Güzel bir gün traduction Anglais
3,587 traduction parallèle
Ne güzel bir gün...
What a fine day.
# Yarın güzel bir gün # Hayat kısa.
♪ It's a lovely day tomorrow ♪
# Güzel bir gün... #
♪ It's a lovely day... ♪
- Evet, güzel bir gün, Kaptan.
- Yes, a beautiful day, Captain.
Çok güzel bir gün geçireceksin. Sokağın çevresinde 14 defa.
You're going to have a lovely day... 14 times around the block.
Güzel bir gün.
Beautiful day.
Ne kadar güzel bir gün.
Oh, my God. That's a beautiful day.
Güzel bir gün geçirmedik mi?
We've had a fun day, right?
Otobüs her an gelebilir. 14. bloğun etrafında... güzel bir gün geçireceksin.
You're lucky, dressed like that, he doesn't make you run in front of a greyhound!
Güzel bir gün olacak.
Have patience, one day it will happen.
Güzel bir gün olacak.
IT'S GOING TO BE A GOOD DAY.
Çok güzel bir gün.
A VERY GOOD DAY.
Ne güzel bir gün, Alabama.
My, my, my! What a beautiful day in Montgomery, Alabama.
Bunun güzel bir gün olduğunu söylüyorum.
I'm saying it's a beautiful day.
Avlanmak için güzel bir gün.
Fine day for hunting.
Güzel bir gün, değil mi?
Beautiful day, no?
Tipik bir insani senaryoyu ele alın... burada, Cambridge'de. Üç kişi, kampüsler arasından akan Cam Nehri'nde güzel bir gün geçiriyor.
They govern things such as the size of the court, the height of the net, and what determines if a shot is in... or if a shot is out.
Üç kişi, kampüsler arasından akan Cam Nehri'nde güzel bir gün geçiriyor.
Three people having a pleasant day out on the River Cam... which winds its way between the colleges.
Uyum sağlamak için oldukça güzel bir gün.
It's a perfect day for adaptability.
Güzel bir gün!
Beautiful day!
Güzel bir gün olacak, ne dersin?
It's gonna be a nice day, isn't it?
Dün çok güzel bir gün geçirmişti.
He... he had such a good day yesterday.
Belli ki güzel bir gün geçirmişsiniz.
Sounds like you had quite a day.
Güzel bir gün.
It's a beautiful day.
Ne kadar güzel bir gün.
That's a beautiful day.
Tallahassee'de güzel bir gün daha.
Another beautiful day in Tallahassee.
- Ne kadar güzel bir gün.
It's gonna be a great day.
Güzel bir gün, değil mi?
Oh, beautiful day, isn't it?
Öyle güzel bir gün ki, penceremden sıvışıp yılan gibi davranabileceğimi düşündüm.
Such a nice day, I figured I'd sneak out my window, and... Pretend I'm a snake.
Haydi şu jambon delisinden ve bira kardeşinden kurtulalım uçağa binip, plajda güzel bir gün geçirelim daha sonrada buraya dönüp saatte 8 dolar kazanırız.
So let's ditch the bacon freak and the beer bro, get on that plane, spend one great day at the beach, and then come back and make $ 8 an hour.
Güzel bir gün, tadını çıkarın.
It's a beautiful day ; enjoy it.
Dışarıda çok güzel bir gün var ve size gerçek bir eğlence yaşatmak üzereyim.
It's a beautiful day out there, and I'm about to show you some real fun.
Sadece güzel bir gün geçir.
That was the problem.
Ne güzel bir gün değil mi?
Isn't it the most beautiful morning?
Orta yaş krizi için güzel bir gün.
Good day for a midlife crisis.
Güzel bir gün daha.
It's a beautiful day, too.
Baba ayıcık ile güzel bir gün geçirdiniz mi?
You and papa bear have a nice day out?
Sahile gitmek için güzel bir gün.
It's a great day for the beach.
Bir gün sana güzel bir ders vereceğim evlat.
One of these days I'm gonna teach you a lesson, son.
Evet, üç aydır, ama benim beyin cerrahı diyor beynim, güzel şifa ve ben şimdi herhangi bir gün uyanmak olabilir.
Yep, three months now, but my neurosurgeon says my brain is healing nicely, and I could wake up any day now.
Hayat kurtarmak için ne güzel bir gün.
It's a beautiful day to save lives.
Bir gün güzel bir gelin olacaksın.
You're gonna be a beautiful bride someday.
Bir gün kendinizi beş kuruşsuz ve hasta bulunca bu güzel Musevi aileyi ihtiyacınız olur. Onları üç kez ararsınız ve ne kadar antibiyotiğe ihtiyacınız olursa olsun telefona bakmazlar.
And one day, when you find yourself penniless and sick, you'll need your nice Jewish family and you'll call them three times and they won't answer the phone no matter how much you need antibiotics.
- Bugün de herhangi bir gün kadar güzel.
Today, Doc, is as good a day as any.
- Asi olmak için güzel bir gün.
It's a good day to be rogue.
Bu gün güzel bir Pazar günü
They are having Sunday today.
Bir gün, efendim beni yenen adam için çalışmak güzel olur.
Some days, sir, it would be nice to be working for the man who beat me.
Bir gün June'a, müthiş olduğunu, ve güzel olduğunu ve saçlarına dokunmak istediğimi ve onu dilinin başladığı yerden öpmek istediğimi söyleyeceğim.
( slurred voice ) one day, I'm gonna tell June That she's amazing And pretty and I want to touch her hair
Güzel de bir gün geçirdim. Ta ki sen bana bağırmaya başlayana dek.
And I had a nice day... till you started yelling at me.
Size bir şey söyleyeyim mi... bu gün giderek daha güzel hale geliyor.
I tell you what... this day keeps getting better and better.
Düğün, bir çiftin hayatındaki en güzel gün olmalıdır.
A wedding is supposed to be the most beautiful day in a couple's life.
güzel bir gün olacak 16
güzel bir gün değil mi 24
güzel bir kadın 48
güzel bir kız 49
güzel bir akşam 18
güzel bir sabah 27
güzel bir gece 42
güzel bir ev 38
güzel bir yer 66
güzel bir şey 40
güzel bir gün değil mi 24
güzel bir kadın 48
güzel bir kız 49
güzel bir akşam 18
güzel bir sabah 27
güzel bir gece 42
güzel bir ev 38
güzel bir yer 66
güzel bir şey 40
güzel bir isim 64
güzel bir fikir 28
güzel bir parça 20
güzel bir soru 43
bir gün 730
bir gün gelecek 22
bir gün daha 22
gunther 50
günaydın 7167
günaydin 27
güzel bir fikir 28
güzel bir parça 20
güzel bir soru 43
bir gün 730
bir gün gelecek 22
bir gün daha 22
gunther 50
günaydın 7167
günaydin 27
günaydın sevgilim 16
günü 31
güney 137
gunner 21
günün nasıl geçti 55
güneş 243
gündüz 49
günaydın tatlım 25
günahkar 29
günah 39
günü 31
güney 137
gunner 21
günün nasıl geçti 55
güneş 243
gündüz 49
günaydın tatlım 25
günahkar 29
günah 39