On traduction Anglais
1,956,977 traduction parallèle
- Üzerinde çalışıyorum.
- Working on it.
On... Dokuz... Dört, üç, iki, bir!
Ten... eight... four, three, two, one!
Atla.
Hop on.
Boş mideyle dünyayı değiştiremezsin.
You cannot change the world on an empty stomach.
Başıma gelen şeyler hakkında çok düşündüm.
I have been thinking about a lot of things that have been going on with me.
Rajan, neler oluyor?
Rajan, what's going on?
Neler oluyor?
What's going on?
Sana olanlar konusunda çok şey anlatmadım, çünkü seni korumaya çalıştım ve belki bir yandan bencilce de olsa evliliğimizi.
I have not told you about lots of things that are going on because I have been trying to protect you... and maybe, selfishly, our marriage.
Karmaşık bir siyasi yolsuzluk soruşturması konusunda Ajan Singh'la iş birliği yapıyordum.
I have been cooperating with Agent Singh and the federal police on a complex investigation into political corruption.
Senden istediğim bu gece bir uçağa binmen.
But what I need you to do is get on a plane tonight.
Benimle önemli konular konuşmak istiyordun biliyorum, ama senden beklemeni istiyorum, evliliğimizin geleceği sallantıda, onu da anlıyorum, ama güvenliğinle kıyaslandığında bu küçük bir şey.
I know you have important things to discuss with me, but I'm asking you to hold on, fully understanding that the future of our marriage is uncertain, but that's a small thing compared to your safety.
Geçen yıl Bayan Bak yolsuzluktan suçlu bulunmuş ve Cheongju Kadınlar Hapishanesi'de on yıl hapse mahkûm edilmişti.
Last year, Ms. Bak was convicted of embezzlement and sentenced to ten years in Cheongju Women's Correctional Institute.
7 / 24 önleyici almalısın.
You need to be on blockers 24 / 7.
Ama uçağa binip bir yere gitmeden önce seninle gerçekten aynı odada olmanın nasıl bir şey öğrenmeden önce o dudakların dudaklarıma değmesini sadece kafamda, hayal ürünü olarak değil de gerçekten hissetmeden önce bir şeyi bilmeliyim.
But before I get on a plane and go anywhere... before I discover what it actually feels like... to be in the same room with you... before I know what it really feels like... to have these lips against mine and... not just in my head... something I might be imagining... I need to know something.
Hadi ama, senin neyin var bebeğim?
Come on, what's wrong with you, baby?
Önleyicini almışsın.
[coughing] You're on blockers.
Kimin tarafındasın?
Whose side are you on?
Bekle.
Hold on.
Sırf müvekkilin sana zorbalık ediyor diye sözümden dönmemi mi istiyorsun yani? Sadece tek bir dava.
- You telling me to go back on my word because your client's bullying you?
Şimdi de sen zamanımı ve yeteneğimi böyle bir şeye harcamamı istiyorsun.
And now you're asking me to waste my time and my ability on something like this.
Bu kadar sinirlenmenin tek sebebi hanımeli arkadaşının öğle yemeği randevunuzu benim için iptal etmiş olması.
- The only reason that you're pissed about this is your new honeysuckle friend canceled lunch on you for me.
Artık o davaya bakmıyorum.
- I'm not working on it.
- Daha yapamadım, elim çok doluydu.
- Not yet. - I had a ton on my plate.
Beyaz donuyla karşıma çıksın istemem.
I hate to walk in on the man in his tighty-whities.
- Bir şey olduğu yok.
- Nothing is going on.
Daha düğününüze zaman ayıramazken evliliğinize nasıl zaman ayıracaksınız?
If you can't focus on your wedding, how are you gonna make time to focus on your marriage?
Delta Güvenlik için birlikte çalışıyorduk onu geri istiyorum.
She was working for me on Delta Securities, - and I need her back.
COO olmaktan sıkıldın, beni özledin yeniden sekreterim olmak istiyorsun.
You're bored being C.O.O., you miss me, and you want back on my desk.
Bir daha asla sekreterliğe dönmek istemiyorum Harvey. Yönetici ortak olarak balayı döneminin sona erdiğini söylemeye geldim buraya.
- I never want back on your desk, Harvey, and I'm here to tell you that your honeymoon as Managing Partner is over.
Yangına körükle gidiyorsun resmen. Yönetici ortaklık için birini seçmem gerekse şu aralar bu kişi Alex Williams olurdu.
You poured fuel on the fire, and if you asked me to choose between the two of you for Managing Partner right now,
Sadede gelelim sorun nedir Harvey?
Now, what's going on, Harvey?
Jessica'nın ayarlamasıyla ilgili seninle konuşmak için geldim.
I'm here to take you up on Jessica's arrangement. - Yeah.
Hapishane yönetimi doktorun hali hazırda binada olduğu söylüyor.
- The prison claims the doctor was on the premises.
Ama senin saçmalıkların yüzünden en büyük müvekkilim riske girecekse işte orada uslu çocuk olmayı bırakırım.
But when your bullshit puts one of my biggest clients on the block, that's when I'm done playing good soldier.
Seni müvekkilini elinde tutmakla uğraştırırlarken müvekkilime telif ihlali davası açmaları tesadüf mü sence?
- You think it's a coincidence they're forcing you to close on one of your clients while suing one of mine for patent infringement?
Bana göre en başta Bratton'a içeriden bilgi sızdıran sendin.
- For all I know, you were the one who gave Bratton the inside information on us in the first place.
Şimdilerde size telefondan bile ulaşamazmışım gibi geliyor.
- And now I feel like I can't even get you on the phone anymore.
Sorun nedir?
- What's going on?
Pekala tam olarak nedir durum?
- Okay. - What's going on?
Harvey bana bir fırsat verdi Rachel.
- Harvey took a chance on me, Rachel.
Bir risk aldı ve artık insanların hazır olmadığımı düşündüğü bir pozisyondayım.
He went out on a limb, and now I have been promoted to a position that people think I'm not ready for.
Bunu ona söyleme ama Mike telefon kulübesinden kostümüyle çıkıp günü kurtardı. Harika.
- Don't tell him I said this, but Mike jumped inside his phone booth and put on his Superman outfit.
Sonuçta senin de ismin o duvarda değil mi?
- Your name's up on that wall, isn't it?
Başka türlü, firman, devam eden davalarla ilgili bu kadar çok bilgiyi nasıl elde edebilir?
- How else is your firm getting so much information - on our on-going cases?
Harvey Specter buraya ben gelmeden çok önce savaş ilan etti.
Harvey Specter declared war on this place long before I got here.
O zaman oradan çıkan herkesin kapısını çal ve başkalarını bul.
- Then knock on the door of everyone that has come out of that place - and find more guys.
Merak etme. Tam zamanında. Selam.
I'm right on time.
Çünkü şirketimize yaptığın zavallı saldırıyı geri püskürttük.
'Cause we just shut down your pathetic assault on our firm.
Tutunun!
[horn blaring] Hold on!
Dizlerinin üzerine çök.
[indistinct shouting] On your knees!
- Ne oluyor?
- What's going on?
onu severim 35
önemli 199
onaylandı 118
onun bunun çocuğu 24
onun adı ne 35
onu görmek ister misin 19
onaylıyorum 26
ondan 152
onu bul 30
onunla 141
önemli 199
onaylandı 118
onun bunun çocuğu 24
onun adı ne 35
onu görmek ister misin 19
onaylıyorum 26
ondan 152
onu bul 30
onunla 141
onun neyi var 30
onlar 1179
ona aşığım 44
onu buldular 16
onlar kim 116
onlara 345
onları seviyorum 37
onu bana ver 330
onu sevdin mi 31
ona sor 138
onlar 1179
ona aşığım 44
onu buldular 16
onlar kim 116
onlara 345
onları seviyorum 37
onu bana ver 330
onu sevdin mi 31
ona sor 138