Çalıştırın traduction Anglais
3,818 traduction parallèle
Arkadaki sütyen motorlarını çalıştırın.
Light up the after-bras.
Motoru en az sesle çalıştırın!
Don't let the engines make a lot of noise!
Çok güzel bir araba, sadece biraz yatırım yapmak lazım. Onu canlandırın ve çalıştırın.
Ah, she's a beauty, just needs a little investment, get her up and running.
Dev 3 : yapamazsınız. Benden çalıştırın!
You can't run from me!
Neden ahırı bulmaya çalıştığını öğrenmek istiyoruz sadece.
We just wanna know why you're looking for the barn.
Bugün yangın alarmını çalıştırıp bizi sınavdan kurtardığını duydum.
Heard you pulled the fire alarm today and got us out of that test.
Julie, hologramları çalıştır ve Texas'ı çarpışma mesafesine getir. Bu gürültücü şeye buralarda işlerin nasıl yapıldığını gösterme vakti!
Julie, you run your holograms and get Texas within striking distance, it's time to show this honking thing who runs things around here!
Denise, The Paradise çalışanlarının mağaza dışında çalışmaları yasaklanmıştır.
Denise, it is forbidden for employees of The Paradise to seek sewing outside of the store.
Onu durdurmaya çalıştım, fakat sanırım bir çocuk babasının yenilgisinin intikamını almaya çalışır.
I tried to stop him, but I suppose a son will always try to avenge his father's defeats.
Sanırım söylememeye çalıştığınız sözcük : "piç".
I think the word you're struggling not to say is "bastard."
- Vuran kişiyi. Ya saksını çalıştırıp bana bir şeyler söyle ya da burayı bir manastıra çevireyim.
You rack your brain and give me something or I'm gonna turn this place into a fucking monastery.
Kapıyı kilitle, panjurları indir, duman makinesini çalıştır ve topuklu ayakkabılarını giy, çünkü tam olarak neye ihtiyacımız olduğunu biliyorum.
Lock the door, lower the blinds, light up the smoke machine, and put on your heels,'cause I know exactly what we need.
Uzun zamandır bana o gece neler olup bittiğini anlatmaya çalıştığını biliyorum.
I know you've been trying to tell me about what happened that night for a long time.
Uzun zamandır ofissiz çalıştığını biliyorum, Cary.
I feel you've been without an office for much too long, Cary.
Bu yüzden de beni kandırıp Park Ha'yı uzaklaştırmaya mı çalıştın?
So, that's why you tried to deceive me, and send Pak Ha far away?
- Çalıştırın. - Emredersiniz, Majesteleri.
Start it.
Yüce Noel Buz Sarkıtı'nın enerjisini kullanarak Noel'i gerçekleştiririz, yani oyuncaklar yapmak için atölyeyi çalıştırırız ya da...
We use the energy in the Great Christmas Icicle to make Christmas happen, things like powering the workshop for building toys, or...
Nasıl hepimizi kandırmaya çalıştığını duyunca muhtemelen bir ittifak falan olmayacaktır.
There probably won't be an alliance when she hears how you have tried to deceive us all.
Bu işi sır olarak tutmaya çalıştığımızın farkındasın değil mi?
You do realize that we're trying to keep this a secret, right?
Tabitha DVR'ımın nasıl çalıştırıldığını biliyor ve Mindy benim, sex idiyotum.
Tabitha knows how to work my DVR, and Mindy is my, sex idiot.
Onunla konuşmaya çalıştım ama, "insan hayatının kırılgan doğası" üzerinde düşünmek için zamana ihtiyacı olduğunu söyledi.
Oh, I tried to talk to him, but he said he needed a minute to "muse upon the fragile nature of human life."
Hatta sanırım bir yanım burada yapmaya çalıştığın şeye hayran oluyor.
I think some part of me even admires what you're trying to do here.
Telefonumla jakuzimi çalıştırırken kadınımla ilgilendiğin için sağ ol.
Thanks for keeping my lady warm while I turn on my hot tub with my phone.
Lady Alexander ve diğerlerini satın aldı. Çalıştırılmasınlar diye çiftliğine yerleştirdi.
He bought Lady Alexander and the others so they could live out their days on a farm in Virginia.
Hayır, eğer onu sarıp içince, birinin dilini kesip yemeye çalıştığını söylemiştin.
No, you said that you'd heard that if you smoked them, you'd try to cut out a person's tongue and eat it.
İyi tarafından bakarsak sanırım nerede çalıştığını biliyorum.
On the bright side, I think I might know where he works.
Büyük ihtimal hepiniz şimdi duyacaksınız Howard çalıştı ve kırık olmadığını farketti yani içeri girenin anahtarı vardı.
So, as you've all probably heard by now, Howard has worked out that whoever broke in must have had a key.
Asurlular'ın hüküm sürdüğü üç yüzyıl boyunca dört milyondan fazla insanı sürgün ettiği tahmin edilmektedir. Köleler de efendileri adına zafer anıtları yapmak için çalıştırıldı.
It's been estimated that the Assyrians deported more than four million people during three centuries of dominance - slave labour to build monuments to the glory of their captors.
İslam'ın ışık bilimi ve perspektifle ilgili çalışmalarından faydalanarak dikkatimizi masanın tam ortasındaki İsa üzerinde yoğunlaştırmıştır.
Building on Islamic scholarship of optics and perspective, he draws our eye to Christ at the centre of the table.
Eşkali, kırmızı kapüşonlu "sweatshirt" giyen şüpheliyi sekizinci kattaki yangın alarmını çalıştırırken gören bir görgü tanığının ifadesine dayanarak belirledik.
The sketch is the result of an eyewitness who saw the suspect with a red hoodie pull the fire alarm on the eighth floor. We are going through hotel security footage now to look for leads.
İşte, yangın alarmını çalıştıran adamla aynı kırmızı "sweatshirt" ü giyiyor ve saldırının düzenlendiği 8. kata çıkıyor.
There. That's him. Same red sweatshirt as the man seen pulling the fire alarm.
Senin ne yaptığının veya kimle çalıştığın hakkında fikrim yok. Ama eminim senin gırtlağına ayaklarını koyup kriz geçirene kadar sana eziyet çektiriyorlardır.
Well, I have no idea what you do or who you work with, but I am sure if you put your foot down on their throats and grind until you hear a crunch, they'll sit up straight.
Naziler güçlendikten sonra çekilen, yürüyüşün yeniden canlandırıldığı bu film Hitler'in nasıl bir efsane yaratmaya çalıştığının göstergesidir.
Since the start of the campaign against the Soviet Union, Germany's new Frederick the Great, Adolf Hitler, had chosen to spend his time here, isolated in a forest in East Prussia.
Onu çalıştırırken yaraladın, değil mi?
You made him work through his break again, didn't you?
Naziler güçlendikten sonra çekilen, yürüyüşün yeniden canlandırıldığı bu film Hitler'in nasıl bir efsane yaratmaya çalıştığının göstergesidir.
This annual re-enactment of the march, filmed after the Nazis came to power, shows just how Hitler tried to create that myth.
Bunu bana neden soruyorsunuz? Çünkü, Lucy Clarsen'i saldırıya uğramadan önce en son sen görmüşsün. Belki ona sen vurdun ve öldüğünü düşündüğün için bir psikopat gibi, suçu gizlemeye çalıştın.
Why are you asking me that? before she was assaulted. then you tried to make it look like a psychopath did it.
Ekranımızda alarmlarınızın çalıştırıldığını görüyoruz.
We're showing alarms have been set off.
Çok konuşma da güç kaynağını çalıştır.
Stop talking nonsense. Just switch the power back on!
Camus Sisifos'un mitosuyla kendisini avuttu. Bu mitosa göre, Sisifos bütün hayatını bir kayayı dağın tepesine, sonra da aşağıya yuvarlamaya çalışmakla cezalandırılmıştı ve bu da sonsuza kadar devam edecekti.
Camus consoled himself with the myth of Sisyphus, in which Sisyphus was condemned to spend his whole time rolling a boulder up a mountain and then it rolled to the bottom again, he went to the bottom and rolled it up again,
Düz çatılı bir fabrikadır ve çatısında da fabrikanın düzeneklerini çalıştırmak için güneş ışığını toplayan güneş panelleri bulunur.
It's a flat-roofed factory and on the flat roof are solar panels gathering sunlight to drive the machinery of the factory.
Hayır. Gayretle yaşamaya çalıştığını gösteriyor.
I mean... you try so hard.
Bu kırıp da bana satmaya çalıştığın yatak.
It's the one you broke then you bought me a bowl of beef soup and tried to sell it to me.
Yoon Jae ile ayrıIır ve ailen tarafından kovulursan hiç kimsenin olmadığı bu yere geldiğinde olmayan bir insanın anılarına tutunmaya çalıştığında o zaman hiçbir şeyi silememiş olacaksın! Doğru
If you break up with Seo Yun Jae, get kicked out by your family, come to a place like this where you don't know anybody, and cry over someone who doesn't exist, it won't bring that person back.
Bu adamın elindeki nasır, orda çalıştığı için olmadı.
The callus on that person's hand didn't happen because of labor.
Üç yıl oldu. Sınır eyaletlerini yatıştırmaya çalışıyordu.
Three years ago he said that, to calm the border states.
Altı yıldır birlikte çalıştığım insanların büyümesini ve gelişmesini izlemeyi dört gözle bekliyorum.
You know, I'm looking forward to watching people that I've worked with for six years now flourish and grow.
Harry'nin yatırımı için kocamın hazırladığı para sağ kolu tarafından çalındı ve adam kayıplara karıştı.
The money my husband set aside to invest in Harry's... His right hand man stole it all and ran away.
Fırını çalıştırmıştım, yemek...
I'm going to eat I start the oven...
Kalk ayağa ve ayaklarını çalıştır lan... -... beni duyuyor musun?
Get the fuck up and get your fucking legs working, you hear me?
Nasıl çalıştığını sonra anlatırım ama önce bunu dışarı çıkarmamız lazım.
I'll explain how it works later, but first we've got to get it topside.
- Havlamasını bilmiyor, ben de öğretmeye çalıştım. Yüzü kafese sıkıştırılmış şekilde dururken şu şekilde bir çığlık attı...
- She doesn't know how to bark, so I've tried to teach her and she just kind of screams, and so she was up, had her face smushed against the cage, and was, like...
çalışıyorum 310
çalışma 18
çalışıyor 250
çalışmak 46
çalışıyorsun 24
çalış 161
çalıştım 51
çalışmıyor 158
çalışıyordum 70
çalışıyor musun 55
çalışma 18
çalışıyor 250
çalışmak 46
çalışıyorsun 24
çalış 161
çalıştım 51
çalışmıyor 158
çalışıyordum 70
çalışıyor musun 55
çalıştı 29
çalışıyoruz 40
çalışacağım 46
çalıştır 90
çalışkan 20
çalışmaya 17
çalışırım 44
çalışın 67
çalışmıyorum 33
çalışmaya devam 20
çalışıyoruz 40
çalışacağım 46
çalıştır 90
çalışkan 20
çalışmaya 17
çalışırım 44
çalışın 67
çalışmıyorum 33
çalışmaya devam 20