Demek istediğim şu traduction Anglais
714 traduction parallèle
Demek istediğim şu ki...
The point I'm trying to make is this...
- Demek istediğim şu ki :
- The point I'm trying to make is :
Demek istediğim şu :
This is what I mean :
Demek istediğim şu... Bir kereliğine bile olsun çekingenliğimi biraz üzerimden atabilsem kendime güvenim artardı.
Well, what I mean is if I could get rid of some of my inhibitions for once I might have more confidence.
- Demek istediğim şu Norval.
- All I mean, Norval, is this.
Demek istediğim şu : Bütün iyi doktorlar esasen hevesli olmalıdır.
All good doctors must primarily be enthusiasts.
Demek istediğim şu ki, günışığını görmeğe başIıyorum.
Come again Mr. Holmes in English. I mean that I'm beginning to see daylight.
Demek istediğim şu ki siz bana her zaman iyi davrandınız. Benim de size karşı hep dürüst olduğumu bilmenizi isterim.
What I really mean to say is that you've been real decent to me right along, and I want you to know that I've been honest with you.
Demek istediğim şu ki, daha kötüsü de olabilirdi.
What I mean to say is, it could've been worse.
Hayır, demek istediğim şu, ben bir çiftlikte büyüdüm.
No, what I mean is, I was raised on a farm.
Demek istediğim şu ki- - Özür dilerim, anne.
Oh, well, I only meant... I'm sorry, mummy.
- Demek istediğim şu. Dinle, bu gece ben bir parti vereceğim, bilirsin, kızlar, dişiler, kadınlar...
Listen, tonight I'm givin'a party - you know, girls, females, broads.
Demek istediğim şu :
What I'm trying to say is this :
Demek istediğim şu.
That's what I mean.
Demek istediğim şu, Onu seviyorsan, beni bir engel gibi görme.
I mean, if you love her, don't think I'm an obstacle.
Yo yo, demek istediğim şu ancak bu kesinlikle aramızda kalacak.
No, no, no, I mean one that... This must be strictly confidential.
Senden politik bir cevap beklemiyorum. Demek istediğim şu :
I wasn`t expecting a Catholic answer.
Yok, demek istediğim şu ki Profesör Kelp futbol antremanına gitmek zorundayım.
No, well, what I meant to say, Professor Kelp, was that... I have to go to football practice.
Demek istediğim şu ki kocam onun sebep olduğu kırık kalp yüzünden öldü.
I mean to say that my husband is dead because of the broken heart that she caused.
Demek istediğim şu : Bir kadının ne yaptığını ne bilir insan.
No, all I meant was, with a bird, you can never tell where it's been nor what it's done.
Evet, demek istediğim şu ki benim aradığım yani aslında kısa saçlı ve uzun boylu, güzel bir esmer gördünüz mü acaba?
Yes, uh... I don't suppose that you've seen anything of a tall brunette in a short slip, have you?
Bak, demek istediğim şu : Neden bir geceyi de, sesi bizimkinden daha ince birileriyle konuşarak geçirmiyoruz?
Look, all I'm saying is, why don't we spend one night talking to someone with higher voices than us?
Demek istediğim şu ki ; ruhun cehennem ateşine mahkum edildi mi?
What I mean is is your soul damned to hell's fire'?
Demek istediğim şu ki, Spencer hiç göze batmıyor çok ağırdan alıyor, çünkü doğru işi bekleyecek kadar parası var.
What I'm saying to you is that Spencer is laying very low playing it very cool, because I got the bread to wait for the right thing.
Aslında demek istediğim şu, şaka kaldırabilirim. Şaka mı?
What I'm trying to say is I can take a joke.
Şey, demek istediğim şu, eğer o lastikte bir şey yoksa, ki o gün arabaya bakım yaptırdığında yeni kontrol edilmişti, bu demektir ki, biri lastiğin havasını indirmiş olmalı.
Well, what I mean is, if there's nothing wrong with that tire... and it'd just been checked that day when she had the car serviced, well, that means that somebody must have let the air out of it.
Demek istediğim şu ki çalındı...
What I mean is, somebody stole...
Demek istediğim şu ; ben bir gurmeyim.
I mean to say, I am a gourmet.
Tek demek istediğim şu, Tommy ; ... eğer onlara kim olduğunu kanıtlarsan, özgür olursun!
All I'm trying to say, Tommy, is that... if you could just prove who you really are, you'd be free!
Sam, demek istediğim şu.
Sam, here's the point.
Demek istediğim şu... bunun için para ödemem gerekmiyor.
The thing is I don't have to pay for it.
Demek istediğim şu : Belki bundan sonra tek başımıza devam etmeliyiz.
Listen, all I'm saying is maybe it's time we went out on our own.
Demek istediğim şu bir daha cinayet ihbar ederken eliniz de ceset var mı emin olun.
What I'm trying to say is, next time you report a murder you better make sure you have a dead body.
Demek istediğim şu, belki başka ihtimaller de vardır.
I'm just saying that maybe there are other possibilities.
Demek istediğim şu, sevgilim Mutlu olmanı istiyorum.
I want you to be happy.
Demek istediğim karınız ve onun birlikte oynadığı şu adam.
I mean your wife and that young man that she's in the play with.
Demek istediğim aklı başında hiç kimse.. .. bu kadar çok yiyecek ve su olan yeri.. .. bırakıp da cehennemin dibine gitmek istemez.
What I mean is that nobody in their right minds... would want to leave this place... where's there's plenty to eat and good water... and go sailing off to hell and gone...
Demek istediğim Eyalet Polisiyleyim, ve... onlarlayken biriyle olmuş oluyorum, ama şu anda yalnızım.
What I meant was that I'm with the State Police here, and when I'm with them, I'm with someone, but right now I'm on my own.
Yok, demek istediğim su :
No, what I meant to say was :
Demek istediğim şu :
No.
Demek istediğim, şu anda sadece kızı geri almayı önemsiyorum.
That means that all I care about now is getting that girl back.
Demek istediğim, şu gençlere bak.
I mean, look at the young people.
Demek istediğim, o şu anda nerede?
I mean, where is he now?
Demek istediğim, şu kayma izleri ve mermi deliği var elinizde.
I mean, you got those skid marks and you got the bullet hole.
Demek istediğim, birlikte yaşadığım şu güzel kızı unutma.
I mean, don't forget the beautiful girl I'm living with.
Demek istediğim, şu gülünç büyücünün yeğeni olamazsınız gerçekten.
I mean, you can't really be that ridiculous magician's niece.
Demek istediğim, şu ödüllere bir baksana.
I mean, look at all these trophies for fighting.
Demek istediğim sadece... içinde... bir güç var, benim şu ana kadar farkına varamadığım bir güç.
I only meant that... there was a... force in you I hadn't known of up to now.
Demek istediğim, Şu kıyı şeridinden 10 mil aşağıda, bir nükleer işleme tesisi inşaa ediyorlar.
I mean, Mac, ten miles down that coastline they're building a nuclear processing plant.
- Demek istediğim şey şu :
Oh, dear god, I'm hungry.
Demek istediğim, evin direği şu an yaşarken bir dakika sonra...
I mean, one minute the breadwinner is still alive, and then the next...
demek istediğim şu ki 19
demek istediğim 2063
demek istediğim bu değil 27
demek istediğim bu 42
demek istediğimi anladın mı 56
demek istediğim o değil 18
demek istediğim bu değildi 38
demek istediğimi anladın 18
demek istediğimi anlıyor musun 62
demek istediğimi anladınız mı 16
demek istediğim 2063
demek istediğim bu değil 27
demek istediğim bu 42
demek istediğimi anladın mı 56
demek istediğim o değil 18
demek istediğim bu değildi 38
demek istediğimi anladın 18
demek istediğimi anlıyor musun 62
demek istediğimi anladınız mı 16
demek istediğim de bu 21
süre 34
süper 461
super 18
superman 85
sugar 19
susan 1279
summer 22
sunshine 17
sunny 39
süre 34
süper 461
super 18
superman 85
sugar 19
susan 1279
summer 22
sunshine 17
sunny 39