Uyandır onu traduction Anglais
470 traduction parallèle
Uyandır onu.
Wake it up.
- Uyandır onu.
- Wake him up.
Uyandır onu!
Wake him!
Uyandır onu.
Wake him up.
Uyandır onu.
Wake him.
Uyandır onu, beyaz adamın kaltağı!
Wake him up, white man's slut!
Uyandır onu!
Wake him.
Uyandır onu, ben John Shaft.
Wake him up, it's John Shaft.
- Uyandır onu.
- Wakey him up.
uyandır onu!
Wake him up!
Bayan Saskia bir saat içinde sana seslenmezse, git onu uyandır.
If the lady Saskia doesn't call in an hour, go and waken her.
Onu gecenin bir yarısı uyandırırsak kızacaktır.
If we wake him up, he'll be irritable.
Rosita eğer onu erken uyandırırsak doğum günü şarkısını bozmuş oluruz.
It will spoil the birthday song, Rosita, if we wake her too soon.
Uyandırın onu.
Wake him up.
- Onu uyandırıp sorgulamalıyız.
The thing to do is to wake him up and question him.
Yoksa düşman üniformasını görmemek bize bunu unutturuyor ya da onu tanıma isteği mi uyandırıyordu?
Whether to spare us the enemy uniform to make us forget or to get to know the man?
Şurası kesin ki aleni bir arama onu uyandıracaktır.
- One thing's sure. An open search'll put him on his guard.
# Bu kızda öyle bir şey vardı ki, sizde onu ömür boyu koruma isteği uyandırıyordu.
There was something about this kid that made you want to protect her for life.
Sizin için onu uyandırırım.
I'll wake her up for you.
- Bir koruyucu onu geri getirsin. - Evet, en kurnaz olanı uyandırın. Hayır.
And so, if multiplied by even a small mass, the result will be a very great amount of energy.
Ben onu uyandırır olacakları görürüm.
I wake it and get it all worked up.
Onu kahvaltı için uyandırıyorum.
I'm waking her up.
Onu uyandırıp, işe başlatacağız.
We're gonna wake him up and put him to work.
Jeanne, onu uyandır, dışarıda taksi bekliyor.
Jeanne, wake him up, a taxi is waiting outside. You go also.
Ver bana, onu uyandırırım.
Give it to me, I'll wake her up.
Bu acil bir durum Onu uyandır
This is an emergency. Wake him up.
Uyandırın onu, çocuklar, yoksa yakalanacağız!
We must awaken.
Her uyuya kaldığında uyandırıp onu buraya getirin.
Every time he falls asleep, wake him up and bring him here.
Onu uyandırırsan seni asla bağışlamam.
I'll never forgive you if you wake him up.
Ona bir içki daha verin. Bu onu uyandırır.
Give him another drink - that should wake him.
Onu benden daha uzun süredir tanıdığın için onu uyandırırken dikkatli olman gerektiğini biliyorsundur çünkü sarhoşluğu gerçekten çok pis.
Being as how you've known him longer than I have, you know enough to be careful how you wake him up,'cause he's a bad one when he's drinking.
Neden onu uyandırıp da bunu ona söylemiyorsun.
Why don't you wake her up and tell her that.
Sonra gecenin üçünde onu uyandırır ve...
I'd say, "I don't know. I'm not hungry."
Ken tekrar yatar ve koçu onu uyandırır.
Ken goes back to bed and his trainer gets him up.
Ve koçu Kyoto'daki altı odalı ağaç evinden 75.000 km. Koşup onu uyandırır. Merhaba.
And his trainer has to run the 49,000 miles from his 2-bedroom, 6-living-room tree-house in Kyoto to wake him up.
Onu uyandır.
Wake him up.
Yaptıklarımızdan dolayı tek korkum uyuyan bir devi uyandırmış ve onu korkunç bir hınçla doldurmuş olmaktır.
I fear all we have done is to awaken a sleeping giant and fill him with a terrible resolve.
- Bazen kendini masaldaki prenses gibi düşünmüyor musun? Prensi gelir ve onu bir öpücükle uyandırır.
- I wonder... if sometimes you don't think of yourself as a sleeping beauty in a castle... waiting for a prince to free you... with a kiss.
Çabul ol, onu uyandır!
Quickly, wake him up!
Ama onu uyandırıp müjdeyi vereceğiz.
But we are going to wake him up and tell him the good news.
Hayır, onu uyandırmayacaksın.
No, you will not wake him up.
Eğer onu uyandırırsan, ikinizi de ihbar ederim.
If you wake him up, I'm going to report you and him.
Eğer onu uyandırırsan... onu öldüreceksin!
If you wake him up... you're killing him!
Sabahları kahvaltıya gitmek için onu uyandırırdım.
A lot of times I'd get him up mornings to go for breakfast.
Bu onu uyandıracaktır...
That'll wake him up.
Evet, ama sanırım onu uyandırdım.
Yeah, but I think I woke him up.
Roma adaletinin göstergesi olarak kırbaçlansın, bu onu uyandırır.
Have him flogged as a token of Roman justice, that should wake him up.
Uyandırın onu!
Wake him up!
- Lütfen, uyandırın onu!
- Please, wake him up!
Cehennem çukuruna düşerken onu da yanımda götürmemek için, Zakhar'ı uyandırıp buradan kaçıp gitmeliyim.
I must wake up Zakhar and run away from here before I fall down the abyss, carrying her along after me.
Onun düğüm noktasını kitledim bu ilacı verip onu uyandırırsın
I knocked him out with these needles Give him this antidote And he'll wake up
onur 51
önünde 25
onun 448
onu severim 35
onun bunun çocuğu 24
onun adı ne 35
onu görmek ister misin 19
onunla 141
onu bul 30
onun neyi var 30
önünde 25
onun 448
onu severim 35
onun bunun çocuğu 24
onun adı ne 35
onu görmek ister misin 19
onunla 141
onu bul 30
onun neyi var 30
onu buldular 16
onu bana ver 330
onu buraya getir 82
onu sevdin mi 31
onu ben buldum 23
onu sevmiyorum 46
onu bana getir 26
onu buldum 214
onun için 179
onu seviyorum 468
onu bana ver 330
onu buraya getir 82
onu sevdin mi 31
onu ben buldum 23
onu sevmiyorum 46
onu bana getir 26
onu buldum 214
onun için 179
onu seviyorum 468
onu bilmiyorum 36
onu biliyorum 95
onu seviyorsun 78
onu seviyor musun 173
onu duydum 61
önüne bak 138
onun yerine 89
onun da 23
onu geri ver 55
onu sevdim 104
onu biliyorum 95
onu seviyorsun 78
onu seviyor musun 173
onu duydum 61
önüne bak 138
onun yerine 89
onun da 23
onu geri ver 55
onu sevdim 104