English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Anglais / [ Z ] / Zamanıydı

Zamanıydı traduction Anglais

3,175 traduction parallèle
O olayı aklımdan sildim, çünkü savaş zamanıydı.
I blotted it from my mind cos it was wartime.
Yeni bir yaklaşımın zamanıydı Lordum.
It was time for a new approach, my lord.
Belki de işteki en parlak zamanıydı. Bilmiyorum ama...
Maybe it was his time in the service, I don't know.
Ama bunca zamandır bunlar, Hall için parti yapma zamanıydı değil mi?
And all the while, it was just party time for old Hal, wasn't it?
Eğitim bitti, artık yarışma zamanıydı.
Training was over, and it was time to race.
Artık yarış zamanıydı.
Now it was time to race.
Pinto'mun zaferiyle yarışçı çocuğu kontrol etme zamanıydı.
With a victory for my Pinto complete, it was time to check on race boy.
Adam'ın pistteki başarısından sonra, Mustang II'yi haketiği kötü yere tekrar koyma zamanıydı.
After Adam's victory on the track, it was time to put the Mustang II back in its place.
Mustang II'nin, Adam'ı utandırmasıyla, aynı şey şimdi Tanner'ın Yugo'sunun başına gelme zamanıydı.
Wood : With Adam's Mustang II shamed, it was time to do the same thing to Tanner's Yugo, and I knew he wouldn't be able to turn down the chance to show off.
Tam da zamanıydı!
That's the last thing I need!
Şimdi meslenin aslını öğrenme zamanıydı ve hikayede kimin olduğunu öğrenmek için personelle konuşmaya gittim.
Now, I wanted to find out who these beings were or the stories that were circulating, so I went back, and I talked to staff.
Yani, bir kat palto üzerine palto, üzerine palto ve bunun gibi, her şey... Teknede yatmak zorunda kaldık ve kıyıya çıkamadık. Bilirsin, mola zamanıydı.
I mean, a coat upon a coat upon a coat... and like this, and everything... and we had to lie out in a boat... and we didn't get ashore either... you know, when there was a break.
- Şov zamanıydı.
Showtime.
Smart Fortwo Passion Cabrio aracımla ilk yarışmada zafer elde ettim. Artık şehri bırakıp arabalarımızın kırsalda nasıl yola çıktığını ortaya çıkarma zamanıydı.
With my Smart Fortwo Passion Cabriolet victorious in the first challenge, it was time to leave the city and find out how our cars fared in the countryside.
Atıldığın zaman orada mıydı?
Was he there when you got popped?
Sara'yı en son sağ gördüğünüz zaman mıydı o zaman?
And that was the last time you saw Sara alive?
ve ondan önce zaman yolcularıydı.
And before that, time travelers.
Tamam o zaman, bunu söylemek istemiyordum ama tabloyu indirmemin asıl sebebi Bernadette'in seni çok kıskanmasıydı.
Okay, look, I didn't want to say this, but the real reason I took the painting down was... because it made Bernadette very jealous.
Haberi yayınlamaya söz verdiğimiz zaman yayınlamalıydık.
We should have run the story when we promised we would.
Biliyor musun, savaş zamanı Lamb'in birlik komutanıydım.
You know, back in the war, I was C.O. of Lamb's unit.
- Son görüşmeniz o zaman mıydı Mark?
That the last time you saw him, mark?
Önce tıbbî tetkikçi doğrulamalı ama morluğa ve sertliğe bakacak olursak ölüm zamanı muhtemelen dün öğle civarıydı.
- We'll have to confirm with the ME but judging by the lividity and state of rigour I'd estimate the time of death as sometime yesterday afternoon.
Buraya ilk taşındığım zaman, yeni bir berber bulma konusunda sıkıntılıydım o yüzden de annem tüm saç kesim kayıtlarımı Bay D'Onofrio'ya göndertmişti.
When I first moved here, I was nervous about finding a new barber, so my mother had all my haircut records sent here to Mr. D'Onofrio.
Zaman damgalanmış... bu konserden hemen sonra mıydı?
It's time-stamped... this was right after the concert?
Kaldığı kitap evinden çıktığı zaman mıydı acaba?
Would that be when he left the bookstore where he was renting?
Sen her zaman bu kadar şapşal mıydın?
Are you always this silly?
O zaman saat 9 : 00'a kadar tam bir baş belası olmalıydım.
I should've been a huge pain in the ass by 9 : 00.
Ve ben uzun zaman önce seni Jim'le ayarlamalıydım.
And I should have fixed you up with Jim a long time ago.
Donna ile sorunum onun her zaman küçük hasta kız rolünü oynamasıydı çünkü onda lupus vardı.
My problem with Donna was that she was always playing poor little sick girl because she had lupus.
Gittiğin zaman orada tanıdığın biri var mıydı?
Did you know anyone when you arrived?
O zaman bunu duyar duymaz kaçmalıydın. Neden geri döndün?
You should've run Why did you come back?
Orada onun o zaman stüdyodaki halini gösteren bir fotoğraf var Eğer Syd'ın 67 başlarındaki halini görseydiniz sonraki Syd ile çok farklıydı.
And there is the Photograph of HIM in the Studio at the time, and if you Looked at Syd in Early'67 and then Syd, SO IT was Different.
Yani tüm zaman boyunca orada mıydı? Evet.
So it was there the whole time?
Ama Pete, Patty'e her zaman çok bağlıydı.
I don't. But Peter was always very loyal to Patty.
Onu yemeğe çıkaracak zamanı bulamadığını telafi etmek için ona bir daire aldığını söyleyebilesin diye onu yemeğe çıkartmayacak mıydın?
Weren't you taking her to dinner to tell her about the apartment you bought for her to make up for the fact that you don't have time to take her to dinner anymore?
Onu öldürmek, her zaman planın bir parçasıydı sadece işin bittiğinde telefonu alman gerekiyordu.
Killing him was always part of the plan, you just took the phone after you've done.
Her zaman şanslıydım.
I was always lucky.
- O zaman da bir sandalyeye bağlı mıydım?
Was I tied to a chair then? No...
Annecik zamanında orada olmalıydı.
Mommy should have been on time.
Yapabildiğimiz en hızlı tur zamanını yapmak için... tehlike ve utanca karşı cesur olmalıydık.
We had to brave danger and shame to set the fastest time we could.
Merak etmen gereken şey ne zaman koyulacağımız olmalıydı.
Not if, when.
O zaman belki de hiç tatile çıkmamalıydın.
Then maybe you shouldn't be on vacation in the first place.
Kötü bir zaman mıydı?
Hey. Bad time?
O zaman hâlâ üniformalıydım.
I was still in uniform.
Her zaman böyle akbaba mıydın yoksa bu geçici bir değişim mi?
Have you always been a vulture, or is this a recent transformation?
Sokak arasında işiyordu işte ona asıl o zaman saldırmalıydım, yani işerken çünkü eğer öyle bir durumdaysanız kavga etmeniz çok zordur.
And he was peeing in this alleyway, that's when I should really have laid into him, while he was peeing, because it's difficult to fight back if you're in a situation like that.
Her zaman olduğu gibi çok istekliydim mücadelenin önlerinde olmak için hırslıydım. Kamboçya : McCullin'in vurulduğu an
I was very eager, as always, and ambitious to get to the front of the fighting.
Bizimle konuştuğu tüm zaman boyunca hançer sırtına saplıydı.
The dagger was already in her the whole time she spoke with us.
Sana öğretmenlik yapmak zaman kaybıydı.
Teaching you is a waste of time.
" O dudaklar o gözler o gülümseme, ölümümdü ağzın bir söz verdi ama kalbin yalanlarla kaplıydı yalanlar söylediğin her şey yalanlar çağır beni yalanlar bittiğinde her şey, her zaman yalan uyan...
* Those lips * those eyes * that smile was my demise * your mouth made promises * but your heart was filled with lies * * lies * everything you said was lies * * call me when you finish * lies * everything is always lies * wake up
Biliyorsun her zaman Bon Jovi hayranıydım.
Come on, you know I've always liked bon jovi.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]