yok, aslında, Cumartesi gecesi bir parti vereceğim.
No, it's just... I'm throwing a party for him on Saturday.
Yok, iyi aslında.
No, it's good.
Acelem yok aslında.
- I'm not in a rush, believe me.
Hayır, şu geçirmeye çalıştıkları ambalaj yasası aslında herkesi sıkıntıya sokacak, ama yaptırımı yok.
No, see, the truth in packaging bill they wanted to pass would hit everybody hard, but now there's no teeth.
Aslında yetkili biri yok.
Well, nobody's really in charge.
Aslında, burada pek tanıdığım yok.
I, I don't really know anyone here.
Aslında öğle aram yok.
Um... Well, you know, I, um... I don't get a lunch break.
- Aslında bir evim yok artık.
Actually, I don't have a home.
Yok, rahatladım aslında.
No, no, I'm relieved.
Aslında şu an bir evim yok.
Well, I'm actually between places right now.
Aslında evimde kişniş de güvercin de yok.
Well, I don't have any pigeons or cilantro at my house.
- Aslında buna gerek yok.
- Actually, maybe not.
Yok aslında, Bay Collett.
Not really, Mr Collett.
yok, aslında, daha değil.
No, actually, I haven't.
Aslında bunun bir önemi yok.
It doesn't really matter, like...
Hayır, bunlar aslında oda servisi, ki biraz tuhaf kaçtı çünkü sen burada yaşıyorsun, bu yüzden yatağı olan ve sonrasında duş alacağın başka bir yere gitmen için hiçbir sebep yok.
No, these are in fact room charges, which is kind of strange because you live here, so there's no reason you'd have to go someplace else that has a bed and a shower for afterwards.
Aslında, o "karışıklığa" alışması gerekecek çünkü başka çaresi yok.
Well, he's going to have to get used to that "mess" because there's no other way.
Aslında bir derse ihtiyacımız yok.
We don't actually need a lesson.
Aslında, Travis büyüdüğü için mi... yoksa ben bilgeleştiğim için mi... bilmiyorum ama sanırım bu sefer çöküntüye gerek yok.
You know, I don't know whether it's Travis is getting older or I'm getting wiser, but I don't think I'm gonna need to fall apart this time.
Yok, hayır hayır aslında etmedi.
No, no, no, he didn't really.
- Etmediğine dair kanıt yok aslında.
There is actually no evidence of that.
yoko 23
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yoksa ben 17
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yoksa ben 17
yok mu 410
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok canım 523
yok birşey 158
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yok bir şey 967
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok canım 523
yok birşey 158
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yok bir şey 967
yoktu 131
yok musun 43
yok et 47
yoksa ne 75
yok yahu 26
yok etmek 16
yoksa o 24
yoksa seni öldürürüm 37
yok hayır 73
yok efendim 65
yok musun 43
yok et 47
yoksa ne 75
yok yahu 26
yok etmek 16
yoksa o 24
yoksa seni öldürürüm 37
yok hayır 73
yok efendim 65