English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Anglais / [ Z ] / Zamanımız

Zamanımız traduction Anglais

24,940 traduction parallèle
Hâlâ zamanımız Jacob.
There's still time, Jacob.
Eski patronum bu davayı almayı çok istemişti, ama buna ayıracak zamanımız ve bütçemiz yoktu.
My old boss was dying to take it on, but we didn't have the time or the money.
Ve bunu ispatlamak için 48 saatten az bir zamanımız var.
And we have less than 48 hours to try and get it done.
Amerika ve Vietnam birlikte çalışıyor olsalar da hala bölgesel seviyede bozulma var. Torpiller yapıldı, rüşvetler verildi ve şu anda zamanımız giderek azalıyor.
Even though the U.S. and Vietnam are working together, there's still corruption at the local level.
Zamanımız var.
We got nowhere else to be.
Tabii, ama hepsini tek tek öldürmeye zamanımız yok.
Sure, but we don't have time to shoot them all.
Bize sonra bağırırsın ama şimdi zamanımız biraz kısıtlı.
Yeah. You can yell at us later, but right now, we're on a bit of a clock.
Jerry, zamanımız yok.
Jerry, that's time we don't have.
Zamanımız tükeniyor.
We're running out of time.
- Çok fazla zamanımız yok, tamam mı?
We don't have much time, okay?
Yani muhtemelen zamanımızı boşa harcıyoruz.
So we're probably just wasting our time.
Zamanımız azalıyor.
Time is running out.
Bazen harekete geçmeden önce düşünmeye zamanımız olmaz.
We don't always have the time to think before we act.
Jenny hala amniyotik sıvı sızdırıyor. Bu da zamanımızın tükendiği anlamına geliyor.
Jenny's still leaking amniotic fluid, which means we're out of time.
Yeterince zamanımız yok.
There's not enough time. Fuck it.
Ne zaman başımızı belaya soktum?
When have I ever gotten us in trouble?
Ne zaman bırakacağımızı bilmiyoruz.
Not knowing when to quit.
Biz de her zaman yardım için buradayız.
And we are always here to help.
Bu şartlar altında olduğu için utanç duyuyorum, ancak böyle olmasaydı, yollarımız hiçbir zaman yeniden kesişmeyebilirdi.
"Shame that it was under these circumstances, but..." "had it not been, our paths may never have crossed again."
Onarımın bitmesi için bu şekilde zaman kazanmalıyız.
We need to draw this out, buy some time to make repairs.
Sizin gerçekliğinizde A noktasından B noktasına gitmeniz gerekirken, uzay-zaman içinde bir delik açtınız ve buraya geldiniz, bizim Ishida'mızın tahtını geri aldığı yere.
Instead of going from point A to point B in your reality, you punched a hole through space-time and ended up here, where our Ishida reclaimed his throne.
Onları yakaladığımız zamanın haricinde.
Except when we grabbed them.
Bak, eğer bizim bu iş için uygun olmadığımızı düşünüyorsan o zaman gidip yaptıracak başka birilerini bulabilirsin.
Look, if you don't think we're capable of doing this job, you can go find someone else to do it.
O zaman Baz'a bu saçmalığını bu gece yapmayacağımızı söyle.
Then tell Baz we're taking the night off from his bullshit.
Parayı akladığımız zaman yeni bir ev alacağız...
When the money's clean and we got a new house...
Niyetimiz iyi de olsa bu yaptığımız değişiklikler zaman boyunca yayılabilir feci sonuçları olan bir zamansal domino etkisi yaratabilir.
Even if we act with the best of intentions, these changes can ripple throughout time... A temporal domino effect with disastrous consequences.
Bunca zamandır Barry'ye kızıyorum. Şimdi ise zamanın içine ben ettim.
This whole time, I've been mad at Barry, and now I'm the one who messed with time.
O zaman şu anda hissettiklerimi konuşamayız.
Then I don't think we could possibly have a conversation about... how I'm feeling right now.
Ne zaman Star City'ye gelip yardımımı istesen kaçınılmaz bir şekilde bir anda başımızı dertte buluyoruz.
You come to Star City, you ask for my help, and then, inevitably, immediately, we end up up the creek!
Zaman yolcusu dostlarımız uçan bir zaman gemisiyle burada belirecek, değil mi?
Our time-traveling buddies in a flying timeship are supposed to just pop up right here, right?
Döndüğünüz zaman yarattığım yeni bir zaman çizgisinde olacaksınız. herkesin geçmişinin ve geleceğinin... etkilendiği bir zaman diliminde sizinki de dahil.
When you return, you will be in the new timeline I created, where everyone's past and everyone's future has been affected, including yours.
Zamanda geri gidip zaman çizgisini değiştirdiğim için sanırım. ve her şey bıraktığımdan çok farklı... sizin hayatlarınız da dahil.
I think because I went back in time and changed the timeline, and now things here are different than before I left, including some of your lives.
Church'ün cebinde çok fazla polis var. Her zaman beş adım önümüzde. Conahan da olmayınca Church'ün SKB'ye olan saldırısını da göze alınca bence ekibe daha fazla adam almalıyız.
Too many cops on Church's dime keeping him 5 steps ahead, and with Conahan gone and Church's assault on the ACU,
Amerikalı bir serseri hiçbir zaman anlamayacaktır. Yani Anatoly'nin sana öğrettiği tüm lafları söyleyebilirsin ama hiçbir zaman bizden biri olamayacaksın ve burada yabancılara ne yaptığımızı öğrenmişsindir.
Some American castaway will never understand, so you can say all the words that Anatoly feeds you, but you'll never be one of us, and you should know by now what we do to outsiders.
En güzel kısmı bunları her yere asıp Oliver'ı kızdırdığımız zaman olacak.
You know, the best part is this is gonna piss Oliver off when we hang these up all over the place. Ohh.
Lars'ın Türkiye'de geçirdiği zamanı araştırmalıyız, Ortağıyla ilgili bir bağlantı bulabilecek miyiz bakalım.
We'll look into Lars'time in Turkey, see if we can dig up a connection to his partner.
Ve net olmamız açısından benim de bir şeyler başarmak için bu ailedeki herkes kadar şansım var ve senin bunu anlama zamanın geldi de geçiyor bile, kendini beğenmiş piç.
And just so we're clear, I am just as likely as anyone else in this family to make something of myself, and it's about time you got that, you arrogant shit.
Ama bu olay burada, Scorpion'daki amaçlarımızı yolundan saptıracaksa o zaman gerçekleşemez.
But if-if it's gonna derail the goals that we've set here at Scorpion, then it can't be realized.
O zaman sanırım uygunun az daha altında kalmak zorunda olacağız.
Then I guess we'll have to be a little under optimal. Time's up!
Her zaman birbirimizin yanında olacağımızı söylemiştik.
We said we'd always be here for each other.
Doktor Steven Meyer, kurucumuz, tercümanımız, ve muhafızımız onun için dünyevi suretinin ötesine geçme ve saf Aydınlık olma zamanının geldiğine karar verdi.
Dr. Steven Meyer, our founder, our interpreter, and our guardian has decided that the time has come for him to transcend his earthly form and become pure Light.
- Geçen ayın bu zamanı burada mıydınız?
You were here this time last month?
- Eğer başarısız olursam, o zaman onu yakalamama yardım edersin.
If I fail, then you help me catch him.
Başladığımız zamanı hatırlıyor musun?
Remember when we started?
Rus sürüsünü ele geçirme planımızı da o zaman yaptık.
That is when we first came up with our plan to take over the Russian Pack.
Şimdi her zaman güzel davranmamız mı gerekecek?
Now we're supposed to be nice to her all the time?
Nerede yapacağımızı, ne zaman yapacağımızı yapıp yapamayacağımızı öğrendik.
And we learned where we could, when we could, and as much as we could.
Eskiden çocuklarımız bebekken Sofia ne zaman ağlasa ya da gözüne sabun kaçsa ne yapacağını bilmediği için beni arardı.
You know when the kids were babies, he used to call me all the time when Sofia would cry or she got soap in her eye and he didn't know what to do.
O zaman planımız ne? Her şey bittikten sonra ne yapacağız?
So, what's our plan... with you and I after all this is over?
- İyileştiğim zaman bu hastaneyle işim bittiğinde buralardan biraz uzaklaşmalıyız.
- Yeah, when I'm well and I'm done with this place, we should go away together.
Bu neden çok sorun yaşadığımızı açıklıyor o zaman.
That explains why we're having so many problems, then.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]