Sen biliyorsun traduction Français
7,558 traduction parallèle
O kadar insanın içinde en iyi sen biliyorsun ne olacağını.
Ca se passerait ailleurs, tu y verrais clair.
Sen biliyorsun diye, bu herkesin bilmesi gerektiği anlamına gelmiyor.
C'est pas parce que tu es au courant que tout le monde doit l'être.
Sen biliyorsun.
Tu le sauras.
Herkes gibi ilişkinin yalan üzerine kurulamayacağını sen de biliyorsun.
Quand tu sais mieux que personne... qu'une relation ne peut pas être construite sur un mensonge.
Saçma olur. Sen de biliyorsun.
C'est absure et tu le sais
Evet. Bunu sen de biliyorsun.
Ouais, tu le sais...
Kaza olmadığını sen de biliyorsun.
Je sais que ce n'était pas un accident.
O atari makinesini başka kimse durduramazdı, bunu sen de biliyorsun.
Personne ici n'aurait pu arrêter cette machine d'arcade et tu le sais.
Sen de en az benim kadar iyi biliyorsun ki, o adamı çıkışta da yakalayabilirdin.
Tu sais aussi bien que moi que t'aurais pu attendre et le coincer à la sortie.
Bunu sen de biliyorsun, ben de, tamam mı?
Tu le sais. Je le sais. D'accord.
Ben ölünce sıradakinin sen olmayacağını nereden biliyorsun?
Qu'est-ce qui vous faire croire que moi morte, vous ne serez pas le prochain?
Biliyorsun, eğer benim gerçekten iyi dinlenmemi isteseydin sen... programın. suçlamaları düşürmesini sağlayabilirdin.
Tu sais, si tu veux vraiment que je sois reposée tu pourrais... convaincre la production de retirer sa plainte.
- Sen nereden biliyorsun?
- Comment tu sais ça?
Sen özel biri değilsin. Bunu biliyorsun değil mi?
Tu n'es pas exceptionnelle.
Gelecek sezonda terfi almak istiyordum ve sen de bunu adın gibi biliyorsun.
Je le serai devenue l'an prochain, et vous le savez.
Sen bir dahisin. Bunu sevdim. Bunu biliyorsun.
Tu es géniale et je t'adore.
Yıldız olmak sadece dans edebilmek değildir. Sen özel biri değilsin. Bunu biliyorsun değil mi?
Tu n'as rien de spécial, tu le sais.
Sen de biliyorsun yapabileceğini.
Tu sais qu'il l'aurait fait.
Bunun anlaşmanın bir parçası olmadığını sen de biliyorsun.
Ça ne fait pas partie de notre accord.
Sen bu evlilik işini yolunda götürmeyi biliyorsun.
Tu es douée pour faire fonctionner ces mariages.
Sen ne yaptığını biliyorsun.
Tu sais ce que tu fais.
Ama sen bunu biliyorsun zaten.
Mais tu le sais déjà.
Onun yeri burası değil ayrıca, sen de biliyorsun.
Sa place n'est pas ici, et tu le sais.
Sen de biliyorsun ki, ben film tarzı ne konuşurum, ne de severim ama hala üzerinde çalışıyorum.
Comme vous le savez, je ne suis pas du genre à faire du cinéma. Mais je vais essayer.
Çünkü içten içe sen de bunu istediğini biliyorsun.
Parce que je crois que quelque part, en quelque sorte, tu as su qu'elle voulait ça...
O arazinin tam Ulusal Park Hizmetleri'ne göre olduğunu sen de biliyorsun.
Tu sais que les Parc Nationaux méritent ce terrain.
Görmediğin şey değil. Ne kadar kılıksız sen de biliyorsun.
Tu l'as vue, tu sais à quelle point elle a l'air débile.
Bunu sen de biliyorsun.
Tu le sais bien.
Sen de biliyorsun anne.
Tu le sais, Mère.
Bunu kullanamam Vincent, sen de biliyorsun.
ça ne me sert à rien, Vincent, et vous le savez.
Jason'ın böyle bir şey yapacak yeteneği olmadığını sen de biliyorsun.
Tu sais que Jason est incapable de faire une chose pareille.
Sen nereden biliyorsun?
Comment le savez-vous?
Sen de bir kadınsın, ne iş yaptığını biliyorsun.
Vous êtes une femme, je vous laisse deviner.
Sen nereden biliyorsun?
Comment le sais-tu?
Bak, sadece dallamalarla çıktığımı sen de biliyorsun.
Tu sais que je n'ai été qu'avec des connards.
Olabilir ama çocuklarla görüşmen yasaklandı, sen de biliyorsun.
Peut-être bien, mais vous n'avez pas le droit d'interagir avec les enfants, vous le savez.
Hayatımdaki en önemli insanın sen olduğunu biliyorsun, değil mi?
Vous savez que vous êtes le plus important personne dans la monde pour moi, non?
Haklı olduğumu sen de biliyorsun.
Tu sais que j'ai raison.
Haklı olduğumu sen de biliyorsun.
Tu sais que j'ai raison. Qu'est-ce que tu attends?
Bunu yaparsan iyileşemem, sen de biliyorsun.
Je ne guérirai pas de ça, tu le sais.
Her yaştan insan var aramızda, sen de biliyorsun.
Vous savez, nous sommes de toutes tailles.
- Çalışırken ne hale geldiğini sen de biliyorsun. Her şeyin yerli yerinde olmasına ihtiyacım var.
- Vous savez ce que vous faites quand vous travaillez j'ai besoins de garder les choses en leurs places appropriées.
Söylemek isterim ama Cadmus sinirlenince nasıl oluyor sen de biliyorsun.
Je le voudrais, mais... Tu as vu comment Cadmus devient quand il s'énerve.
Fakat sen hangisinde olduğunu biliyorsun, değil mi?
Mais tu sais où il est caché, pas vrai?
Sen de bana sonuna kadar güvenebileceğini biliyorsun.
Alors que moi, tu peux me faire confiance. Pas vrai?
Sen ailemin yerini biliyorsun ben de seninkini biliyorum.
Tu sais où est ma famille, mais moi, je sais où est la tienne.
Onu öldürecekler, sen de biliyorsun.
Ils vont le tuer. Et tu le sais.
- Ne yapmamı istiyorsun? - Bu doğru değil Kiko, sen de biliyorsun.
C'est pas juste, Kiko, et tu le sais très bien.
- Sen nereden biliyorsun?
- Comment tu sais?
Sen nereden biliyorsun?
Comment tu sais ça?
Bunu sen de biliyorsun.
Tu en sais autant que moi.
biliyorsun 4418
biliyorsunuz ki 33
biliyorsunuz 744
biliyorsun değil mi 147
biliyorsun ki 112
biliyorsundur 23
biliyorsun ya 20
biliyorsun bunu 34
biliyorsun işte 57
sen benimsin 132
biliyorsunuz ki 33
biliyorsunuz 744
biliyorsun değil mi 147
biliyorsun ki 112
biliyorsundur 23
biliyorsun ya 20
biliyorsun bunu 34
biliyorsun işte 57
sen benimsin 132
sen bilirsin 301
sen beni sevmiyorsun 23
sen bir tanesin 30
sen benim her şeyimsin 20
sen bir 32
sen bana aitsin 27
sen benim 28
sen bir meleksin 58
sen benim karımsın 46
sen bir pisliksin 43
sen beni sevmiyorsun 23
sen bir tanesin 30
sen benim her şeyimsin 20
sen bir 32
sen bana aitsin 27
sen benim 28
sen bir meleksin 58
sen benim karımsın 46
sen bir pisliksin 43