Büyük bir ev traduction Anglais
674 traduction parallèle
Bugün piyango bileti almalıyım, kazanırsam sokağın karşısına bu evin iki katı büyük bir ev yaptıracağım.
I'm gonna buy a lotto ticket while I'm out for grocery, Watch me, I'll build a house twice as big right across from this one.
Kiradan çık sana büyük bir ev alacağım.
Come out of hostage, I'll get you a house.
Şehirde büyük bir ev.
A big home in the city.
Şehirde büyük bir ev.
Beautiful home in the country.
Çok büyük bir ev bu.
This is a large house.
Hayır, beş mil ilerde, büyük bir ev.
No, in a big house five miles from here.
Güzel giysilerin, iyi alışkanlıkların olurdu. Büyük bir ev. İyileşmeye gelen zengin müşterilerin olurdu.
You'd have had that top hat... and fine clothes, and a big house... and the rich customers coming to you to be cured.
Bu büyük bir ev. Umduğumdan büyük.
It's a big house, rather what you'd expect.
Jefferson'la bu yıl büyük bir ev aldık.
Jefferson and I have taken a big house this year.
Kendime yeni, büyük bir ev yaptırmak için harika bir zaman seçmişim, değil mi?
I've certainly picked a fine time to build myself a big new house, didn't I?
Tek başına bunun kadar büyük bir ev istemezsin.
You don't want a house as big as this all by yourself.
Sana büyük bir tören yaparım, büyük bir ev inşa ederim.
I'll give you a big wedding'. I'll build a house for you.
Arkada büyük bir ev, dedi.
A big house, set back, he said.
Hani ağaçlıklı bir yolu olan kırmızı tuğladan büyük bir ev.
A large, red-brick house with a curved, tree-lined driveway?
Büyük bir ev?
A big house?
Şehir dışında büyük bir ev alırız.
- We'll buy a big place in the country.
Büyük bir ev, uşaklar limuzin, dolgun bir harcama hesabı.
Big house, servants, limousine.
Tiber nehrine bakan geniş pencereleri olan büyük bir ev.
It's big, and there's a large window looking out onto the Tiber river.
Çok büyük bir ev.
It's such a big house.
Büyük bir ev, şık giysiler ve güzel yemekler.
A big house, fancy clothes and fine food.
Bir keresinde, San Francisco da, büyük bir ev görmüştüm, binlerce ışık... evin tavanında büyük bir üzüm salkımı gibi asılıydı.
I seen big house once, in San Francisco, with a thousand lights, hanging like... one big bunch of grapes in a branch on the ceiling.
Yani kendime büyük bir ev alsaydım hepinizi davet ederdim ve...
If I had a big house... I mean, if I finally got myself a big house, I'd invite you all over and I'd...
Pazartesi işçiler gelecek arsayı kazacaklar temel atacaklar, zemin kat, büyük bir ev!
On Munday workers come, they dig up the plot, they make cellar, foundation, big house!
Orada yok Rex, büyük bir ev satın aldı.
He isn't there anymore, Rex. He bought a house, a large one.
Büyük bir ev, süslü bir karı ve spor ayakkabıyla gezen bir çocuk.
A big house, a kooky wife and a kid who wears sneakers.
- Çok büyük bir ev değil.
It's not very big.
Eşim büyük bir ev alma konusunda beni kandırdı.
I, uh... My wife just talked me into buying a big house.
- Yeteri kadar büyük bir ev bulacağım.
- I'll find a big enough house.
Daha büyük bir ev mi inşa ediliyor?
Is he building a bigger house?
Büyük bir ev... 10 odalı olmalı... ama hoş.
It's a big house... must be ten rooms... but it's funny.
Çok büyük bir ev olduğunu söyleyemeyiz.
Can't say we have very big apartments.
Oldukça büyük bir ev.
Quite a big house...
Ve Mısır'da büyük bir yakarış oldu, Ölüsüz bir ev kalmadı diye.
And there was a great cry in Egypt, for there was not a house without its dead.
Bir ev kadar büyük olmalı.
He must be as big as a house.
Hikayemizde daha çok Paris'de olacağız, büyük ve güzel bir ev olan Dük ve Düşes Praslin'in konutunda.
For most of our story we will be in Paris, in a large and beautiful house which is the residence of the Duc and the Duchesse de Praslin.
Yeleğindeki küllerin ardında bir ev kadar büyük bir kalbin olduğunu biliyordum.
Not for a second. I kind of always knew that behind the cigar ashes on your vest... you had a heart as big as a house.
Büyük bir ev.
Good night, sir.
Büyük, büyük. Bir ev kadar büyük.
Big, big.
Büyük bir ev.
Grand house
Ev çok büyük değil ama yine de bir çiftlikdi.
The house ain't much, but it's just prime cattle country.
Etrafında leylak kokuları olan büyük, çirkin, sevimli bir ev.
To a big, ugly, pleasant house with the scent of lilacs around it.
Yeşilliklerin karşısında avlusu ve balkonu olan, bahçeli büyük ve gri, tahta bir ev vardı ve hemen yanında eski at arabalarının sıralandığı bir ahır vardı.
Across the green, there was a big, gray wooden house with a porch and a balcony above a small garden and next to it a livery stable with old carriages lined up inside.
Ev kadar büyük bir kalbi ve bezelye kadar küçük bir beyni vardı.
He had a heart as big as a house and a brain the size of a pea.
Böyle bir kadının büyük, önemli bir oğlunun ev işleriyle rahatsız edilecek zamanı yoktur.
Big, important men like her sonny are much too busy to be bothered running a household.
Evin demirbaşlarından biri olabilirsin... fazla bir şeyimiz yok ama neyimiz varsa paylaşırız... burada kimse burnu büyük değildir herkesin payına bir şeyler düşer... yine de ev sahibi geldiği zaman tedbirli olmak iyidir... kendini bizden say bunun lafı bile olmaz... çünkü aramızda görüştükten sonra deriz ki kendini bizden say... kendini evinde say artık aileden biri sayılırsın...
♪ Consider yourself part of the furniture ♪ There isn't a lot to spare ♪ Who cares?
kendini evinde say artık aileden biri sayılırsın... sana kanımız kaynadı çok iyi anlaşacağımız ortada... başımızın üstünde yerin var evin demirbaşlarından biri olabilirsin... fazla bir şeyimiz yok ama neyimiz varsa paylaşırız... burada kimse burnu büyük değildir herkesin payına bir şeyler düşer... yine de ev sahibi geldiği zaman tedbirli olmak iyidir... kendini bizden say bunun lafı bile olmaz... çünkü aramızda görüştükten sonra deriz ki artık kendini... artık kendini bizden say!
♪ Consider yourself at home Consider yourself one of the family ♪ We've taken to you so strong It's clear we're going to get along ♪ Consider yourself well in Consider yourself part of the furniture
Modern Britanya'da, büyük bir liderin önderliğinde Britanya ev kadınları harekete geçiyor.
In the modern britain, united under a great leader It's the housewives of britain who are getting things moving.
Gerçek büyük şöyle olunur, iyi bir ev, herşey, falan.
You know, you really should be in that big, nice house and all.
- Her halükarda bu ev için büyük bir tasarruf olurdu.
- Servant! However, it would be a big saving at home.
Başçavuş Urdoch düşmana büyük miktarda para, iyi bir ev ve sürekli bir iş vererek onları sahte bir güven duygusu ile uyutacak.
R.s.m. urdoch will lull the enemy Into a false sense of security By giving them large quantities of money
Bir başka ev hanımı daha büyük aşkı arıyor.
Another little housewife looking for a great love
büyük bir zevkle 63
büyük bir hata yaptın 18
büyük bir tane 34
büyük bir sorunumuz var 17
büyük bir hata 19
büyük bir iş 26
büyük bir şey 20
büyük bir hata yapıyorsunuz 31
büyük bir hata yapıyorsun 41
bir ev 51
büyük bir hata yaptın 18
büyük bir tane 34
büyük bir sorunumuz var 17
büyük bir hata 19
büyük bir iş 26
büyük bir şey 20
büyük bir hata yapıyorsunuz 31
büyük bir hata yapıyorsun 41
bir ev 51
evie 78
evli misin 229
evet doğru 355
evet canım 124
evin 27
evli 84
evdeyim 77
evladım 350
evet biliyorum 304
evet var 222
evli misin 229
evet doğru 355
evet canım 124
evin 27
evli 84
evdeyim 77
evladım 350
evet biliyorum 304
evet var 222
evde misin 63
evlatlarım 48
evet öyle 811
evet benim 134
evet sen 71
evet dedi 25
evet ya 191
evet dedim 36
evim 110
eve gidiyorum 210
evlatlarım 48
evet öyle 811
evet benim 134
evet sen 71
evet dedi 25
evet ya 191
evet dedim 36
evim 110
eve gidiyorum 210