Oradaydın traduction Espagnol
2,545 traduction parallèle
Oradaydın, değil mi?
Tú estabas allí, ¿ no?
Sen oradaydın. O sendin.
- Estuviste allí, eras tú.
Sen de oradaydın?
¿ Y estuviste ahí?
Sen de bu yüzden oradaydın.
Que era por lo que usted estaba allí. ¿ Quién hizo esto?
Oradaydın, adamın evindeydin.
Justo allí. ¡ Estabas en su casa!
Öldüğü gece siz de oradaydınız.
Usted estuvo allí la noche en que murió.
Ama oradaydın.
Hey, pero te animaste.
Oradaydın, gördün.
Estabas allí, lo viste.
Saatlerce oradaydın.
- Estuvieron allí por horas.
- Peki, neden oradaydın?
¿ Y el porqué estaban allí?
- Neden oradaydın?
Lo siento.
Siz de oradaydınız.
Usted estaba allí.
Neden oradaydınız?
¿ Por qué estaban ahí?
Sen oradaydın.
Usted estuvo allí
Yine oradaydın, değil mi?
Estás otra vez en eso, ¿ no?
Çünkü sen o gece oradaydın.
Estabas allí.
Kardeşim o hastanede. Sen de oradaydın, değil mi?
Tú sabes, mi hermano está en ese hospital.
Bilincini kaybetmişti! Ve sen oradaydın zaten!
¡ Él estaba inconsciente y tú estabas ahí!
- Doğduğunda oradaydın öyle mi?
¿ Así que estuviste ahí cuando él nació, verdad?
O zaman neden oradaydın?
¿ Por que fuiste?
Neden oradaydın?
¿ Por qué estuviste allí?
- Neden oradaydın?
- ¿ Por que fuiste allí?
Sen de oradaydın.
Tu estuviste alli.
Sen de o sırada bir süre oradaydın.
Estuviste allí un rato.
Sen de oradaydın.
Estabas allí.
Haydudun bankayı soyduğu iki seferde de siz oradaydınız.
Estuvo en las ocasiones cuando atacó el Bandido.
- Neden oradaydınız, Dedektif Lanning? - Ne?
- ¿ Por qué estaba allí, Inspector Lanning?
Dinle, sadece kalbi teklediğinde oradaydın.
Escucha, sólo estabas ahí por casualidad cuando su corazón falló.
Ben oradaydım, sen de oradaydın işte.
Sucedió que estaba allí y que tú estabas allí, así que...
İnsanların sana ihtiyacı olduğunda oradaydın, o yüzden seni çağırıyorlar.
Estás allí para las personas cuando más te necesitan, y ese es el por qué es tu vocación.
Sen de oradaydın.
Estabas ahí.
- Unutalım gitsin. - Demek biriyle dışarı çıktın ve Tim de oradaydı.
Estabas con alguien, y resultó que Tim también estaba ahí.
Bizi duruşma salonu dışarıda bekleteceklerdi ama davacının ailesi de oradaydı.
Iban a ponernos en un banco ahí fuera en el pasillo, pero la familia del demandante está ahí también.
Oradaydık, buzdan, dümdüz bir dağın yamacına tutunmuşken, altımızdaki vadiden yukarı doğru alevler dalga dalga yükseliyordu.
Ahí estábamos... colgados de una montaña de hielo. Penachos de fuego salían del barranco abajo.
Bak, karın hasta olduğu için üzgünüm ama listenin başındaki diğer insanlar da aynı sebepten oradaydılar.
Mira, siento que tu mujer esté enferma, pero la gente que está por delante de ella en esa lista están ahí por una razón.
Bir saat önce tanıştığınızda oradaydık.
Estuvimos allí cuando se conocieron hace una hora.
Sertleşmiş bir şekilde yatağa gittim. Dışarıdan gelen sesleri, çantadan bir şeyler çıkardığını, fermuar sesini, Poppers'ın kapağının sesini, hepsini duyuyordum. Saatlerdir oradaydı sanki.
Me fui a la cama con una erección y escuché todo ese golpeteo y cosas saliendo de bolsas cremalleras, poppers, cosas y estuvo ahí años.
- Anahtarlarınızla birlikte oradaydı.
- Estaba ahí con sus llaves.
Clayton, Russell'ların gitmesine izin verdiğinde ben de oradaydım.
Estaba ahí cuando Clayton dejó que los Russell huyeran.
O araba hayatının bütün önemli anlarında oradaydı.
Ese coche estuvo ahí en todos los grandes momentos de su vida.
Ama eşin ve kızın oradaydı.
Pero tú mujer y tu hija estaban.
Bilmem geldiğimde oradaydın.
No lo se. Estabas así cuando llegué.
Eski Ash o zaman oradaydı ve hastalığının tedavisini bulmam için bütün kaynaklarını kullanmamı önerdi.
El Viejo Ash estuvo allí cuando... y me ofreció todos sus recursos para ayudar a buscar una cura para ella.
Geçen hafta mutfak fayanslarını seçmek için oradaydık.
Me gustaría hablar con Deena. ¿ Qué tal tu primer día de vuelta? Estuvimos allí la semana pasada escogiendo los azulejos de la cocina.
Tüm sınıf oradaydı.
- Sus 18 años.
Biz de neden bu binaların yakıldığını açıklamak için oradaydık. Bu insanları bu kadar kızdıranın ne olduğunu açıklamaya çalıştık.
Estábamos allí para ayudar a explicar por qué ese edificio se quemó, lo que estaba haciendo en primer lugar que enfureció tanto a la gente.
Jones oradaydı ve Başkanın yüzüne yalan söyledi.
Jones se quedó allí y le mintió a la cara al Presidente.
Kadın da oradaydı, çoktan ölmüştü.
Ahí estaba ella, pero ya muerta.
Ama silahını Rick'e doğrulttuğun zaman oradaydım.
Pero yo estuve la vez que tu le apuntaste tu arma a Rick.
Dün gece Rory Brennan seni vurduğunda be de oradaydım, hatırladın mı?
Reagan, ¿ recuerdas? ¿ De anoche, cuando Rory Brennan te disparó?
Ve işte oradaydık, Londra Operasının yanında.
... y allí estamos, en la Opera de Londres.
orada 2281
oradaki 168
oradaydım 213
orada mısın 598
oradayım 18
oradaydı 145
oradasın 44
oradan 69
orada kimse yok 63
orada biri var 50
oradaki 168
oradaydım 213
orada mısın 598
oradayım 18
oradaydı 145
oradasın 44
oradan 69
orada kimse yok 63
orada biri var 50
orada dur 223
orada ne var 123
oradadır 18
orada olacağım 346
orada ne yapıyorsun 161
orada bekleyin 25
orada neler oluyor 224
orada mı 137
orada biri mi var 55
orada olurum 25
orada ne var 123
oradadır 18
orada olacağım 346
orada ne yapıyorsun 161
orada bekleyin 25
orada neler oluyor 224
orada mı 137
orada biri mi var 55
orada olurum 25
orada duruyor 22
orada kal 348
orada mısınız 104
oradan uzak dur 20
oradaki kim 37
oradan çık 18
orada olduğunu biliyorum 100
orada durun 51
orada kalsın 17
orada değil 122
orada kal 348
orada mısınız 104
oradan uzak dur 20
oradaki kim 37
oradan çık 18
orada olduğunu biliyorum 100
orada durun 51
orada kalsın 17
orada değil 122