One traduction Espagnol
9,188 traduction parallèle
But I know one girl who could slabber on like the church gossip.
Pero conozco a una mujer que cantaría como un canario.
Bölgeleme Kurulu özel istisna dava konusunun kabulünde bu meclisin onayına belli şartlar öne sürdü...
La junta de edificación ha impuesto ciertas condiciones para su propia aprobación de la excepción especial sujetas a la aprobación de este ayuntamiento...
Ve bir kopya "You're the One That I Want." alın.
Haceros con una copia de "Eres el único hombre que yo quiero".
Bilmeme ihtimalinize dayanarak OTP : tek gerçek çift anlamına geliyor.
Así que en caso de que seas básico y no sepas, OTP significa "One True Pairing", es decir "Una Pareja Verdadera".
Bir saniye.
One second.
- One Direction'la ilgili düşüncelerin ne? - Favorim Harry.
De acuerdo, ¿ Que opinas sobre One Direction?
11Z'dan G9W'ye..
Golf niner whisky, esto es One One zulú.
11Z'dan G9W'ye, bağlantı sağladık.
Golf whisky niner, One One zulú. Tenemos una trampa. Tres señales.
Air Force One uçağında kampanyanın bir saati 179.000 dolar.
Hacer campaña en el Air Force One cuesta $ 179000 la hora.
Air Force One için en iyileri seçeriz.
Solo lo mejor para el Air Force One.
Sayın Başkan, Air Force One'da kampanya yapmanın seçim kurallarına aykırı olduğunun farkında mısınız?
¿ Es consciente de que hacer campaña en el Air Force One... -... viola las reglas de la FEC?
Division One Café birinci katta.
La División Uno Café está en el primer piso.
That desk might be yours one day.
Ese escritorio podría ser tuyo algún día.
En tepeye çıkacağımızı. Öyleyse "One Direction" olsun!
Hacia la cima. ¡ Entonces, One Direction!
Ancak başımı öne eğip hiçbir şey olmamış gibi davranamam. Davranmayacağım.
Pero no puedo mantener mi cabeza gacha y seguir adelante.
Şu an öne çıkıp suçunu itiraf ederse Styx Nehri'ne daha rahat yolculuk yapabilir.
Pero le daré la oportunidad... de dar un paso al frente... de admitir su culpabilidad ahora... y suavizar su viaje a través del río Estigia.
Öne geç.
Sí, ve delante.
Dur! Öne geç! İmdat!
¡ Pare! ¡ Toma la delantera! ¡ Ayúdame!
Şimdi Luke Hakikati'nden okuma için başımızı öne eğelim.
Ahora, inclinemos nuestra cabeza para una lectura del Evangelio de San Lucas.
Memur Frank Moto sizin resmi açıklamalarınızı doğrulayan görgü tanığı olarak öne çıktı.
El oficial Frank Moto ha dado un paso adelante como testigo presencial que corrobora su versión oficial.
Davacı, sanığın Kore ceza kanunun 356 ve 231 sayılı maddelerine karşı geldiğini öne sürüyor.
La fiscalía sostiene que la acusada ha violado los códigos 356 y 231 del código penal coreano.
- Dahası, Warbler'lar ve ben şu aralar fikirler edindik ve inanıyoruz ki kimin öne çıkması gerektiği hakkında samimi bir tartışma yapmanın tam zamanı.
- Es más, los Warblers y yo hemos hablado recientemente y creemos que es hora de discutir sobre quién debería estar delante.
Birbirimizi öne koymaya başladık bile.
Ya poniendo a la otra persona por delante.
Başımızı öne eğip saygı duruşuna geçelim.
Inclinemos nuestras cabezas y demos un momento de silencio.
Düğününde davetsiz misafir olmayacak ve burayı korumak için öne çıkacak ilk grup senin sürün olacak.
No habrán personas no invitadas en tu boda, y después, tu manada será la primer línea de defensa a esta casa.
Görünüşe göre onarıcı güçlerin hızıyla öne çıkmıyor.
Bueno, claramente, tus poderes restauradores no son conocidos por su rapidez.
Eğer kurtlardan Hope için kendilerini öne atmalarını bekliyorsak canlarına değer verdiğimizi göstermemiz gerekiyor.
Si esperamos que los lobos arriesguen su vida por Hope, entonces merecen saber que esas vidas nos importan.
Sonra bir adım öne çıkıp halkımızı korudum. Onları güvende tuttum. Beni sakinleştiren de bu oldu.
Así que di un paso al frente, protegí a esas personas, los mantuve a salvo, y eso me calmó al menos por un tiempo pequeño.
İnsanın zihninde vicdanının en öne geçmesine sebep oluyor ve gördükleri tek şey bu oluyor.
Hace que la conciencia llegue a la vanguardia de tu mente así que es lo único que ven.
Bu öne gidiyor.
Esta va delante.
- Eşarplarımızı alıp arabayı öne çekeceğim.
Iré por nuestros chales y traeré el auto.
One Direction öyle mi?
One direction, ¿ eh?
Bunu öne sürme Wes.
No. No hagas eso, Wes.
Onları öne çekeceğim.
Los voy a atraer al frente.
Aslan çömelirken o da öne eğildi.
Lo detuvo... como un león se agacha.
Er LM Pavlichenko, öne çık!
Soldado LM Pavlichenko, salga de la formación.
Zamanın asla geriye akamayacağını öne sürerler.
Afirman que no puedes volver el tiempo atrás
Biraz daha öne çık.
Después de colocar un paso adelante
Peki şu anki dostluğumuzu bir adım öne almayı önerirsem?
¿ Y si le sugiero, que nos tomamos nuestra amistad al siguiente nivel?
2. Bölük'ün öne sürdüğü görevler benim için en önemlisidir.
Los objetivos establecidos por la 2nd Massachusetts están primero, y mas aun en mi corazón.
Şimdi bizim öne geçmemiz gerek.
Ahora tenemos que ir nosotros por delante.
Öne çıktığınız için gerçekten müteşekkiriz.
De verdad apreciamos que esté participando.
Eşim Louisa'nın bir lafı vardır. "Eğer öne çıkmazsan, geriye düşersin."
Mi esposa Louisa siempre dice, si no participas, te distancias.
Öne çıkarak davayı çözmemize yardımcı olacak kadar güvendi.
Lo suficiente como para dar un paso adelante y ayudarnos a resolver un caso.
Öne gel.
Un paso al frente.
Böyle bir anda rütbeyi mi öne sürüyorsun?
¿ En serio? ¿ Rango en un momento como éste?
- Niye onu üç sene öne yakalamadık?
¿ Por qué no lo tuvimos hace tres años?
- Ben maskeliyi öldürmesi için bir savaşçı istemiştim. Oysa kendi öne çıkmak istedi.
Pedí un guerrero... para eliminar... al Enmascarado.
Bu tartışma bizi yarışta öne geçirebilir.
Este debate podría ponernos en primer lugar.
Ama Dunbar'ı alt edip öne geçmek için yeterince çaba sarf etti mi?
Pero ¿ hizo lo suficiente para pasar a Dunbar y convertirse en el primero?
Arayan Graham Falco'ydu. O bir aile dostumuz, eşi komisyon üyesi, ve alkol ruhsatı duruşmamızın tarihini öne çekebilir.
Él es amigo de la familia, su esposa es comisionista de la ciudad y puede hacer que nuestra restricción de licencia de alcohol sea removida.
önemli değil 3809
önemli degil 25
önemli 199
önemsiz 59
önemli birşey değil 33
önemli değil mi 21
önemli bir şey değil 261
önemli olan bu 110
önemli bir şey 34
önemli bir konu 16
önemli degil 25
önemli 199
önemsiz 59
önemli birşey değil 33
önemli değil mi 21
önemli bir şey değil 261
önemli olan bu 110
önemli bir şey 34
önemli bir konu 16
önemli olan 207
önemli mi 77
önemli olan şey 19
önemli değildi 25
önemli bir şey yok 63
önemli bir şey mi 22
önemli olan da bu 101
önemli bir şey değildi 36
önemli biri 16
önemli olan bu değil 23
önemli mi 77
önemli olan şey 19
önemli değildi 25
önemli bir şey yok 63
önemli bir şey mi 22
önemli olan da bu 101
önemli bir şey değildi 36
önemli biri 16
önemli olan bu değil 23