Çalıştır traduction Anglais
12,053 traduction parallèle
- Birisi çalıştırın ihtiyacım.
- I need someone run it.
Bu canavarları çalıştırıyorum.
And I am putting these monsters to work.
Hiçbir sebep yokken sirenleri çalıştırıyorum acayip hızlı sürüyorum. Sırf yapabiliyorum diye. Değil mi ama?
I put my siren on and drive really fast for no reason at all, just'cause I can.
Paige minibüsü çalıştır, gaza bas ; sonra kontağı kapat ve gazı kökle.
Paige, turn the van on, press the accelerator, then turn it off and floor it.
Hemen çalıştır McGee.
Fire it up, McGee.
Ya ölene kadar Bart Simpson pinyataları üreten bir fabrikada çalıştırılırsak?
What if we end up in a factory making Bart Simpson piñatas for the rest of our lives? !
Fugitoid, gemiyi çalıştır!
- Fugitoid, start the ship!
Gemiyi çalıştır!
Start the ship!
Ve bir Thunderbolt Bravo mu çalıştırıyorum?
And I'm operating the Thunderbolt Bravo?
Elciklerin çalıştırılmasını istiyor.
COMMENTATOR : He needs the handlebars working on.
Onu çalıştırırım.
I'll have him work on it.
CSU doldu orada ne toplamak A-Çalıştır gönderme.
CSU's sending an A-Run to collect what's up there.
Ama demiryolu kameralarını çalıştırır.
But it would trigger the MTA cameras to record.
- Cha seni çok çalıştırıyordur kesin.
Cha must be making you work so hard.
Çok müşteri varken de 40-50 dakika fazla çalıştırıp bunun için ödeme yapmıyorsunuz.
When there were lots of customers you kept them 40 to 50 minutes longer and didn't pay them for it.
Eğer taşımacılar etrafta biraz kaba görünürse bunun nedeni Temiz Sicil Taşıyıcıları'nın hayatlarında dönüm noktası olması için sadece eski hükümlüleri çalıştırmasıdır.
If the movers look a little rough around the edges, that's because Clean Slate Movers only hires ex-convicts to help them turn their lives around.
Sonunda kalbi tekrar çalıştırıp Lord Trash'i uyandırabiliriz.
We can at last start his heart beating again and wake Lord Trash.
Tenebrae yeniden çalıştırırsa onu Trash'i olanak dahilinde uyandırıp geri getirebilir.
If Tenebrae restarts it, they could potentially wake Trash and bring him back.
Sistem, ayrıştırıcıyı çalıştır.
System, run sequencer.
Sanırım onlara NZT'nin etkisindeyken FBI'ın bana Rusça çalıştırttığını kimse söylememiş.
I'm guessing no one told them that the FBI made me study Russian while I was on NZT.
Arabayı çalıştır!
Start the car!
- Arabayı çalıştır!
Start the car!
Çalıştırmak yasaktır.
Operation Prohibited. ]
Fark etmez, çalıştır gitsin Jane.
Doesn't matter, just fire it up, Jane.
Çalıştırıp buradan uçsak bile, ya birileri bizi duyarsa.
Even if I could start it, let alone fly it, if someone hears...
Bedeninden çok kafanı çalıştır!
Use your head more than your body!
Arabayı çalıştırıp sürmeye başla.
Just start the car and drive already.
Hayır, NSA'de çalıştığını iddia eden biri tarafından oyuna geldiğini düşünüyorum.
No, I'm saying that you were probably conned by someone who claims they work for the NSA.
Bir keresinden iki tanesinin katır gibi botu çekerek kaçırmaya çalıştıklarını gördüm.
I once saw two of'em hitch up like a pair of mules and try to run a boat outta here.
- Kayıt cihazının çalıştığını fark ettim.
- Noticed your A.R. was operational.
Ben Daily Planet'te çalışırken Perry White, sandalyenin birini kaldırıp pencereden attı çünkü birisinin teslim gününü kaçırmıştı.
When I was working at the daily planet, Perry white picked up a chair and he threw it out of the window, Because somebody missed a deadline.
Çünkü, son iki yıldır birlikte çalıştığım adam belki de babamı öldürdü.
Because maybe the man that I've been working with For the last two years killed my father.
Arabayı çalıştır.
[Dee crying] Go start the van.
Çalışanlarımız yapılandırılmıştır :
Our aides are instructed :
Rebecca'ya yardım etmeye çalıştım ama az kalsın ayırıyordum bizi.
I tried to help Rebecca, and instead I almost got us split up.
Sanırım bilgisayarlarıma sızmaya çalıştılar ama güvenliğim çok sağlam.
And I think they tried to get into my computers, but the security's too tight.
Hayır, ben onu kurtarmaya çalıştım, ve kurtarabilirdim de ama bir Gelumcaedus ile kavga etmek ile meşguldüm.
No, I tried to save her, and I might have, but I was too busy fighting a Gelumcaedus.
Babanız çocukken odasındaki pencere camını kırıp suçu benim üstüme atmaya çalışmıştı.
When your dad broke his bedroom window and tried to blame it on me.
Yıllardır beklettiğim bir tane var. - Ortaokulda bir araya getirmeye çalıştığım bitirim üçlü içindi ama iki kişi eksiğim vardı. - Ciddi mi?
You know, I've actually ( chuckles ) had one I've been sitting on for years.
Hayır, yapmaya çalıştığım şey artık herkes beni terk ediyorken hayatımı nasıl yaşayacağımı öğrenmek. Kes şunu ya.
No, what I'm doing is trying to figure out how to live my life now that everyone is leaving me.
Hayır, ama onun araştırmasıyla çalışma yapmıştım.
No, no, but I... I studied her research.
Şirkette bir zamanlar birlikte çalıştığım Ari Wier adını bir araştır.
Check out a guy named Ari Weir at the firm I used to work for.
Son birkaç haftadır Şahin Göz programında benimle çalıştığın için teşekkürler.
I want to thank you for walking me through your Hawk-Eye program these last few weeks.
Ormanın sınırını bulmaya çalıştım ama NZT'nin etkisinde değildim.
I tried to find the edge of the woods, but I wasn't on NZT.
Tahminim, Alicia ona aptalca bir şey yapmaması konusunda tavsiye vermiştir,... ve o da akıllı görünmek için bütün davalara çalışmıştır.
My guess is, Alicia advised him not to do anything stupid, and he's boned up on all the cases in order to appear smart.
Burada yapmaya çalıştığın şey anayasaya aykırı önceden planlanmamış kısıtlamadır.
What you're trying to pull here is an unconstitutional prior restraint.
Farkına varır varmaz onunla ilişkimizi kesip, ona dava açmaya çalıştık.
Soon as I figured out we couldn't trust the intel, we tried to shut him down, indict him.
Ya da katilimiz kaşarlanmıştır ve soruşturmanın yönünü değiştirmeye çalışıyordur.
Or the killer is cunning and is trying to mislead the investigation.
Ona anlatmaya çalıştım ama hayır.
I tried to tell him, but no.
Bizler fizikçiyiz ve bir yıldan fazla zamandır üzerinde çalıştığımız hipotezi kanıtlamaya çalışıyoruz.
We're physicists, and we're trying to prove a hypothesis that we've been working on for over a year.
Termal kamerayı çalıştır.
Lenses, show thermal.
çalıştırın 19
çalıştır şunu 20
çalışıyorum 310
çalışma 18
çalışıyor 250
çalışmak 46
çalışıyorsun 24
çalış 161
çalıştım 51
çalışmıyor 158
çalıştır şunu 20
çalışıyorum 310
çalışma 18
çalışıyor 250
çalışmak 46
çalışıyorsun 24
çalış 161
çalıştım 51
çalışmıyor 158
çalışıyordum 70
çalışıyor musun 55
çalıştı 29
çalışıyoruz 40
çalışacağım 46
çalışkan 20
çalışmaya 17
çalışırım 44
çalışın 67
çalışmıyorum 33
çalışıyor musun 55
çalıştı 29
çalışıyoruz 40
çalışacağım 46
çalışkan 20
çalışmaya 17
çalışırım 44
çalışın 67
çalışmıyorum 33