Kanıt yok traduction Anglais
3,964 traduction parallèle
Yeni bir kanıt yok.
It's not new evidence.
Summers'ı işaret eden hiç fiziksel kanıt yok.
There's still no physical evidence pointing toward Summers.
Bunun aşk oyması olduğuna dair bir kanıt yok.
There's no evidence this was carved in love.
- Ve yine de kanıt yok.
And that is still no proof.
Demek yanlış giden bir soygun olduğunu söylemek için elde fazla kanıt yok. Geride değerli eşyalar bırakılmış.
So... not much evidence to suggest it was a robbery gone wrong- - too many valuables have been left behind.
Frost'un hiçbir otel çalışanıyla irtibata girdiğine dair bir kanıt yok.
There's no evidence Frost had contact with any of the hotel's employees.
Fiziksel kanıt yok silah da yok.
No physical evidence. No gun.
Ama elinde kanıt yok.
Only, you have no proof.
Sorun ise bu herifi indirmem için 48 saatim var ve elimde kanıt yok.
The problem is I've only got 48 hours to bring the guy down, but I don't have any evidence.
Hâlâ ne yaptığının farkında olduğuna dair elimizde kanıt yok.
We still don't have any evidence that he knew what he was doing.
Yani... kanıt yok.
No proof.
Kabul ediyorum ortada kanıt yok, fakat ikimizde biliyoruz ki bu söylenti ona epey zarar verecektir.
Granted, there's no proof, but you and I both know all too well rumors can do just as much damage.
Kanıt yok mu?
You have no proof?
Herhangi bir şeye karşı aşı olduğuna dair hiçbir kanıt yok.
There's no evidence he's ever been vaccinated against anything.
- Binaya girenin olduğuna dair kanıt yok.
There's just no evidence of anyone entering the building.
Katilin beklemeye yattığını gösteren bir kanıt yok.
There's no evidence the killer was lying in wait.
Flegman'ın cinayetiyle bağlantılı bu arabada ikinci dereceden kanıt bulduk ama şimdiki yerinde bir kanıt yok.
We found circumstantial evidence in this car linking him to Flegman's murder, but no indication of his current whereabouts.
Darryl dün gece buradaydı dair hiçbir kanıt yok.
There's no evidence that Darryl was here last night.
Hayır, çünkü yeterli kanıt yok.
No, because there isn't sufficient evidence.
Her şey biliyor ama kanıt yok.
The know-it-all's right- - no evidence.
Hiçbir silah bulunmadı, elinde bir silah olduğuna dair kanıt yok.
There was no gun found, there's no gsr on her hands.
Bunun için elimizde kanıt yok.
We don't have the evidence for that.
Elimizde hiçbir şeye dair kanıt yok.
We have no proof of anything.
Ayak izlerine gelince, onun dairede olduğuna dair herhangi bir kanıt yok.
As to the footprints, there's no question that he was in the apartment.
Yeminli bir ifadenin aksini düşünmek için bir sebep yok. Özellikle de fiziksel bir kanıt ile destekleniyorsa.
Now it's our belief there's no reason to doubt a sworn statement, especially one backed by physical evidence.
Ethan ile mesajları yok etmesi için görüşmüş. Başkan ile yanlız olmadığını kanıtlayacak hiç delilimiz yok.
She told Ethan to destroy the IMs, so there's no evidence she wasn't alone with the President.
Kanıtınız yok, teşhis ettiğiniz biri yok.
You have no evidence, no positive I.D.
Ama etrafta tek damla kan yok.
But it doesn't look like they spilled a single drop.
Kan yok. Bu demek oluyor ki... Ya Jennifer burada değilmiş ya da götürülmüş.
There is no blood here, which means either - - either Jennifer wasn't here, or she getaway.
Kanıtınız yok.
You have nothing on me.
- Ona karşı kanıtımız yok. - Yani Pelant kazandı.
We have nothing on him.
Ben ihtiyar değilim. Kanıtlamak için de hapa ihtiyacım yok.
I'm not an old man, and I don't need a pill to prove it.
Erkekliğimi kanıtlamak için buna ihtiyacım yok.
Don't need that to prove my manhood.
Böyle bir şey delil olama- - Yani kanıtımız yok ama yine de yapacağız.
That isn't evidence — but you'll do it anyway.
Ve kanıtladığında, bilgin olsun, kızıl bu eyalette güvende olmanı sağlayacak yeterli sayıda güvenlik elemanı yok.
And when he does I'll tell you right now, Red there won't be enough security in this state to keep you safe.
Kanıt olmaksızın, pek fazla seçeneğimiz yok.
Yeah, well, without proof, we don't have much choice.
Bayan Randolph, suda yapılan doğumların kanıtlanmış tıbbi bir yararı yok.
( Danny ) Mrs. Randolph, water births have no proven medical benefits.
Katil onu 12 yerinden bıçaklıyor ve üzerinde bir damla kan lekesi bile yok.
Guy stabs him 12 times, and he doesn't have a single drop of blood on his clothes.
Parmak izi yok, sperm, bunun içine Bay Ellis bağlantılı hiçbir kanıt...
No prints, no semen, no evidence linked Mr. Ellis to the inside of that...
Fakat hiç kanıtımız yok, değil mi?
But we don't have any evidence of it, do we?
- Onun orada olduğunu kanıtlayan fiziksel bir kanıtınız da yok mu? - Hayır.
... and you have no physical evidence to connect my client to the crime.
- İma etmek istediğim tek şey aileni veya onların kaderini sen seçmiyorsun ve damarlarında kimin kanının olduğunun hiçbir önemi yok.
- All I meant was... You don't pick your family or their faith. And it doesn't matter whose blood flows through your veins.
İki, tişörtümde kan falan yok.
Two, I don't have blood on my shirt.
Doğru ya kanıtımız yok.
Oh, right, we don't have proof?
Başka bir kat daha kurmadan cesedi çıkartamayız böylece bu alanı hem su basmaz hem de tüm kanıtları yok etmez.
Yeah, we can't take him out until we build another dam upstream, so this area doesn't flood and destroy all the evidence.
Kanıtınız yok.
You have no proof.
Bu şerefsizleri indirmen için ihtiyacın olan ne varsa vermeye çalışıyorum ama bu iş gittikçe büyüyor ve o Süvari'nin gerçekten olduğuna dair hâlâ bir kanıtım yok.
I'm trying to give you what you need to take this bastard down, but this just keeps getting bigger and bigger, and I still do not have proof that the Horseman really exists.
- Kanıtı yok etmek için iznimi mi istiyorsunuz?
You're asking my permission to destroy evidence?
Daha fazla kanıta ihtiyacım olduğunu söyledim ve ise kanıtı yok edebilir miyiz diye bana sorarak mı cevap veriyorsunuz?
I just told you I needed more proof and you respond by asking me to destroy evidence? Sir,
O kanıtların aslı astarı yok.
That evidence doesn't hold water.
Avukatın savunmasının hiç bir kanıtı yok.
Counsel cannot prove these claims.
yoko 23
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yoksa ben 17
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yoksa ben 17
yok mu 410
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok canım 523
yok birşey 158
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yok bir şey 967
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok canım 523
yok birşey 158
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yok bir şey 967
yoktu 131
yok musun 43
yok et 47
yoksa ne 75
yok yahu 26
yok etmek 16
yoksa o 24
yoksa seni öldürürüm 37
yok hayır 73
yok efendim 65
yok musun 43
yok et 47
yoksa ne 75
yok yahu 26
yok etmek 16
yoksa o 24
yoksa seni öldürürüm 37
yok hayır 73
yok efendim 65