Böyle değil traduction Espagnol
7,260 traduction parallèle
Duyduğum hikaye böyle değil.
Esa no es la historia que escuché.
Böyle değil.
No así.
Ama böyle değil.
No es eso a lo que me refiero.
Sana duyduğum saygı öyle böyle değil.
Te, te, te respeto en lo más sagrado.
normalde böyle değil.
Normalmente no se comporta así.
- Her gün olmuyor ve böyle değil.
Bueno, no todos los días, y no de este modo.
Göle gelirken yol böyle değildi, değil mi?
Bueno, no pasamos encima de esto para llegar hasta el lago, ¿ no es así?
Böyle değil. " dedi.
No sería así ".
Böyle hep birlikte grupça Fındıkkıran'a gitmeyi çok isteriz, değil mi Rusty? Tabii, evet.
Bueno, nos encantaría ir como un grupo... al "Rompenueces", ¿ cierto, Rusty?
Siz de işler genelde böyle işliyor değil mi Harrison?
Así es como usualmente son las cosas con usted, ¿ o no lo son, Harrison?
Birden bire ortadan böyle bir şey çıkarmaları pek mümkün değil de.
Porque es ilógico que se hubieran inventado algo así de la nada.
Hep böyle olur, değil mi?
Siempre hay forma, ¿ no te parece?
Böyle olmak zorunda değil.
No se suponía que terminaría así.
Evet, sorun değil, insanların böyle düşünmesini istiyorum...
Yo quiero que se vea que eres una persona.
Olur böyle şeyler hayatta, değil mi?
Así es la vida, ¿ verdad?
Anlaşmamız böyle, değil mi?
Quiero decir, ese es el trato, ¿ no?
Ve anlıyorum zamanlama mükemmel değil, ama durum böyle.
Y entiendo que el momento no sea perfecto, pero así es como es.
İşler böyle yürür, değil mi?
Así es como funciona esto ¿ verdad?
Hiç mutlu değil. - Bu da ne böyle Simon?
¿ Qué demonios es esto, Simon?
Ruhu sıkılmış biri değil. Başımdan yani başımızdan geçenlerden sonra böyle hafif hissetmek güzelmiş.
No hay pesadez y luego de todo lo que he estado viviendo
Doğaldır böyle şeyler değil mi?
Es natural, ¿ no?
Hatta daha da. Ben böyle yapıyorum, değil mi?
Eso es lo que estoy haciendo, ¿ no es así?
Böyle dizilere gerçekten ödül falan vermiyorlar değil mi?
En realidad no le dan premios a programas como este, ¿ verdad?
Montgomery bana doğru geliyor. ama daha önce hiç böyle sürmemişti... atı kavrayışı bile farklı, kalkanıma değil, başıma hedef aldı.
Montgomery cabalga contra mí, pero nunca ha cabalgado así... ni sostenido la lanza de ese modo, dirigida a la cabeza y no a mi escudo.
Böyle doğmadın, değil mi?
No naciste así, ¿ no?
Böyle bir şey olunca insan bi'düşünüyor, değil mi?
Cuando ocurre algo así, te hace pensar, ¿ no? - ¡ Luke! - ¡ ¿ En serio?
Tamam, Samaritan Takımı'nı savunduğumdan değil ama ben de hayatımı böyle kazanıyordum unuttun mu?
Ok. No dar la cara por Equipo Samaritano, pero yo solia hacer eso para ganarse la vida, ¿ recuerdas?
benim işim böyle bir şey değil bay Reagan.
Eso no es lo que esperaba que dijera, Sr. Reagan.
- Böyle bir şey olacağını anlamıştım. - Düşündüğün şey değil.
- Supuse que iba a ser algo como esto.
Yeniden başlamak böyle bir şey değil Caroline.
y así no es como alguien empieza, Caroline.
Adil değil ama bu böyle.
Y no es justo pero es la realidad.
Poltikacılar böyle kendilerini sevdiriyorlar,... sana bir şeyler vererek değil, senden bir şeyler isteyerek.
Así es como los políticos logran que los amemos, no al darnos algo sino que al pedirnos algo.
Böyle değil ama.
No así.
- Böyle bir şey istemesi hiç doğru değil.
No tiene derecho a pedir una cosa así.
Tarih boyunca veya en azından insanlar uzun süre böyle zannettiğinden söylüyorum Dünya evrenin merkezinde ve hareketsiz zannediliyordu. Aslında bir düşünürseniz öyle gibi. Hareket ediyormuşuz gibi değil.
A lo largo de la historia, o por lo menos, imagino que a lo largo del tiempo que la gente ha considerado tales cosas, la Tierra ha sido considerada sin movimiento, al centro del universo.
Adil değil ki. Her zaman böyle der.
Siempre dice eso.
Diz kapaklarım metalden böyle yapsam da olur, değil mi?
Tengo rótulas de metal, por lo que podría usarlas, ¿ verdad?
Bilirsin, o böyle modern şeyleri kullanmaz. Bizim gibi değil.
Ya sabes, ella no usa este tipo de productos del primer mundo que tú y yo usamos, ¿ sabes?
Ama bu böyle olmak zorunda değil.
Pero no tiene por qué ser así.
Trudy böyle şeyleri hafife alacak bir kadın değil.
Trudy no es el tipo de mujer con el que puedes jugar.
- Öyle böyle bir yer değil.
No es simplemente un sitio.
Ben hep böyle yapıyorum, hiç mühim değil.
Esto es lo que siempre hago. No es problema.
Böyle demiştin, değil mi?
Eso fue lo que dijiste, ¿ cierto?
Sen böyle biri değilsin, değil mi?
Pero no eres así, ¿ verdad?
Babası olma olasılığı düşük olmasına rağmen yavruya böyle yardım edilmesi görülmüş şey değil.
Aunque es improbable que sea el padre del ballenato él hace algo que nunca se ha visto antes para ayudarlo.
Her şey tıkırında, değil mi Boyle? Evet.
Todo va de maravilla. ¿ Verdad, Boyle?
Ki bu böyle araçların içindeyken çok da iyi bir durum değil.
- Lo que no era ideal en autos como estos.
Böyle bir durum olduğunda, sen kız ile çıkıyorsun anne ve baba ile değil.
En este caso, estás saliendo con la chica, no con sus padres.
Böyle bir ofisten yılbaşı kartları göndermek sizce de uygun olmayacaktır, değil mi?
¿ No crees que enviar tarjetas navideñas desde una oficina como esta sería apropiado, verdad?
Bundan böyle Il Joo'ya değil direkt olarak bana rapor vereceksin. - Anladın mı?
De ahora en adelante, no informes a la cabeza de la línea sino que infórmame a mi directamente. ¿ Entiendes?
Böyle şeyler olduğunda, Sadece elimizdeki şeylere tutunmak... ve ona yardım etmek için burdayım anlıyorsun değil mi?
Cuando pasan cosas así necesito posponer todo y ayudarle.
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil miyim 77
değil misin 154
değil mi çocuklar 56
değil mi ya 25
değil mi efendim 66
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil miyim 77
değil misin 154
değil mi çocuklar 56
değil mi ya 25
değil mi efendim 66