Zaman geçtikçe traduction Français
319 traduction parallèle
Zaman geçtikçe, McTeague'nin avareliği alışkanlık haline dönüşmüştü.
Avec le temps, le désœuvrement de McTeague devint une habitude.
Zaman geçtikçe daha da aptallaştı, O günden beri de burda.
Il est viré complètement fou et il est ici depuis. Viens.
Daha sonra, zaman geçtikçe, okyanuslar çok çeşitli deniz canlılarına mekan olmaya başladı.
Au fil des âges, les océans se sont mis à fourmiller de toutes sortes de créatures.
"Zaman Geçtikçe" yi çal.
"As Time Goes By".
"Zaman Geçtikçe" yi Sam kadar iyi çalan kimse yok, hala.
Il n'y a que lui qui sache jouer "As Time Goes By".
Sam'e "Zaman Geçtikçe" yi çalmasını söyleyeceğim.
Sam va jouer "As Time Goes By".
Ama zaman geçtikçe Sonseeahray'in ölümünün barışı mühürlediğini anladım.
Mais la mort de Sonseeahray avait vraiment scellé la paix.
Bu yüzden, zaman geçtikçe şato harap olmuştu.
Et donc, avec le temps, le château se délabra.
Ama zaman geçtikçe... Ben bile böyle biri değildim...
Les années de service vous font changer...
Zaman geçtikçe o konuda pek düşünmüyor insan.
Tu n'y penses plus au bout d'un moment.
Ama zaman geçtikçe, bu ilişkinin hiç bir şekilde yürümeyeceğini fark ettim.
Mais le temps passant, je me suis rendu compte... que cela n'allait jamais marcher.
Zaman geçtikçe sorun azalacağına, daha da artıyor.
Et elle semble le devenir de plus en plus, au fil du temps.
Umarım Iyi Hanesi bu prensibi ilke edinir ve zenginliğiniz de zaman geçtikçe katlanarak artar.
"telle est votre devise. " Honneur et prospérité au puissant clan de li! "
Zaman geçtikçe, fikirlerimiz değişiyor.
Les temps changent, les idées aussi.
Bayan Blair, gücünün karşılığında biraz para istemekten çekinmez. Zaman geçtikçe iş büyür.
Mlle Blair, consciente de son pouvoir, réclame de petites sommes d'argent qui augmentent avec le temps.
yani, zaman geçtikçe biz alabileceğimizin en iyisini alacağız.
Tu comprends, le temps passe et on doit prendre ce qu'on trouve.
Zaman geçtikçe beynini madende bir yerde bıraktığına kani oluyorum.
Je suis de plus en plus convaincu que tu as oublié ton cerveau dans la mine.
Ve zaman geçtikçe insanlar daha da fazla umutsuzluğa kapılıyor.
Et avec chaque minute qui passe, le désespoir augmente.
Zaman geçtikçe ve kuvvetlendikçe kan davasına teşebbüs edecek mi?
A mesure que sa position s'affermira, ne va-t-il pas relancer la vendetta?
Sorun değil, alışırsın, zaman geçtikçe
Ne t'inquiète pas, ça passera avec le temps.
Elbette ki zaman geçtikçe bizde izini bırakıyor bana yaptığı gibi.
Le temps a peut-être laissé quelques traces... comme il l'a fait sur moi.
Fakat zaman geçtikçe, bu konuya olan ilgisi azaldı.
Mais avec Ies années cet intérêt a diminué.
Aradan zaman geçtikçe, Teddy ve Vern'ü daha az görür olduk. Sonunda koridorlardaki pek çok isimsiz yüzün arasına karıştılar.
Avec le temps, on voyait Teddy et Vern de moins en moins jusqu'à ce qu'ils deviennent juste deux visages de plus dans les couloirs.
Zaman geçtikçe, olgun bir adama olan ihtiyacım azaldı.
Plus le temps passe, moins j'ai besoin d'hommes mûrs.
Zaman geçtikçe, ölümün gerçekten ne olduğunu anlar, o zaman acılar biter ve iyi anılar başlar.
Plus tard, elle apprendra que la mort, c'est également un lieu de repos et de souvenirs.
Zaman geçtikçe Timmy'yi görenlerin sayısı arttı.
Par la suite, beaucoup de gens l'aperçurent dans les parages.
- Zaman geçtikçe daha da akıllanıyorlar.
- Ils deviennent de plus en plus malins.
Üzgünüm çocuklar, zaman geçtikçe gerçeklerden daha da uzaklaşıyor.
Elle est de plus en plus déconnectée de la réalité.
Zaman geçtikçe, babam tutunacak bir şey bulmak için daha çok çabalıyordu. Bana sürekli her şeyi anlatıp anlatmadığımı soruyordu.
Au fil du temps, cherchant à quoi se raccrocher, mon père... me questionnait sans cesse :
Ama zaman geçtikçe, benzerlikleri fark etmeye başlarsınız.
Mais au fur et à mesure, vous commencez à voir les points communs.
Başlarda hiçbir sorun yoktu ama zaman geçtikçe- - Çok sertleşmiş.
Au début, je n'avais pas de problèmes, mais peu à peu... lls sont cassants.
Ama zaman geçtikçe, Alixus'un haklı olduğunu anladım.
Mais avec le temps, j'ai compris qu'Alixus avait raison.
Zaman geçtikçe, oğlan çocuğu kaçınılmaz olarak erkek olur.
Avec le temps, un garçon devient un homme, forcément.
Zaman geçtikçe, oğlan çocuğu kaçınılmaz olarak erkek olur kaçınılmaz olmayan şey ise adamın kılıç olmasıdır.
Avec le temps, un garçon devient un homme, forcément. Mais il n'est pas forcé qu'un homme devienne une épée.
Dediğine göre, zaman geçtikçe daha agresif ve saldırgan olacakmış.
Elle dit qu'à la longue, il va devenir agressif et violent.
Zaman geçtikçe videolara ben de inanmaya başladım.
À force, moi aussi j'ai fini par le croire.
Zaman geçtikçe hikayeler birbiriyle çelişmeye başladı.
Avec le temps, les histoires sont devenues de moins en moins crédibles.
Ama zaman geçtikçe ormanların çoğu yok oldu.
Mais au fil des siècles... les grandes forêts ont presque toutes été détruites.
Bazıları buralarda bütün bu yıllar boyunca hayatta kalmayı başardı. Ama zaman geçtikçe soyumuz zayıflaşmaya başladı.
Quelques-uns ont réussi à survivre ici pendant toutes ces années... mais le sang de notre tribu s'est éclairci et affaibli... avec chaque génération.
Zaman geçtikçe, yalnızlığın ne kadar yok edici ve zor olduğunu görmeye başlayacaksın.
Avec le temps, on s'aperçoit à quel point la solitude est destructrice.
Ama zaman geçtikçe arkadaşım olmadığı için huzursuzca büyüdüm.
Mais au fil du temps, j'ai voulu me faire des amis.
Dinle biliyorum sen şimdilik anlayamıyorsun... Ama zaman geçtikçe ailene bu kadar... Yakın olmanın ne kadar güzel birşey olduğunu anlayacaksın.
Je sais que tu ne t'en rends pas encore compte, mais avec le temps, tu réaliseras quel bonheur c'est d'avoir sa famille autour de soi.
Zaman geçtikçe, bu konuyu açtığımda, Lee huysuzlaşmaya başladı.
Et avec le temps, ça énervait de plus en plus Lee que j'en parle.
Zaman geçtikçe Steve'in böyle nedenini asla kavrayamadığım sırf gıcıklık olsun diye türlü türlü dolaplar çevirdiğini anladım.
Steve se livrait souvent à ces petits jeux. Pure cruauté. Je n'ai jamais compris pourquoi.
Yıllar geçtikçe, bugünü her zaman anımsayabilir ve benimle gurur duyabilirsin.
Tu pourras toujours te rappeler ce jour et être fière de moi.
Zaman geçti ve Iris gün geçtikçe güzelleşti.
Le temps passait et lris était de plus en plus belle.
Şu lanet demiryolu zaman geçtikce daha kolaylaşmıyor.
Ce chemin de fer est un coup de plus en plus difficile.
- Ne zaman doğdunuz? M.Ö. 3834 yılında, Dünya'da aradan bin yıllar geçtikçe
Dans cette région de la Terre appelée Mésopotamie, en 3834 avant J.
Sonra aylar geçtikçe, beraber daha çok zaman geçirmeye başladık.
Les mois ont passé et nous nous sommes beaucoup vus.
Yıllar geçtikçe, kariyerinin sonlarına doğru Tourneur, doğaüstü olaylara her zaman çok fazla ilgi duyduğunu itiraf etti.
Tourneur confessa que le surnaturel l'avait toujours passionné.
Zaman geçtikçe kendi tarzını oluşturdu.
Avec le temps, elle devenait élégante.
zamanı 41
zaman 286
zamanında 22
zamanla 88
zaman geçiyor 44
zamanlama 22
zamanım yok 137
zamanın var mı 17
zaman yok 141
zaman doldu 144
zaman 286
zamanında 22
zamanla 88
zaman geçiyor 44
zamanlama 22
zamanım yok 137
zamanın var mı 17
zaman yok 141
zaman doldu 144