English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Anglais / [ Ç ] / Çalışın

Çalışın traduction Anglais

55,241 traduction parallèle
- Bir şeyle desteklemeye çalışın. - Olamaz.
- Try and brace it with something.
Tamam, biz bunu çözmeye çalışacağız bu sırada Lily'yle ikiniz de mızrağın geri kalanının yerini bulmaya çalışın.
Okay, we will figure this out. And in the meantime, you and Lily keep working with the amulet to figure out to figure out where the rest of the Spear is.
Fanilerin kıymetli yaşamlarını ise bu katta uzatmaya çalışıyorum.
And down here is where I try to prolong the precious lives of the mundanes. Keeps a gal busy.
Bunun tadını çıkarmaya çalışalım.
let's just try to make the best of it.
Onu anlatmaya çalıştığını nereden biliyorsunuz?
How do you know that's what he was telling you?
Sanırım Ruh-Kılıcını harekete geçirmeye çalışıyor.
I think he's trying to activate the Soul-Sword.
Kendi adamlarını kurtarmaya çalışıyordun.
You were only trying to save your people.
Hızcımızın ismini bulma üzerinde çalışalım.
And let's work on putting a name to our speedster.
Kaçmaya çalışırsan seni bulup sana kendi hayalarını yedirtirim.
Try and run, and I will find you and feed you your testicles.
Kovar'ın kumarhanesini patlatmaya çalıştım.
I tried to blow up Kovar's casino.
Black Siren'ın çığlığı Laurel'ınkinden daha güçlü bir frekansta çalıştığı için bunlar hiçbir işe yaramaz.
Well, since the Black Siren's cry works on a more powerful frequency than Laurel's, these are useless.
İki herifin, yeterince erkek olamamalarının acısını masum bir kadından çıkartmaya çalışmaları falan.
You know, two guys trying to overcompensate for their lack of manhood by taking it out on a defenseless woman.
Ayrıca cumartesi günleri aşevlerinde çalışıp pazar günleri de köpek yavrularını kurtarıyor.
Oh, and she works soup kitchens on Saturdays and rescues puppies on Sundays.
Bir kanunsuz ve meta-insansın. 3 senedir tek başına çalışıyordun.
You're a vigilante and a meta-human, and for the past 3 years, you've been working alone.
Görünüşe göre Tina'mız eski ortağının intikamını almaya çalışıyor.
Looks like our--our Tina is trying to avenge her former partner.
Star City'de, kurtarılmayı çoktan geçtiğim için dokunduğum herkesin hayatını mahvettiğime beni ikna etmeye çalışan bir adam var.
There is a man in Star City who's trying to convince me that I destroy the lives of everyone that I touch because I am beyond redemption. Yeah, yeah.
Beni manipüle etmeye çalıştı, bana yalan söyledi arkadaşımın kardeşini öldürmemi istedi.
He manipulated me, he lied to me, he... He got me to kill my friend's sister.
Sanırsın şarkı kafalarının içinde çalıyor!
It's like the melodies are in their head!
İyi bir özel hayatın olması için vaktin yok çünkü dublör olmaya çalışıyorsun ve sonuç alamıyorsun.
You don't have any time to have a good personal life,'cause you're trying to be a stuntman, which is not working out at all.
Evet, ama filmde çalışanların bazıları bu otelde kalıyor.
Yeah, but, uh, there's other people who are here from the movie who are staying at the hotel, and I don't want them to...
Sadece bu durumu biraz daha ciddiye almasını sağlamaya çalışıyordum.
I'm just trying to get her to take this a little bit more seriously.
Otizmli çocuklarla çalışırken asıl hedef, onlarla iletişim kurmaktır, ama aynı zamanda kendi duygularıyla bağlantılarını kurmayı sağlamaktır.
The real goal when working with kids with autism, is to connect with them, but to also help them connect with their feelings.
- Babasının en iyi çalışanı.
- Daddy's top earner.
Monte'nin hala sözleşmemi yenilememe seçeneği var, ki yenileme günü de yaklaşıyor ve oldukça eminim ki Drew kelimenin tam manasıyla Monte'nin kıçını öperek benim işimi almaya çalışıyor.
Well, Monte still has the option not to pick up my contract, which is coming up, and I'm pretty sure that Drew is gunning for my job by kissing Monte's ass, possibly literally.
Beni burada görmeyi beklemiyordun değil mi, General? Burada olduğuma kimse inanmayacak zaten ama herkes teröristlere nükleer bomba satmaya çalıştığını bilecek.
You didn't expect to see me here, did you, General, and no one's gonna believe that I was, but everyone's gonna know that you tried to sell a nuclear bomb to terrorists.
Tina'mız eski ortağının intikamını almaya çalışıyor.
Our Tina is trying to avenge her former partner.
Belediye başkanlığımız, bu hain saldırının faili Bay Edlund'un tutuklanıp derhal adalete teslim edilmesini sağlamak için SCPD ve SSB ile durmak bilmeden çalışıyor.
This office is working tirelessly with the SCPD and the Anti-Crime unit to make sure that Mr. Edlund, the perpetrator of this heinous act of violence, is apprehended and swiftly brought to justice.
Onunla iletişim kurmaya çalışırım. Kendi savunmanda ifade vermen için seni çağırtmasını sağlayabilirim belki.
I'll touch base with her, see if I can get her to call you to testify in your own defense, ok?
Görüntülerdeki konumu bulmaya çalışıyorum ama telefonu olan biri mutlaka bu odaya girmiştir yani veritabanınızda görüntüler eşleşecektir.
I've been striking out at getting a location off this, but someone with a cell phone at some point must have entered this room, which means there should be pictures of it on your database.
Damien Darhk'ın oluşturduğu boşluğu birçok insan doldurmaya çalışıyor.
Well, a lot of people are trying to fill the vacuum left by Damien Darhk.
Oliver'ın babasını aklayacak bir şey bulmaya çalışıyorum.
I'm looking for an alibi for Oliver's father.
Yani Chase babasının şeytani planını uygulamaya çalışıyorsa Sampson'un o kimyasalı ele geçirmesi çok zor olacaktır.
Which would make it incredibly difficult for Sampson to get his hands on in case Chase is trying to live out his dad's evil plan.
Verem salgınını tekrar oluşturmak için babasını taklit etmeye çalışıyor demiştik ya?
You remember how we thought Chase was following in daddy's footsteps to re-create his TB epidemic? Surprise.
Bak, güvenlik kamerası kayıtları bulanık ama Black Siren'in Laurel'a benzemeye çalıştığını görebiliyoruz.
The security camera footage is grainy, but it's good enough to see Black Siren giving her best Laurel impression.
Onun kampanyasında çalıştığını biliyorum ama sanırım o başka bir iş üzerinde çalışıyormuş.
I know she was working on his campaign, but I think she was working on something else.
Malachi sadece kendi kıçını kurtarmaya çalışıyor.
Malachi's just trying to save his own ass.
Başka bir şey düşünmeye çalışıyorum ama, bir adamın çağrı cihazına neden bir fahişenin adresi yazılı anlamakta zorlanıyorum.
I'm trying to think of other reasons why a man would have a prostitute's address sent to his pager, but I am struggling.
Hayat kadını olarak çalıştığınız dönemde müşteriniz olma olasılığı var mı sizce?
Do you think there's a chance that he was a client when you worked as a prostitute?
Tamam, Colin Osborne 80'li yılların sonunda Kelin Egerton'da çalışmış, ancak sonra birden işi bırakmış.
OK, so, Colin Osborne, he worked at Klein Egerton in the late'80s, but then he leaves... very suddenly.
Muhafazakarlar için çalıştığını Thatcher ile bağlantısı olduğunu söyledi.
She said he worked for the Tories, had connections with Thatcher.
Bence, Walker'ın Sara'nın düşündüğü kişi olduğunu doğrulamaya çalışıyordu.
I think he was trying to confirm that Walker was who Sara thought.
Onlara bir şeyler sormaya çalışırsın.
Uh...
Hayatınızı kurtarmaya çalışıyorum.
I'm trying to save your life.
Maalesef merakını giderecek bir çalışmayı yönetmek için zaman yok.
Sadly, there's no time to conduct a study to satisfy your curiosity.
Onlara bir şeyler sormaya çalışırsın. Küçük çocuklara tecavüz etmekten bahsetmezler.
You try to ask them stuff, and they're not going to just talk about raping little kids.
Namını kurtarmaya çalışıyoruz, lekelemeye değil.
We are trying to restore your reputation, not blacken it.
Birbirlerinin kollarını koparmaya mı çalışıyorlar?
Do they intend to rip each other's arms off?
Kaçmaya çalışmanın hiç yararı yok, anne.
It's no good trying to escape me, mother.
Ama Emily ile bir ilişki oluştururken Sidney'ye karşı çözülmemiş duygularının üzerinde çalışmaya devam etmen lazım.
But as you pursue a relationship with Emily, it's important that you continue working on your unresolved feelings for Sidney.
Bak, bu adamların arkadaşlarım olduğunu biliyorum ama aynı zamanda çalışanlarım. Bu benim şirketim.
And look, I know these guys are my friends, but they're also my employees, and it's my company.
Sanırsın şarkı kafalarında çalıyor!
It's like the melodies are in their head!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]