Ï traduction Anglais
9,948,315 traduction parallèle
Mağazadan atıldım. İyi bir anne olduğum için.
I've been banished from the store... basically, for being a good mom.
Birkaç şey satın al. Kapıda buluşalım.
You know, buy two or three things, and I'll meet you out front.
Ne alacağımı biliyorum.
I know what I'm getting...
Geliyorum.
I'm coming.
Tamam tatlım, kapıda görüşürüz.
Okay, sweetie, I'll see you out front.
Hayır, sadece...
No, I just mean...
Yani biriyle çıkmayı?
I mean, you want to date?
Büyük beyaz balinayla çıkmazsam korkmam.
Well, not unless I date a great white shark.
Demek istediğini anladım.
No, I know what you mean.
Yani kaç ya da savaş, değil mi?
I mean, fightorflight, right?
Karanlık bir sokakta yürüyorsam korku duymaya başlarım çünkü vücudum beni bıçaklı adamlardan korumaya çalışır.
If I'm walking down a dark alley and I start to feel afraid, that's my body trying to protect me from gang boys with knives.
Anne, ben büyüyorum ve bir noktada umudum gerçekten meme görmek.
Mom, I'm getting older, and at some point, I really hope... that I get to see boobs.
Bunu karşılayabiliriz, değil mi?
I think we could afford that expense, right?
Sanırım...
I think...
Bence o iyi, ondan hoşlanıyor.
I think she's good. He likes her.
Yani sosyalleşiyor, değil mi?
I mean, he's doing well socially, right?
Gidip onunla konuşmalıyım.
I have to go talk to her.
Her zaman naziğim.
I'm always nice.
Bunu muhtemelen söylememeliyim ama Casey'in erkek arkadaşı var.
I'm probably not supposed to be telling you this, but Casey has some sort of boyfriend.
Evet, biliyorum.
Oh, yeah, I know that.
Tüm mesajlarını okuyorum.
I read all her texts.
Bunu sevdim.
I love that.
Umarım pratik sevgilisi bulmamı sağlar.
I'm hoping it'll get me a practice girlfriend.
Dalga geçiyordum, aptal gibi görünüyorsun.
I was being sarcastic. You look stupid.
Eminim çok uzak gelecekte kendine güveni olmayan zavallı bir kız sana âşık olacaktır.
I'm sure some sad insecure girl will crush on you someday, deep in the very far future.
Umarım.
I wish.
Zahid ceketli diyor ama bence ceketsiz.
Zahid thinks jacket, but I think no jacket.
Sanırım giysilerini topladı ve arabasına binip gitti.
I guess he packed his clothes and drove off.
Tanrım, senden nefret ediyorum.
God, I hate you.
Ben sadece babamın bizi terk ettiğine inanamıyorum.
I just... I can't believe that my dad would leave us.
Bunu açtığım için üzgünüm.
I'm sorry that I even brought it up.
Asla bir şey söylememeliydim.
I should've never said anything.
Hayır, öğrendiğime memnunum.
No, I mean, I'm glad that I know.
Sadece yakın olduğumuzu sanırdım.
I thought that we were so close.
Bence pek komik değil.
I don't think it's that funny.
Minnettarım.
I appreciate it.
- Değil mi?
I know!
Daha yeni uzaklaştırıldı, yine ceza almaya mı çalışıyor?
She got suspended. I don't know if she's trying to get suspended again.
Çünkü bence erkek arkadaşıyla.
I think she's with the boyfriend.
Evet, ben de iyiyim.
Yes, I'm fine.
- O dağıtmıyor.
I'm not distracted by him.
- Sen dağıtıyorsun.
I'm distracted by you.
Bizi terk ettin.
I know that you left us.
Sana bunu hiç söylemedim çünkü cidden, bu sadece...
I never told you about that, because, honestly, it's just...
Gurur duyduğum bir şey değil.
It's not something I'm very proud of.
Büyüdükçe geçecektir diye düşündüm, sonra teşhis konuldu ve...
And I kept thinking things would get better, and he would grow out of it, and then he was diagnosed and...
Ben sadece...
I just...
Kafam bunları almadı.
I just couldn't wrap my head around it.
Her şeyi berbat ediyormuşum gibi hissettim.
And I felt like I was just messing things up.
Ben de gittim.
So I left.
Büyükbabanın kulübesine.
I went to Grandpa's cabin.