Bu şekilde değil traduction Anglais
1,512 traduction parallèle
Bu şekilde değil.
Not like this.
Bu şekilde değil
- Not in that way.
Bu şekilde değil.
Not that way.
Seni çok istiyorum Edgar, ama bu şekilde değil.
I want you so much, Edgar, but not his way.
Bir hanımefendi gibiydim, bu şekilde değil.
I looked like a lady, not like this.
Bu şekilde değil.
This is not the way.
Dennis'in bazen Ray'e disiplin vermesi gerekir ama asla bu şekilde değil.
Look, Dennis may have to discipline Ray sometimes, but never like that.
Belki ama genelde kendim arar bulurum bu şekilde değil.
Perhaps, but I usually do the finding, not the other way round.
Bu hiçbir şekilde harika bir fikir değil..... ama sen Joey'in asistanıyla çıkmıyor muydun?
Um... not that this isn't a great idea in every other way, but aren't you dating Joey's assistant?
Bu şekilde karşılaşmamız ne kadar tuhaf değil mi?
Imagine running into you, like - How crazy is that?
- Bu şekilde gidemem değil mi?
- I can't go like this, can I?
Bu şekilde araba kullanılmaz değil mi?
I couldn't drive like that, could you?
Bayle ve Riley aynı adamı tanıyorlar ve aynı şekilde öldürülüyorlar. - Bu tesadüf değil.
Bayle and Riley know the same man and they're killed the exact same way.
Ama bu şekilde olmak zorunda değil.
But it doesn't have to be that way.
Seçimlerle biraz meşgul olduğumun farkındayım ama beni bu şekilde atlatabileceğini düşünmüyorsun değil mi?
Oh, I know I've been a little busy with the election but how could you hold out on me like this?
Sanırım bu bir şekilde senin işine yaradı değil mi?
I guess it worked out for you anyway, huh?
Bu şekilde hisseden sadece o değil, Michael.
And he's not the only one who's starting to feel that way, Michael.
Bak, bu garip biliyorum ama garip şekilde eğlenceli, değil mi?
Look, I know this is weird, but kind of fun, in a weird way, right?
Bu şekilde değil!
Not like this.
Bu şekilde anlaması daha kolay değil mi?
Is that easier to understand?
Sen bu kadar, bu yaşamamış, biliyorum... Şekilde komik bir tür, Aslında biraz hissediyor... Gerçeği vurmak değil, çünkü bu, iyi olacak.
You know, we haven't experienced it, so... in a funny sort of way, you're actually feeling a little bit... it will be fine, because the reality hasn't hit.
Bu bir Rorschach testi değil. O testte soyut bir leke farklı deneklerce farklı şekilde yorumlanabilir.
This is not a Rorschach test, where some abstract blot can be interpreted many ways by many subjects.
- Bu o şekilde değil.
- It's not like that.
Bu zamanı başka şekilde değerlendiremezdin, değil mi?
It's not like you couldn't use the time for anything else, right?
Sen bu şekilde ifade ederdin, öyle değil mi?
That's your way of talking, isn't it?
Bu şekilde bitmek zorunda değil, Harry.
It doesn't have to end like this, Harry.
Bu şekilde ibadet ettiğimiz zaman ruhunu daha çok hissediyoruz, değil mi?
I just feel like his spirit moves so much when we worship like that, don't you?
Anla işte, ordu herkese göre değil fakat seni hâlâ seviyoruz, başarısızlığa uğramadın bu şekilde düşünme sakın.
You know, the military's not for everyone but we all just still love you, and you didn't fail... -... and don't look at it that way.
Bu sapıklıklara kendilerini açık tutan, hatta kendileri de bu şekilde davrananlar. Bu da kabul edilmeli değil mi?
Subjecting themselves to these perversities, or even to act that way themselves, why not admit it?
Bu şekilde daha kolay, değil mi?
It's more simple that way, right?
Yani ben uzaktaki birinden telepatik bir bilgi aldığımda, bu bir şekilde oraya gidip de bunu elde ettiğimden değil, derin bir seviyede, benim ve diğer kişinin kafasının aynı yerde bulunmasından.
So when I'm able to get a telepathic impression from somebody at a distance... it's not because I somehow jumped out there and got it... but because at some deep level... my head and the other person's head are colocated. We become entangled all the time when we communicate telepathically.
En azından insanlar olarak bizim bu şekilde kendi farkındalığımız var, bu şekilde aynaya baktığımızda başka bir insana ya da hayvana değil de kendimize baktığımızı anlıyoruz.
That's at least how we, as human beings, have self-consciousness... so that when we look in a mirror, we recognize... that it's ourselves that we're looking at and not some other person or animal.
Bu şekilde olmak zorunda degil.
It doesn't have to be that way.
Erkekler bu şekilde iş yapar, değil mi?
This is how guys do business, right?
Bu benim dizaynım değil Hemen bir anons yap Beni bu şekilde uzaklaştıramazsın.
That's not my design. Make an announcement. [Crowd Murmuring]
Marlo'ya bu şekilde direk bağ bulmamız pek olası değil.
Not likely to find a direct line to Marlo that way.
Bu bir şaka değil canım, O gerçekten bu şekilde düşünür.
It's not a wind-up, love. He really thinks like this.
Hepsinin sonu bu şekilde bitmek zorunda değil.
It doesn't always have to end that way.
Çünkü bir, gardiyan üniforması artık bende değil, ki bu bahçeyi güvenli bir şekilde geçemeyeceğim demektir.
'Cause one, I don't have the guard's uniform anymore, which means I can't get across the yard or past the orderly.
Ve ne söyleyeceğin umrumda bile değil çünkü olayların gelişimi bu şekilde ve benim de aradığım kişi o.
And I don't give a shit what you say because that's what happened and that's who I'm looking for.
Onunla birlikte olmalısın ve bu akademik şekilde değil.
You should've been with him and not that academic type.
Bu şekilde dolanmalılar, değil mi?
This is how they need to get around, right?
Bu şekilde konuşmanın akıllıca olduğunu sanıyorsun, değil mi?
You think it's clever talking like that, do you?
Normalde su şişesine bu şekilde tırmanmaz, değil mi?
He doesn't usually climb on his water bottle like that, does he?
Çünkü istediklerini bu şekilde elde ediyorsun, değil mi?
You wanna just keep raising your voice'cause that's how you get what you want, right?
- Değil mi? Eh bu şekilde anlattığına göre hayır dememe imkân yok sanırım.
Well, I guess when you put it like that, then there's no way I can say no.
Eğer o da bu şekilde büyümüşse o bir insan değil.
If he was brought up this way, he's no human.
Bu şekilde olmak zorunda değil!
It doesn't have to be this way!
Etrafta bu şekilde dolaşman uygun değil.
You should get dressed or go to your room.
Evet, ama genelde bu kadar göze çarpıcı bir vahşilikte değil de daha basit bir şekilde.
Yeah, but always a subordinate act to a more flamboyant violent one.
Bu hiçbir şekilde bizim elimizde değil ve bunu değiştirmek için yapabileceğim hiçbir şey yok.
It's totally out of our hands, and there's nothing we can do to change it.
bu şekilde 200
bu şekilde olmaz 37
bu şekilde konuşma 22
bu şekilde mi 16
bu şekilde devam edemem 22
bu şekilde yaşayamam 23
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
bu şekilde olmaz 37
bu şekilde konuşma 22
bu şekilde mi 16
bu şekilde devam edemem 22
bu şekilde yaşayamam 23
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi canım 39
değil mi dostum 28
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi canım 39
değil mi dostum 28