Polis yok traduction Anglais
976 traduction parallèle
Ama o korkunç polis yok mu.
But that terrible policeman.
Teşkilatta haraççıları bilmeyen polis yok.
Every policeman on the force knows about the rackets.
- Polis yok.
No cops.
Okul yok, polis yok.
No school, no cops.
Buralarda polis yok, yapayalnız olduğumuzu farketmedin mi?
There are no police here haven't you noticed we are quite alone.
Polis yok!
No police!
Artık burada polis yok.
- Give us a penny. - There's no police here.
Hiç polis yok.
There aren't any policemen.
Dinle,.. ... silah yok, polis yok, numara yok.
And listen... no guns, no cops, no tricks.
Polis yok. - Hawaii halkı yok.
- No Royal Hawaiian.
Bundan böyle polis yok.
No police from now on.
Ace, etrafta hiç polis yok.
Ace, there's no police around.
Askeri Polis yok.
No M.P.
Etrafta hiç polis yok.
No other cops around.
Polis yok.
No cops.
- Daha fazla saklanmak yok, daha çok polis yok.
No more hiding, no more police.
Burada hiç polis yok.
There are no police.
Hiç polis kurabiyeleri yok, biliyor musunuz?
You know they have no cop cookies, right?
Elleri havada, duvara dayanmış, çevresinde onca polis.. .. iki saniye sonra yerde iki ceset ve aralarında o yok!
He was hands up against the wall with coppers all around him and two seconds later three corpses were lying there but he wasn't among them!
- Ama, polis müdürü bile yok.
- There ain't even a marshal in the town.
- Ve polis yok mu?
- And you say no cops?
- Unutmayın, polis falan yok!
- Remember, no police!
- Yok, Polis değil.
Oh, no, he's not with the police.
Onlar da polis. Sadece postalları yok.
After all, they are only policemen with smaller feet.
"Bundan başka gelişme yok, ancak, polis ve FBI eldeki her ipucunu izleyip, bütün şüphelileri toplamakta..."
There are no further developments, but police and the FBI are tracing every possible clue and rounding up all suspects...
Polis olmanın kötü bir yanı yok.
There's nothing wrong with being a policeman.
Sana onların polis olmadığını söylememe gerek yok.
I guess I don't have to tell you that them ain't deputies out there.
Eğer ben polis olsaydım, çok zeki olmama da gerek yok, hikâyenin çok çakma olduğunu söylerdim.
But if I were a cop, and not a very bright cop, I'd say your story is as phoney as a three dollar bill.
Bu oda, polis beye kiri boyayla gizlediğimiz..... izlenimi vermiş sanırım. Ama öyle bir şey yok, Bay Murphy.
I believe this room has given this gentleman from the police department the idea that we hide grime with paint, but it is not so, Mr. Murphy.
Polis ya da itfaiyeyi aramanıza hiç gerek yok.
DON'T WORRY ABOUT THE POLICE OR THE FIRE BRIGADE.
Çok fazla polis var. O riske değecek kadar nakit de yok.
Too many cops and not enough loose cash.
Sorun yok, polis kontrol etti zaten.
It's all right, the police checked up.
İnin, ileride polis var, yük taşıma iznim yok.
Get out, police ahead, I'm not supposed to give lifts.
Şu anda büyük bir polis kuşatması maske kullanmış olan haydutlar için 23 eyalete yayılmış durumda. Lâkin 10 milyon dolarlık altının kalanını taşıdığına inanılan kamyondan hâlen bir iz yok.
A huge dragnet for the white stocking - faced bandits has now spread to 23 states, with still no trace of the truck believed to be carrying the remainder of the $ 10 million in gold.
Bu sadece alçak gönüllülük değil iyi bir polis olacağımdan şüphem yok.
Well, thanks, men. It isn't only modesty that makes me doubt I'll make a good ranger.
Yok ben polis gibi konuşacağım diyorsanız, benden bir şey öğrenemezsiniz.
If you want to behave like a cop, then I don't know anything.
Hayır, şu an bir polis memuruna ihtiyacım yok, teşekkür ederim.
Well, I suppose so. No, no, there.
- Bırak Pepe, eve dönelim! - Polis yok mu? - Sakin olun.
Calm down, both of you!
Polis gelirse, yanıp söner siz de biraları yok edersiniz.
If the fuzz comes, it'll blink on and off, so dump the beer.
Benim kastettiğim bu değildi. Artık polis kulübeleri yok. Yani kimsenin dikkatini çekmez mi?
There's no police boxes any more, so doesn't it get noticed?
Burada senin uşağın yok! Gene polis mi çağıracaksın?
We are not your servants!
Özellikle iki polis olacağını söyledi, fazlası yok.
He specified two cops, no more.
Polis kaydım yok, Lisa ile bilinen bir bağlantım yok.
No police record, no known associations with Lisa.
Polis arabası yok.
There's no police car.
Tipik polis. Hiç mizah anlayışı yok.
It's typical police mentality.
- Ordularım veya polis birliğim yok.
- I have no armies or police.
Polis memurunun kafasındaki adaletle işim yok.
But I don't want a policeman's idea of justice.
Polis gibi konuşmam gerekirse hiçbir özelliği yok.
In terms of a police identification... she has no distinguishing marks at all.
Kaybedecek vakit yok. - Bana polis başkomiserini bul.
There's no time to waste, get me the Chief Commissioner of Police.
Polis, silah, kulüp ve sorun yok.
Without cops, without guns, without clubs, without hassle.
Genç yabanileri polis yaparak iradeyi yok edici koşullandırma teknikleri öneriyorlar.
Recruiting young roughs into the police proposing will-sapping techniques of conditioning.
yoko 23
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yoksa ben 17
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yoktu 131
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yoktu 131
yok bir şey 967
yok musun 43
yoksa ne 75
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok hayır 73
yok efendim 65
yok musun 43
yoksa ne 75
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok hayır 73
yok efendim 65