English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Anglais / [ D ] / Demek istediğim de bu

Demek istediğim de bu traduction Anglais

305 traduction parallèle
- Benim demek istediğim de bu.
- That's what I mean.
- Tamam işte, demek istediğim de bu.
- Well, I mean to say, there you are.
Demek istediğim de bu.
That's the point.
Evet, benim demek istediğim de bu.
Yeah, that's what I mean.
Demek istediğim de bu.
That's what I mean.
Demek istediğim de bu zaten.
That's what I mean.
Demek istediğim de bu.
Well, you see, that's exactly my point.
Demek istediğim de bu.
Which happens to be my point :
Demek istediğim de bu.
But that's what I mean.
Şey, evet, demek istediğim de bu.
- Are you talking to me, sir?
Demek istediğim de bu.
Precisely my point.
Benim demek istediğim de bu.
That's what I mean.
Demek istediğim de bu.
That's my point.
Demek istediğim de bu.
That's exactly what I mean.
Demek istediğim de bu. Sorumluluk.
Cindy, this is what I'm talking about : responsibility.
- Demek istediğim de bu.
- That's my point.
Demek istediğim de bu.
And that's the point.
Demek istediğim de bu.
My point exactly.
Demek istediğim de bu, yanlış anladınız, affedersiniz efendim.
That's a point well taken. Excuse me, you're- - you're- - Excuse me.
Benim demek istediğim de bu.
My point exactly.
Gördün mü? Demek istediğim de bu.
That's justthe point.
Benim demek istediğim de bu!
Yeah, that's what I said.
Demek istediğim de bu.
That's exactly my point.
Demek istediğim de bu.
No, that's what I mean.
Demek istediğim de bu ya!
That's what I meant!
Demek istediğim de bu.
That is just the point.
Demek istediğim de bu.
Which is exactly my point. I mean, why go for all this trouble?
Biliyorum, ama demek istediğim de bu.
THAT'S MY POINT. SO YOU KNOW WHAT?
Benim demek istediğim de bu işte.
See, that's what I mean.
- Demek istediğim bu değildi. Ned ve Kay de bu kadar umursamaz çünkü senin alışık olduğun şekilde yaşıyor oluruz.
And Ned and Kay won't mind so much... because we'll be living just as you always have ─ probably in your house.
Demek istediğim, bu dünyada sanatçı olmanın zorluğunun ben de farkındayım ama...
I know it's difficult to be an artist in this crudest of all possible worlds...
Ben de öyle. Demek istediğim ikimiz de bu planı uzun zamandır düşünüyoruz ancak Angela şehir dışındaki işleriyle çok meşguldü nihayetinde yaz da geldi ve biz hala küçük Rachel'ımızı...
So would I. I mean, we've been meaning to have you for a very long time but Angela's been busy with out-of-town relations and now summer's here and we haven't had our little Rachel in...
İşte benim de demek istediğim bu.
That's what I mean.
Demek istediğim, daha fazla paraları var ve bu sebeple neşeleri de daha büyük.
I mean they have more money and hence greater enjoyment.
Bayım, demek istediğim, adamlar için normal ücret 6 pezo... gardiyanlar için de 10 pezodur. Bu ayyaş herif... 10 dolar için çizmelerinizi bile yalar.
Seòor, I'm trying to tell you the usual price is 6 pesos per man... and 10 for the guards, and this drunken weasel... will shine your boots with his tongue for $ 10.
Demek istediğim... belki de bu işte pek iyi değilimdir.
I mean... maybe I'm no good at it. You know what I mean?
Demek istediğim... bu otel son derece yetersiz ve kötü işletiliyor... siz de çok kaba ve saygısız bir adamsınız.
I'd like to say. This hotel is extremely inefficient and badly run, and you are a very rude and discourteous man.
Belki de demek istediğim bu. Umrumda değil.
Well, maybe it is the point.
- Demek istediğim de bu!
That's my point!
Benim de demek istediğim buydu, Madem bu bir iş neden daha verimli hale getirmek istemiyorsun?
If it's a business, why not make it more efficient? Less risk.
Demek istediğim bu odadaki herşey, tepeden tırnağa, Corbusier de dahil vergiden düşülebilir.
I just mean that everything in this room... From floor to ceiling... Including that...
Demek istediğim, bu belaya biraz fazla bulaşmışsın, sence de öyle değil mi?
What they be puttin in your head out here, man? I mean, you done got into this shit a little bit too deep, don't you think?
Hiç de birbirinize benzemiyorsunuz y... yani demek istediğim bu kedi yarı hayalet gibi
He's half-devil, he is.
Benim demek istediğim de tam olarak bu.
My point exactly. Which is why I think you should send me back...
- Bu ne saçma soru böyle? - Demek istediğim Kore'de.
What kind of an asshole question is that?
Benim de Arbus'a sormak istediğim bazı sorular var, ama öncelikli şeyler ilk önce, ve bu da Meleager'ı geri götürmek demek oluyor.
I do have some questions I wanna ask Arbus but first things first, and that means getting Meleager back.
Demek istediğim bu, "Belki de sana öğretmeliyim".
That's what I mean. "Perhaps I could tutor you."
Demek istediğim, bu lamba ay olacak. Ben aydaki adam bu dikenler, benim dikenim ve köpek de, benim köpeğim.
All I have to say is to tell you that this lantern is the moon I'm the Man in the Moon, this thornbush, my thornbush and this dog, my dog.
Demek istediğim, kitapta bize yardım edecek hiçbir şey olmadığı gerçeği dışında belki de bu sefer peşini bırakmamız gerekiyor.
I mean, aside from the fact there's nothing in the Book that can help us, maybe we should just let bad enough alone.
Demek istediğim... Bu iş de kendine göre bir sanattır.
The point is, there's a certain art to the process.
Demek istediğim, yaşlı bir adamı tutuklamak neden bu kadar önemli, hem de şöhretinizin ondan korktuğunu gösterecek şekilde?
I mean, why would it be important to jail an old man... when the impression it would give is that Your Eminence was frightened of him?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]