Zamanlari traduction Anglais
20 traduction parallèle
Ve bu yüzden, oldukça hossohbet geçen bu zamanlari sevgiliye ispat edemedigimden dolayi, bunlari kötü bir adama ispatlamaya ve o günlerin bos keyiflerini mahvetmeye kararliyim.
And therefore, since I cannot prove a lover, to entertain these fair well-spoken days, [? ] I am determined to prove a villain, [?
Bana umutsuz oldugum zamanlari hatirlatiyorlar.
They remind me of how desperate I used to be.
Herkesin yalniz oldugu eski zamanlari özlüyorum.
I miss the old times when everyone was alone.
Su samurlari on dakika kadar su altinda kalabilirler ihtiyaclari olan su kabuklularini bulmak icin bol bol zamanlari vardir.
Sea otters, however, can stay underwater for up to 10 minutes and that's ample time to find the shellfish they need.
Saint Benedict'deki kalan zamanlari... bitmek bilmeyen muziplikle ve.. C've D çiglari arasinda geçti.
So, his remaining years at Saint Benedict's passed... a midst an inexhaustible series of pranks, and an avalanche of C's and D's.
- harika zamanlari...
- they were in bloom...
Gençlik zamanlari.
Good times. Good times.
Ne zamanlari?
What times?
Ne ihtiyacin olursa... Tur rehberi, yemek zamanlari, aglayacak bir omuz...
Anything you need, tour guide, lunch date, shoulder to cry on?
Cy'dan önceki zamanlari hatirlamiyorum.
I don't remember a time before I met Cy.
Lily'nin oyle goguslere sahip oldugu zamanlari hatirliyor musun?
Did you know Lily when she had her boobs?
Tatil zamanlari dökme demir tavalarimiz kapis kapis gidiyor yalniz.
Although the cast-iron roasting pans do pick up around the holidays.
O polislerin neyin ne oldugunu anlamalari icin, daha fazla zamanlari olmasini mi istiyorsun?
You want those cops to have more time to figure out what's what?
Annen ve babanla olan zamanlari hatirla
Remember the time with your mom and dad.
O zamanlari kötülemek için söylemiyorum. Güzel anılar olarak hatırlanacaklar.
Not to denigrate those experiences,'cause those were special times.
Diyorsun ki her seyi, zamanlari bile yazdi.
You're saying he time-stamped everything.
Doktorlarin kurtaj yapabilecegi zamanlari gectim doguracagim, Fiona
I am way past when any doctor would do an abortion anyway, so just save it, Fiona.
Zaman vardi. Birileri onu ariyor olsaydi, yeterli zamanlari vardi.
There was a time when somebody was looking for her.
O zamanlarï özleyeceksin.
Boy, you're gonna miss those times.
- O zamanlari pek hatirlamiyorum, yani... onemli degil, bu konulari konusmak zorunda degiliz.
Well that's okay, we don't have to talk about that.
zamanı 41
zaman 286
zamanında 22
zamanla 88
zaman geçiyor 44
zamanlama 22
zamanım yok 137
zamanın var mı 17
zaman yok 141
zaman doldu 144
zaman 286
zamanında 22
zamanla 88
zaman geçiyor 44
zamanlama 22
zamanım yok 137
zamanın var mı 17
zaman yok 141
zaman doldu 144
zamana ihtiyacım var 37
zamanımız azalıyor 34
zaman geldi 92
zamanın var 16
zamanım var 22
zamanım olmadı 22
zamanımız tükeniyor 18
zamanı geldi 236
zamanını boşa harcıyorsun 43
zamanı gelince 71
zamanımız azalıyor 34
zaman geldi 92
zamanın var 16
zamanım var 22
zamanım olmadı 22
zamanımız tükeniyor 18
zamanı geldi 236
zamanını boşa harcıyorsun 43
zamanı gelince 71