English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Anglais / [ Y ] / Yakalandık

Yakalandık traduction Anglais

906 traduction parallèle
Takasaki'de uzun yağmurlara daha erken yakalandık.
We had long rains earlier, in Takasaki.
Buradan bir havlu aldı, ve buraya doğru yürüdü, hala hava durumu hakkında konuşuyorduk, sadece hazırlıksız yakalandık.
He took a towel like that, and he walked over here, still chatting'about the weather, just as offhand as you please.
Salaklar! Yakalandık!
- Damn it, we've been caught!
Lodosa yakalandık ve karaya oturduk.
A southwester blew up and landed us on a mud bank.
Yedeğimizle uygunsuz yakalandık.
We're caught with our understudy showing.
- Fırtınaya yakalandık.
- We were caught in a storm.
Bugün, feci bir fırtınaya yakalandık.
Today we encountered a fearsome storm.
Bu Gökgürültüsü Dağı, çünkü orada korkunç bir fırtınaya yakalandık.
This peak is called "Thunder Mountain". That's because of the terrible storm we experienced there.
Bir Japon devriyesine yakalandık.
We ran into a Japanese patrol. He was killed.
Habersiz yakalandık, Dördüncü ve Beşinci Kale yangında mahvoldu.
Caught unawares, fire ravages the Fourth and Fifth Fortresses.
Yakalandık.
We got caught.
Senin yaşlarındayken tatile çıkmıştım. Genç bir çobana kaçmıştım. Aşıktım ama yakalandık!
At your age I went on vacation with a shepherd boy I liked but... they caught us!
Nişanlıma yakalandık.
Trouble was my fiance saw us.
Bir sene sonra da bakkal dükkanına zorla girmen için meydan okudular sen de girdin tabii ve gene beni peşinden sürükledin ardından da yakalandık.
And, a year later, they dared you to break into that grocery store with them, and you went along, and you dragged me along, too, and we got caught.
Bizi düğüne götürdü ve yakalandık çünkü silahlarımıza ulaşamadık!
She takes us to the wedding and we're caught because we can't get to our guns!
Hazırlıksız yakalandık, ama rahat etmeniz için elimizden geleni yaparız.
You caught us a little unprepared but we'll try and make you feel at home.
Sanırım doluya yakalandık.
Looks like we'll have to face the music.
Şiddetli fırtınalara yakalandık, rotamızdan uzaklara sürüklendik.
We sailed in violent storms, blown many leagues off our course.
Öğleden sonra, uçaktayken, fırtınaya yakalandık.
In the plane today, In the plane today, we ran into a storm.
Tuzağa yakalandık!
They've trapped you into pulling this thing out.
- Tuzağa yakalandık gibi görünüyor.
We seem to be caught. Trapped somehow.
- Biz yakalandık.
- We're so busted. - Look at this.
Bak, biz dışarda kar fırtınasına yakalandık.
Look, we got a blizzard on our hands out there.
Fırtınaya yakalandık!
Storm at sea!
Şiddetli bir iyon fırtınasına yakalandık. Bir mürettebat öldü.
We have been through a severe ion storm.
Yakalandık.
We've got it.
Yakalandık.
We're caught up.
Yakalandık!
We got caught!
Sırtımı deşen aşağılık yakalandığında geberecek.
The bastard who stabbed me in the back...
Polis aradı, Krallık'ta mı yakalandı?
I got a call from the police. They said that he was caught at the Kingdom office.
Kızın suç üstü yakalandığını.
Practically caught red-handed.
Sizi hayal kırıklığına uğrattığım için... özür dilerim. Ama Lord Ferncliffe bugün ağır şekilde nevrit hastalığına yakalandı.
I'm so sorry to disappoint you... but Lord Ferncliffe was taken frightfully ill with neuritis this afternoon.
Çok kısa bir zaman zarfında uçmayı öğrendi, bir uçak çaldı, yakalandı... hapse atıldı, hapisten kaçtı.
He learned how to fly, stole a plane, got caught, put in jail, escaped in an amazingly short space of time.
Bu adam çalıntı bir atla yakalandı, ve bu mahkemece açık bir delildir.
This man was caught on a stolen horse, and in this jurisdiction, that's prima facie evidence.
Eğer Max yakalandıysa,... kimsenin artık şansı yok demektir.
If Max was caught nobody's got much of a chance anymore.
Geçen sefer, biri beni vizon mantoyla susturmak istemişti ama o gemi şirketinin başkanı hapse tıkılana dek asla vazgeçmemiştim hatta o kış zatürreeye bile yakalandım, bu yüzden.
Now, don't try a muzzle. The last time someone wanted to gag me, he tried it with a mink coat but I never let go until the president of that particular ship company wound up in jail, even though I did get pneumonia that winter.
Yakalandı, ama artık serbest! Sana söylüyorum, adam hücresinde kilit altında.
I tell you he's locked up in his cell!
Kısa süre önce haydutları yakaladıklarını işittim sonra ben de yakalandım ve onlarla aynı hücreye tıkıldım.
Soon as I heard they got raiders I got arrested and thrown in the cell with them.
Bay Stanger'ı çağırmıştık ki o bir hastalık nöbetine yakalandı ve onu özel uçağıyla geri gönderdiler.
We had a call that Mr. Stanger had a sick spell... and they hauled him back in his private plane.
Kızın peşinden ayrılmıyordu, o kadar strese girmişti ki ansızın zona hastalığına yakalandı.
And he started following her around, and she got him so nervous... he bust right out with the shingles.
Yol hakkı vermediği için kısa sürede yakalandı
He was soon arrested... for failing to yield the right of way.
Sizden biri yakalandığında kızın profesyonel olduğuna yeminler edip adımlarına dikkat etmesini söylüyormuş.
The white men swore that girls were professional. Told them they had better watch their step, or get a good pistol-whipping.
Bir genç kızı baştan çıkartmakla suçlanan... Lord Gilbert'in topraklarındaki bir mahalle papazı, lordun askerleri tarafından yakalandı ve... derhal sivil mahkemeye çıkarıldı.
A parish priest in Lord Gilbert's domain, who is accused of debauching a young girl, has been seized by His Lordship's soldiers and dragged before the civil courts.
Öteki görevli hummaya yakalandı, oradan almak zorunda kaldık.
The other man went down with fever and we had to take him off.
Tekrar hırsızlık yaptım ve yakalandım.
I stole again and I got caught.
O zaman damızlık olarak yakalandın.
Then you were captured as breeding stock.
bazı güzel kitaplar, bir piyano, bazı baharatlar, malzemeler, bir matematikçi, kıbrısta yakalandı,
Some beautiful books, a harpsichord, some spices, materials, a mathematician captured in Cyprus,
Aslında çığlıkları duyduk ama, yakalandığını sandık ve bu yüzden yukarı çıkmak istemedik.
We thought we could hear screams, but for all we knew, that could have meant those things were in the house after her.
Yakalandığınız hastalık...
Now, the disease you're suffering from is...
Sayfa 105'de, Chillán hapishanesi raporuna göre, sanık Valenzuela'nın yakalandığında üzerinde bulunan şeyler : Bir battaniye, bir tencere, bir çarşaf... bir kutu tencere, iki makara iplik... ve bir eğe.
In Page 105, including information form Chillan prison, whereby prisoner Valenzuela was put at the disposal of the court, together with the objects found on his person, which were... a coat, a pot, a bed sheet... a tin spoon, two thread spools,
Uzun lafın kısası, salonda... yakalandı.
Well, not to put a too fine point to it, he was discovered... in the lounge.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]