English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Anglais / [ Z ] / Zamanları

Zamanları traduction Anglais

32,711 traduction parallèle
Olacakları durdurmak için yeterli zaman yok. Ama kendilerini kurtarmak için hala zamanları var.
There's no time to stop what's about to happen, but there is time for them to save themselves.
Sana Davy Cricket dediğimiz zamanları hatırlıyor musun?
Hey, remember when we used to call you Davy Cricket?
Gazı üretmeleri zamanlarını alacak.
It will take them time to manufacture the gas.
Bu zor zamanları yaşarken sizler elimi son ana kadar bırakmadınız.
In this difficult situation, through it all, you did not let go of my hand.
Sidney James, "Roanoke Kabusum" tüm zamanların en başarılı televizyon programlarından biriydi.
Sidney James, My Roanoke Nightmare was one of the most successful television shows of all time.
Ertesi yıl dizinin sonraki sezonu yayınlandı ve tüm zamanların reyting rekorunu kırdı.
The following year, the next installment of the series aired, setting an all-time ratings record.
En karanlık zamanlarımda beni hayatta tuttu.
At my darkest times, she kept me alive.
Zor zamanlarında yanlarında olmak istiyorsun.
You know, you want to be there for their struggle.
Zor zamanlarında onlarla olmak istiyorsun.
You wanna be present for their struggle.
Plaja gittiğimiz zamanları hatırlıyorum... ve... yüzüp oynadığımızı... herkes sıcaktan bunalmış ve terlemiş olurdu... ve güneş kreminin kokusu duyulurdu.
I think about the times that we used to drive to the beach, and... swim and play... and everybody was hot and sweaty, and you could smell the lotion, you know, the sunscreen lotion.
Yoksul olduğum için zor geçen zamanlarım oldu.
There were times that were difficult... because I was poor.
Ama Bangkok'un sıkıntılı zamanları oldu.
Then Bangkok had its own troubled times.
Vietnam'da vaftiz annem Diane'le havan mermi topladığımız zamanları anımsatıyor bana bu.
You know, this really reminds me of my time in Vietnam, picking up mortar shells with my godmother, Diana.
Ve o güzel zamanlarını labaratuvarda bize DNA sonuçlarını vermek için harcayacaklar.
And the lab are taking their sweet time in getting us any fetal DNA results.
Hayır. İki yıldır onun temel ihtiyaçlarını karşılıyoruz daire masraflarının yarısını ödememizden seyahatlarinden, zamanları saymıyorum bile.
And now we're out her base benefits for two years, not to mention half the cost of her apartment, outings, time.
Ölüm zamanları geçtikten sonra adaylar alınmamalı.
Well, candidates shouldn't be taken after their T.E.L.L. has passed.
Lanet olası zenginler, çok fazla boş zamanları var.
Damn rich people. Too much free time on their hands.
Sessiz ve tatlı bir kız olduğun zamanları daha çok seviyorum.
I liked it better when you were just quiet and sweet.
4 Temmuz zamanlarıydı.
It was around the Fourth of July.
Bir zamanlar.
Didn't this guy used to be your friend?
Biraz araştırdım ve görünüşe göre dostumuz Jack Payne bir zamanlar Anhur'da çalışıyormuş.
I did some checking, and it seems our good friend Jack Payne was once an employee of Anhur.
O zamanlar, Kral Taejo'nun ordusu Wihwa Adası'ndan çekiliyordu.
At that time, King Taejo's army was retreating from Wihwa Island.
Dalyan gibiydim o zamanlar.
- I was vigorous in those days. - Oh.
O zamanlar bu insanlar kim bilmiyordum.
I didn't know exactly who these people were at the time.
O zamanlar bu türde kumaşlar yoktu.
They didn't have this kind of fabric back then.
Gerçekten. Ayrılmayı düşündüğüm zamanlar oldu ama kilisenin tepkisinden onun kaybedebileceklerinden korktum.
I thought of leaving, but I kept thinking about how the church would react, that he'd lose them.
Monica'nın çılgınlık seviyesi bazı zamanlar korkutucu olabilir.
Monica's brand of crazy can be kind of terrifying sometimes.
Bir zamanlar Howlin'Wolf masamizda yemek yemisti.
Howlin'Wolf once ate dinner right at our dining table.
O zamanlar paraları vardı.
They had more money back then.
O zamanlar benimle daha çok kişi konuşurdu.
Lot more people talking to me back then.
Bence o zamanlar cevap bulmak için buraya çok insan geldi.
I think a lot of people came here to find answers at the time.
Bu, o zamanlar hayal ettiğim şeydi.
This is what I dreamed at that time of life.
Bir zamanlar yeni kuşak genç şeflerin en iyisi olan ben... yaşamak için Pizza Hut'a yemek götürüyordum.
A chef, who was once the best among the new breed of young chefs, was delivering to Pizza Hut to sustain life.
Kazandılar çünkü bir zamanlar özgür olduğumu unutmanı istediler.
They are definitely going to win, they made this hoax so that you can not be free.
Dibe vurduğun zamanlar oldu mu?
Want to tell me about that rock bottom you probably hit?
Bir zamanlar dinlerdi.
That was true once.
O bir zamanlar güçlüydü.
She was strong, once.
Oxford'da yaşadığınız zamanlar, Hanna Raid adında birini tanır mıydınız?
Look, when you were living in Oxford, did you happen to know a girl by the name of Hanna Reid?
Bir zamanlar, gerçek bir gazeteci olmanın hayalini kuran küçük bir kız varmış. Ama, spiker olmak için yeterince yetenekli ve güzel olmadığı için gerçek haberler yerine, ucuz fahişe reklamları veren kötü bir kanalda sıkışıp kalmış.
Once upon a time, there was a little girl who dreamt of being a real journalist, but it turns out she's a no talent hack who's not pretty enough to be a TV anchor, so she's stuck at a low rent rag
Marcy'nin yardımıma ihtiyacı olduğunu düşündüğüm zamanlar onun için kendi cebimden harcadım.
When I thought Marcy was somebody who... needed my help, I did do things out of my own pocket.
Bir zamanlar ordu komutanıydım.
I once led an army.
Bir zamanlar yaşanan her şeye çünkü bir daha asla yaşanmayacaklar.
To... to everything that once was'cause it ain't coming back.
- Tehlikeli zamanlar üzerimizde geziyor. - Biz herşeye hazır olmalıyız...
Perilous times are upon us, and we must be ready for the...
Ona sahip değilken o çok zor zamanlar geçirdiğinin farkına varıyor.
He's just having a hard time realizing we're nothing like him.
Çocuk olduğum zamanlar babam bana bunu okurdu.
My father used to say that to me all the time as a child.
Söylemek istediğim sen ve annen gibi bir sürü insanın o zamanlar kayıpları oldu.
All I'm saying is that, uh, a lot of folks, just like you and your mom, lost people back then.
Ta o zamanlar, Jacob'ı bulduktan sonra, bütün dostlarımla komşularım güveç ve turtayla gelmişlerdi.
Back then, after they found Jacob, all my friends and neighbors came with casseroles and pies.
Bu zombıyi bir zamanlar tanıyordum.
I knew this zombie once.
Aslında bir zamanlar güzel bir kadının verdiği yanık kremi kuponum var.
Actually, I have this coupon for the burn cream that this beautiful woman gave me once.
Çılgın zamanlar değil mi?
Crazy times, huh?
Dediğin gibi çılgın zamanlar.
Like you said... crazy times.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]