Bir ses traduction Portugais
5,480 traduction parallèle
İçimden bir ses bu evin sürprizlerle dolu olduğunu söylüyor.
Tenho a sensação que esta casa é cheia de surpresas.
Sadece bir ses olur ama bu da bir başlangıç.
Pode ser só uma voz, mas é um começo.
Bak, kafamın içinde, senin gibi güzel, senin gibi kibar bir kadını hak etmediğimi söyleyen bir ses var.
Havia uma voz na minha cabeça que dizia que eu não merecia uma mulher tão bonita como tu. Não merecia uma mulher tão gentil como tu. as kind as you are.
Öyleyse içimden bir ses yapmayacağını söylüyor.
Bom, então algo me diz que não o vais fazer.
Çünkü içimden bir ses dışarıda bir yerde bir tedavi olduğunu söylüyordu.
Porque tinha um palpite em como havia uma cura, algures.
Ama kafamda sürekli dönüp duran, atamadığım bir ses vardı.
Mas tinha uma voz presa na minha cabeça que não conseguia tirar.
( Arka plandan bir ses : ) Balık yesek?
Quando tudo acabou, quem é que ia comprar peixe?
Pek iyi bir ses değil.
Isto não soa bem.
Bir an için biri ağlıyormuş gibi bir ses duydum.
Por um segundo pareceu alguém a chorar.
İçimden bir ses buradaki insanların Shelby'nin işini yaptığını ve ölümünün benimle hiçbir alâkası olmamasına rağmen bana patladığını söylüyor.
E eu sinto que... alguns pensam que o que Shelby fazia para trabalhar, como morreu, mesmo que eu não esteja envolvida, de qualquer forma, reflecte a mim.
"Bir ses çıkaracak ve küçük pencerede kilonuz belirecek."
Vai emitir um som e, depois, o seu peso vai aparecer na janelinha. "
! Zannedersem başka bir ses tonuyla konuşmak istemiştin sen.
Acho que pretendias um tom de voz diferente.
Tam da o şeyden sonra oradan bir ses geliyor.
Aqui está. A buzina de neblina e o canudo.
'Komutlarınızı köpeklere, karşı konulamaz yapan bir ses uygulaması'.
"Toca um som que torna as ordens irresistíveis para os cães."
Sesinizi köpeklere, karşı konulmaz yapan bir ses uygulaması.
"Toca um som que torna as ordens irresistíveis para os cães."
Odaklanmış bir ses huzmesi yayarak bir suçlunun kafasını karıştırabilir hatta iş yapamaz duruma getirebilir.
Emite um feixe de som concentrado que desorienta e incapacita o criminoso.
Ama içimden bir ses, bunun kahveden fazlası olduğunu söylüyor.
Mas algo me diz que não estamos aqui pelo café.
Yüksek bir ses, ani bir şok.
Um barulho alto ou um choque súbito.
Bir ses geldi sanki aldatmanın sesi.
Parece um pouco como... Não sei. O som da traição.
Biz iki kişiyiz, tek bir ses çıkartan.
Somos dois homens e falamos a uma só voz.
İçimden bir ses bir şeylerin tercümede kaybolacağını söylüyor.
Sinto que alguma coisa seria perdida na tradução.
Bir yabancıyla konuşurken daha düzgün bir ses tonuyla konuşmalısın.
Quando te diriges a um estranho, é bom que mantenhas um tom calmo.
Sonra bir ses duydum.
A seguir, ouvi um som...
Bir ses duymuş olmalılar.
Eles devem ter ouvido algum barulho.
Bana Senatörün eski bir çalışanı tarafından kendini korumak için yapılmış bir ses kaydından korktuğunu söyledi.
Ele contou-me que havia algo que o senador temia... uma gravação feita por um ex-colaborador para se proteger.
Bracken'ın cinayeti itiraf ettiği bir ses kaydı.
Uma gravação na qual o Bracken admite assassinato.
Bana Senatörün eski bir çalışanı tarafından kendini korumak için yapılmış bir ses kaydından korktuğunu söyledi.
Uma gravação feita por um ex-colaborador.
Bir ses duydum!
Encontrei algo!
Bam, bam, bam gibi bir ses duydum.
Ouvi alguma coisa, como uns disparos.
- Lina'nın annesinin evinden bir ses çıktı mı? - Hayır. Sadece bir kaç park cezası.
Nadinha, mas tenho alguns infiltrados, estacionados na rua.
Avrupa'daki bütün büyük katedrallerin yayın organları saniyede 32 feet'lik bir ses üretiyor.
Todos os grandes órgãos das Catedrais da Europa têm tubos de órgãos de 10m, que produzem Infra-som.
Ama bu ses melodikse, bir yerlere yaz derim Gabe.
Mas Gabe, se essa voz tem uma melodia, passa-a para o papel.
- Bekle! O ses de ne? Tıpkı bir...
Ele aceitou melhor do que eu esperava.
"Yakında, küllerden veya... " kemiklerden ibaret olacaksın, salt bir isim, " ve yalnızca ses, bir yankı.
" Em breve, serão cinzas ou ossos, um mero nome no máximo, e mesmo assim é apenas um som, um eco.
Bir daha o ses şeysini kullanabilecek miyim?
Vou poder... usar aquela coisa da voz?
Eğer ses tonum çok ciddi geldiyse üzgünüm, ama ben senin patronunum ve bu da aslında ciddi bir iş. Aman tanrım.
Desculpa se o meu tom é profissional, mas sou o teu chefe e isto é realmente um negócio.
Şimdi, bir seri ses duyacaksınız.
Agora, vai ouvir uma série de tons.
Bir çeşit ses hipnozu işte.
É algum tipo de hipnose sonora, por favor.
Ani ses, ani hareket, herhangi bir kargaşa şiddetli nöbet tetikleyicileri kasılma nöbetleri.
Ruídos repentinos, movimentos súbitos, qualquer perturbação desencadeia paroxismos, convulsões...
Eğer bir kariyer çöle düşse ve onu orda duyacak kimse olmasa ses çıkartır mı?
Se alguma coisa cair no deserto e não houver ninguém para a ouvir, - fará algum barulho?
Söyledim ya, onu ses silahıyla vurmam bir kazaydı.
Já disse. Acertar-lhe com o canhão ultrassónico foi um acidente.
Ayrıca bir sürü ses dosyası var...
- mas estão ilegíveis.
Biliyorsunuz ki binamızdaki ses düzeyine dikkat etme konusunda katı bir politikamız var.
Sabe que temos regras severas quanto ao nível de barulho no prédio.
Ender bir durumla karşı karşıyayız. Ses, video ve verilerin kayıpsız sıkıştırılması gerçekleşiyor.
Estamos a respirar ar rarefeito aqui, a operar no limite da compressão sem perdas de áudio, vídeo e dados.
Ondan ses çıkmayınca, yolunda gitmeyen bir şeyler olduğunu anladım.
Quando não tive notícias dele, vi logo que havia algo de errado.
Ses kaydını ayrıştırmaları için adliyeye gönderdim. 24 saate elimizde bir şey olur.
Enviei o audio para a Análise Forense para ver se eles o conseguem "limpar". Devemos saber alguma coisa dentro de 24 horas.
- En son bir kaç saat önce mesaj atıp onu bulduğunu söyledi, o saatten beri ses seda yok.
Ela mandou-me uma mensagem há algumas horas a dizer que o encontrou, mas ainda não tive mais notícias.
Bu ses bana lazım, yoksa büyük bir davayı batıracağız.
Ok, Benjamin, preciso deste áudio ou perdemos um caso importante.
Keşke üzüldüm diyebilseydim ama ikimiz de yıkılan bir adamın çıkardığı sesten daha tatlı ses olmadığını biliriz.
Quem me dera poder dizer que lamento, mas ambos sabemos que alguns sons são mais doces do que a queda do próximo.
Alistair ses perdemin asla bir Derry yerlisi gibi olmayacağını işaret etti ve bir sonraki kahvaltımızda gözden geçirmek üzere bir kaç şiir ve konuşma üslubu kayıt edecek kadar kibar davrandı.
Segundo o Alistair, as minhas entoações não seriam aprovadas por um nativo de Derry, então ele gravou poemas e expressões para eu praticar antes do nosso próximo pequeno almoço.
Bu bebek galvanik deri tepkisini, oksijen tüketimini mikro ifadeleri, biyolojik geri bildirim beyin dalgalarını göz bebeği büyümesini, ses biyometrisini ölçüyor. 96 değişken bir arada.
Este menino mede a reação galvânica da pele, uso de oxigénio, microexpressões, biofeedback, ondas cerebrais, dilatação das pupilas, voz, biometria, são 96 variáveis ao todo.
bir ses duydum 43
sessiz 419
sessizlik 961
sessiz ol 1365
sesini 16
sesi 44
sesini kes 30
sessiz olun 889
sesini aç 27
sessizce 88
sessiz 419
sessizlik 961
sessiz ol 1365
sesini 16
sesi 44
sesini kes 30
sessiz olun 889
sesini aç 27
sessizce 88
sessiz olur musunuz 16
sesini duydum 25
sesin 22
sessiz gece 17
ses ver 16
sessiz olun lütfen 35
seska 47
sessiz olur musun 37
ses yok 33
sesini yükseltme 39
sesini duydum 25
sesin 22
sessiz gece 17
ses ver 16
sessiz olun lütfen 35
seska 47
sessiz olur musun 37
ses yok 33
sesini yükseltme 39