Bir şey yapın traduction Anglais
1,557 traduction parallèle
Beni Çinliler'e verecektiniz. Bir şey yapın.
I'm supposed to be traded to the Chinese.You do something.
Başka bir şey yapın.
Do something else.
O zaman bir şey yapın!
So do something!
Ne olursa, bir şey yapın.
I don't care, do something.
Tamam, şimdi bir şey yapın.
Okay, now do one thing.
Böyle olaylarda hisse senetlerinden başka bir şey konuşacak birini buldun mu yakasına yapışacaksın.
Once you find somebody that can talk about something other than stock quotes at one of these things, you got to hold on for dear life.
Yapılacak en doğru dürüst şey, onu temizleyip dışarı çıkarmaktı ama sıcak hava nedeniyle onu bir parça soymaya ve serinliğin tadını çıkarmaya karar verdik.
The right and proper thing to do would have been to clean him out and move on, but because of the heat wave, we decided to rob one piece at a time and enjoy the cool air.
-... bir şey yapılamayacağını düşünmüştür.
- and doesn't want to do anything about it.
Bazen, sonuçlarını önceden görebileceğiniz... saçma bir şey yaparsınız. Fakat yapılması şarttır.
Sometimes you do something that is nonsense with a predictable outcome But it has to be done.
Film yıldızlarının yaptığı gibi, farklı bir şey mi yapıyorsun?
Are you doin'somethin'different, like the movie stars do?
57 kanal yayın yapıyor ama hala görünürde bir şey yok.
57 channels and nothing to watch.
Senin hiçbir zaman yapmayacağın bir şey yapıyorum, "sombrero" giyiyorum.
I'm wearing a sombrero, which you would never do.
Zaman hızla akıyor, dolayısıyla yapmanız gereken bir şey varsa, yapın.
Tom's running point, so if he needs you to do something, do it.
Göstericiler, arkalarındaki üç bina ve onların da arkasındaki bir başka binanın haftaya yıkılması durumunda yerlerine yeni bir şey yapılabilmesinin çok uzun zaman alacağını, çünkü Atlantic Yards Projesine karşı sonuçlanması yıllar sürebilecek pek çok dava olduğunu söylüyorlar.
Demonstrators say if the three buildings behind them and one other come down this week, it could be a very long time before anything goes up in their place because there are a number of lawsuits against the Atlantic Yards project that could take months or even years to decide.
Olay şu : Bir şirket çuvallarsa.. yapılacak en iyi şey basın toplantısı yapmaktır.
Here's the thing, when a company screws up, best thing to do is call a press conference.
Teknik olarak şu ana kadar bir şey yapıp yapmadığını bilmiyorum.
Well, technically I really don't know if he's ever done anything for sure.
Yani, daha fazla espri yapıyorsun, bana daha çok şey alıyorsun. Ben de doğuştan çıkarcı biri olduğum için bunun devam etmesini istiyorum. Sayemde bu gece o herif üzerinde müthiş bir izlenim bırakacaksın, tamam mı?
I mean, you tell more jokes and you buy me more stuff, so - and because i'm inherently selfish and i want this to continue, i'm gonna make you make a really good impression on this guy tonight, okay?
Bir şey olmazsa, yarın tekrar yapın.
If nothing happens tomorrow, do it again.
Ve hamile kalmam konusunda geç olmadan bir şey yapıp yapamayacağınızı merak ediyoruz.
And we were wondering if there was something you could do to make me pregnant sooner rather than later. Because angle doesn't have a lot of time.
Gerçek lu ki, burada binlerce, binlerce ve binlerce grow-op var British Columbia'nın dört bir yanında. Ve en sık duyduğunuz şey, bir grow-op'a baskın yapıldığıdır. Komşularınızınkine.
The fact is that there's thousands and thousands and thousands of grow-ops all over British Columbia, and the most common thing you hear when they raid a grow-op is- - From the neighbors is- -
Bu adamlar polisin olduğu yere silahla baskın yapıyorlarsa güvendikleri bir şey var demektir.
If the guys bring off an armed raid with the police about it means they bank on something.
Tamam. Belki bir şey vücut yapını etkilemiştir. Ya da sinir sistemini bir şekilde değiştirmiştir.
All right, maybe something's affected your body chemistry or altered your neural pathway somehow.
Senin önceden yaşadığın bir şey çağrışım yapıyor.
Something about that callyou got earlier.
El yapımı bir şey sanırım. Peki olay yerinden topladığın yabancı cisimler?
What about the unknown substance you lifted?
Bu şey, yeni aldığın ayakkabının altına yapıştırdığın bandajın üzerindeki bir kağıt parçası.
This was stuck to the bandage you put on the bottom of your new shoes.
Sanırım değişik bir şey yapıp senin kıçını kurtarmalıyım.
I guess I got to save your ass for a change.
Hogan'ın kişisel ilişkilerini biraz kurcaladım,... tam anlamıyla yasal yoldan değil ya da etik,... fakat yapılması gerekliydi ve bir şey buldum.
I've done a bit of prying into Hogan's personal affairs, not strictly legal or ethical, but needs must, and something came up.
Yanardağın kalbinde büyük, yoğun ve metalden yapılmış bir şey var.
There's something big, dense, and made of metal deep in the heart of the volcano.
Yap o zaman. Seri numaralarını da suç veritabanında araştır, bakalım bir şey bulabiliyor musun?
Do it.And run the serial number against the criminal database ;
Güzel kızları işe alıyorsun, onları esirin yapıyorsun, etrafında olmaya zorluyorsun, çünkü gerçek bir ilişkiye sahip olmanın nasıl bir şey olduğunu bilmiyorsun.
You hire beautiful girls, enslave them, force them to be around you because you don't know how to have an actual relationship.
Sanırım dünyanın boktan bir yer olduğunda hemfikiriz ama ben bu durumu değiştirmek için bir şey yapılabileceğine inanıyorum. Oysa sen buna pek inanmıyorsun galiba.
I think we all agree that the world is a terribly fucked-up place, but I happen to feel that there's something to be done to change the situation, and you... don't really sound like you...
Neye bir şey olmaz? Annie benden Lindsey Wallace'ın bakıcıIığını yapıyormuşum gibi yapmamı istiyor sonra gizlice çıkacak ve onu benimle bırakacak dolayısıyla Paul'e gidebilecek.
Annie wants me to pretend to baby-sit Lindsey Wallace, then sneak out and dump her with me so she can go and see Paul.
Siz ne isterseniz yapın, hiç bir şey anlatmam ama bunu yapamam. Gary.
Gary.
Kız kardeşimle elimizden geleni yapıyoruz ama henüz tam bir kadın olmadığımızdan onları emziremiyoruz. Bebeklerin asıl istedikleri şey de bu.
My sister and I do our best, but since we are not fully women yet, we can't feed them at the breast.
Arkadaşların Kuş Adam dedikleri bir şey yapıyordu.
He did this sort of thing that the kids called the Birdman.
Eğer onun parası ile kumar oynadığını öğrenirse yapılacak bir şey kalmaz.
If he finds out you're playing cards with his money, there's no dialogue after that.
Hayır, hükümetimizin farkında olduğuna inanıyorum, ama asıl merak ettiğim şey, Küba Füze Krizi'nden bu yana karşılaştığımız en büyük ulusal tehdit olan bu meseleyle ilgili olarak sen de bana katılacaksın ki oldukça yetersiz bir tepki olan Olimpiyatları boykot etmek dışında bir şey yapıp yapmayacakları.
Yes, I believe my government is aware, but I was wondering if they were thinking of doing anything about it other than boycotting the Olympics, which I think you'll agree, was a fairly impotent response to the greatest national security threat we've faced since the Cuban Missile Crisis.
Yani bu Eileen Salzer'ın bana ilk oral seks yapışından bile öte bir şey.
Really. I mean, this ranks higher than my first blow job by Eileen Salzer.
Kadının o gece başka bir şey yapıyor olmadığından nasıl emin olabilirsin?
Did you consider whatever look that girl had might have been something else?
Dinleyin, bir şey yapılmasını isterseniz bana gelin.
Look, if you need something done, just come to me.
Öğrendiğim bir şey var ki, Jo... hem Tanrı'nın sevgili kulları hem de onun düşmanları aynı hatayı yapıyor... her ikisi de duanın gücünü küçümsüyorlar.
Something I've learned, Jo... is that God's children and his enemies make the same mistake - they both underestimate the power of prayer.
Ayağının şeklini alan tahta bir şey yapıyorlar.
They make a wooden thing, shaped like your foot.
Bir ; önereceğim şey tarihi bir yapının gelecek nesiller için korunmasına imkan verecek.
One, what I'm proposing would allow a historic building to be preserved for generations to come.
Eğer bunu bana yapsalardı, onların kıçına vura vura kodese attırırdım. Fakat bana yapılmış bir şey değil.
If it were up to me, I'd have the shit kicked out of them, then I'd have them locked up, but it's not up to me.
Hiç bir şey ev yapımını geçemez.
Nothing compares to home.
Kestik. Göz kapağınıza bir şey yapışmış.
Sorry to interrupt but there's something stuck on your eyebrows.
Farklı bir şey yapıyorsan, kendini kanıtlamak zorundasın.
You do things differently, you have to prove yourself.
Hoşuma giden şey şu ki, ciddi bir yazı karakteri size sokak yaşamının "yap" ve "yapma" larını anlatıyorsa o karakter Helvetica olmalıdır.
What I like is if this very serious typeface tells you the do's and don'ts of street life, and it must be Helvetica at that moment.
Bana yapılsın istediğim bir şey.
It's what I'd want someone to do for me.
Bunun için ben bir şey yapamıyorken, siz yapın.
And even if I can't do anything about it, you can.
Tilly, Mickey Gorman'ın kendisine sarhoşken söylediği bir şey yüzünden 123'e şantaj yapıyordu.
Tilly was blackmailing 123 about something that Mickey Gorman told her when he was drunk.
bir şey değil 1063
bir şey yok 987
bir şey olmaz 235
bir şeyler içelim mi 27
bir şey sorabilir miyim 139
bir şey mi oldu 310
bir şeyler içelim 56
bir şey söyle 257
bir şeyler var 19
bir şey söyleyebilir miyim 105
bir şey yok 987
bir şey olmaz 235
bir şeyler içelim mi 27
bir şey sorabilir miyim 139
bir şey mi oldu 310
bir şeyler içelim 56
bir şey söyle 257
bir şeyler var 19
bir şey söyleyebilir miyim 105
bir şey 209
bir şeyler yanlış 26
bir şey olmadı 105
bir şey oldu 106
bir şey söylemeyecek misin 21
bir şey yok mu 17
bir şeyler yapın 69
bir şeyler söyle 85
bir şeyler yedin mi 17
bir şeyler yiyelim 46
bir şeyler yanlış 26
bir şey olmadı 105
bir şey oldu 106
bir şey söylemeyecek misin 21
bir şey yok mu 17
bir şeyler yapın 69
bir şeyler söyle 85
bir şeyler yedin mi 17
bir şeyler yiyelim 46