English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Anglais / [ O ] / O zamanlar

O zamanlar traduction Anglais

8,391 traduction parallèle
O zamanlar, O zamanlar kibardım.
I used to be, I used to be kind.
O zamanlar NASA'da,... astronom olarak çalışıyordum.
I was at N.A.S.A. then, working as an astronomer.
O zamanlar çulsuzdum.
I was broke.
O zamanlar mahkemelerde metal detektörler yoktu.
There were no metal detectors in courts back then.
Keşke seni o zamanlar tanısaydım.
I would have liked to know you at the time.
O zamanlar burada çalışmıyordun.
You weren't working here then.
Ama o zamanlar daha yeni burada çalışmaya başlamıştı.
But she'd only just started here when it happened.
O zamanlar bile onlara göre çok zekiydi.
You know, even then, he was too good for them.
- O zamanlar 14 yaşındaydı.
- He was only 14 at the time.
O zamanlar her şeyin sınırı belliydi.
Back then, our boundaries were clear.
Hayır, o zamanları özlüyorum sadece. Seninle baş başa olduğumuz zamanları.
No, I'm just saying that I miss that, when it was just you and me.
O zamanlar daha gözü pektim.
I was... more fearless then.
O zamanlar bir hiçtin makinenin ufak bir parçasıydın.
You were a... nobody... a very small cog in the machine.
O zamanlar nasıl olduğunuzla ilgili bir içgörüye sahip olabileceğini düşündüm.
I thought he might have some insight to how you were back then.
O zamanlar sadece 16 yaşında olduğumu ve annelik bloglarının, emzirme sınıflarının olmadığını hatırlatmak için... - Sadece bu şeylere bu kadar kafa yormanı istemiyorum. - Anne.
Just to remind you that even though I was only 16 and mommy blogs and nursing classes didn't exist...
Rafael ile aramız o zamanlar çok da iyi değildi, odamızdan otel hizmetlerini kesmişti, ben de başkasını aramak zorunda kaldım.
Rafael and I were in a bad place at the time, and he cut off the hotel's resources to our room, so I had to call someone else.
Annem o zamanlar yürüyemiyordu.
My mother couldn't walk back then.
Ve Petra'nın annesi o zamanlar yürüyemiyormuş.
And Petra's mother couldn't walk back then.
O zamanlar Jane, Dedektif Michael Cordero ile nişanlıydı, ve şehrin diğer ucunda, Rafael ise Petra ile evliydi.
Back then, Jane was engaged to Detective Michael Cordero, and across town, Rafael was married to Petra.
O zamanlar Barry'i tanımıyordu bile.
He didn't even know Barry then.
O zamanlar bile hayatımın tam olarak nasıl olacağını biliyordum.
Even then, I knew exactly where my life was headed.
O zamanlar bile, bazı şeylerin doğru olmadığını biliyordum.
But even then, I knew something wasn't right.
O zamanlar polis memuruydum. Joe'da ilk yardım görevlisiydi.
I was a WPC and Joe was a paramedic.
O zamanlar ondan korkardım.
And I was truly intimidated by him at that time.
O zamanlar bilseydim daha farklı yapabileceğim... şeyler vardı.
And certainly there were things that I could've done differently, had I known better at the time.
- O zamanlar sen yetkili değildin ve Başkan'a itiraf ettiğim gibi tehditler durdu.
You hadn't been read in and... As soon as I confessed everything to POTUS, the threats stopped.
Hayır, o zamanlar değildik.
Well, no, not at the time.
O zamanlar çoğunlukla kafam iyi geziyordum.
I was... I was loaded most of the time back then.
- O zamanlar çok gençtim.
I was very young at the time.
- O zamanlar çok kötü bir anneydim.
I was a god-awful mother back then.
Bu kamyonların o zamanlar nerede olduğunu şu an biliyor musun?
COURT OFFICIAL : But do you know now what these trucks were?
Eskiden giderdin, o zamanları hatırladım.
I just remember a time when you would have.
O zamanlar büyük planlarım vardı.
Back then, I had big plans.
Ancak o zamanlar şöyle bir tabir yoktu :
But at the time this term did not exist suitable :
O zamanlar da ilk başta herkes ona gülmüştü.
At the time, people also have laughed at him, at first.
O zamanlar bile genç sayılmazdım.
I was not a young man even then.
O zamanlar orada yaşıyorduk ama mahallede cinayet olduğunu hiç hatırlamıyorum ben.
Well, we lived there back then, but I don't remember any murder cases from the neighborhood.
Bana o zamanları hatırlatıyorsun.
You've reminded me of that...
Ölümsüzlüğün büyük laneti o zamanlar var oluşa çıkıyordu.
The great curse for the immortal is that time ceases to exist.
Trash o zamanlar tıklım tıklımdı dişinden çıkmadıysa ya da başka bir yer bilmiyorsanız...
Trash was pretty packed back then, so unless you found it on her teeth or, you know... Other places.
O zamanlar farklıydı.
It was a different time.
O zamanlar da burada çalışan biri olabilir.
Well, maybe there's someone who worked here back then.
Basketbol o zamanlar benim için her şeydi.
Man, baseball was everything to me back then.
- O zamanlar tuhaf biriydim.
You know, I was so awkward back then
O zamanlar farklı biriydin.
You were a different guy then.
Bir zamanlar harika bir adamdı o.
He was a great man once.
- Beni "ah o güzel günler" "en iyi zamanlarımızdı" ya da "bunlar en sevdiklerimden bir kaçı" sözleriyle beni yumuşatamazsın.
- You're not gonna soften me with, "oh, it was the best of times," or, "these are a few of my favorite things."
Umutsuz zamanlar diyelim o halde.
Hmm. Desperate times, I suppose.
Burada, ülkemizde zor zamanlar geçiriyoruz ve bu adamda Meksika'da söylediğimiz şekliyle Taşşak var. O, cesur biri.
He's a brave man.
Çocukken Joe'nun yüzündeki o donuk ifadeyle eve geldiği zamanları hatırlıyor musun?
Remember when we were kids, and Joe would come home from work with that blank expression on his face?
O videonuz, YouTube'da tüm zamanların en büyük hitini aldı.
This video of you guys became the biggest YouTube video of all time,

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]