Bir türlü anlayamıyorum traduction Portugais
101 traduction parallèle
Sizi bir türlü anlayamıyorum Bayan Benedict.
Nunca te compreenderei, Sra. Benedict.
Sen konuşurken bir türlü anlayamıyorum doğru mu, yalan mı söylediğini.
Quando falas, pergunto-me se estás a mentir ou falas verdade.
Bir türlü anlayamıyorum.
- Não consigo perceber isto.
Bir türlü anlayamıyorum.
Eu não compreendo.
Elbette ki pek çok şey Piri'de nasıl bir yaşam kuracağımıza bağlı. ama bir Kartal'a neden bir ameliyathane koymam gerektiğini... bir türlü anlayamıyorum.
É claro que vai depender da forma como as nossas vidas correrem em Piri, mas não vejo qual a necessidade de encher uma Águia com o material de cirurgia.
Böyle yorucu bir yaşam Bir türlü anlayamıyorum
Uma vida tão exaustiva, eu realmente não entendo...
Savaşı bir türlü anlayamıyorum.
Simplesmente, não compreendo a guerra.
Bir türlü anlayamıyorum, Jess.
Não me consigo convencer, Jess.
Bir türlü anlayamıyorum.
Eu não posso compreender isso.
Bir türlü anlayamıyorum.
Não consigo entender.
Ben uyanıkken nasıl yaptığını bir türlü anlayamıyorum.
Não consigo perceber como ele consegue entrar quando estou acordada.
Bunu bir türlü anlayamıyorum.
Não consigo, por mais que pense, perceber o quê.
Seni bulmaları için iki tane dedektif tutttum. Bir türlü anlayamıyorum.
Contratei dois detectives para te encontrarem.
Scioscia, bir türlü anlayamıyorum.
Scioscia, não entendo.
Ben sadece bir türlü anlayamıyorum.
Eu simplesmente... Eu simplesmente não compreendo...
- Bekar. - Nedenini bir türlü anlayamıyorum.
- Não sei por quê.
Bu eyaletteki insanların, bundan 27 sene önce olanlardan, rahatsızlık duymamasını, bir türlü anlayamıyorum.
Porquê Não te dá volta ao estômago e a todas as pessoas decentes deste Estado o que se passou há 27 anos?
Hala bir türlü anlayamıyorum.
Ainda não consigo compreender...
Bu bilgisayarları neden alamadığımızı bir türlü anlayamıyorum. Çocukların gerçekten ihtiyacı var.
Não vejo por que não podemos ter alguns computadores novos para os alunos poderem aprender qualquer coisa.
Bunu bana anlatacak zamanı nasıl bulamadığını bir türlü anlayamıyorum.
Não percebo como não arranjaste tempo para me contar.
Bir türlü anlayamıyorum.
Não entendo.
Moda konusunu pek anlamam ama öyle güzel bir yüzün var ki, neden sakladığını bir türlü anlayamıyorum.
Eu sei, eu sei. A moda não é exactamente a minha especialidade. Mas que diabo, tu tens um rosto tão bonito.
İnsanların birbirlerine bunu nasıl yaptığını bir türlü anlayamıyorum.
Nunca me deixo de surpreender com o que as pessoas fazem umas às outras.
Bir türlü anlayamıyorum...
Mas porquê? ...
Bir yanağı okşamak ne işe yarar anlarım, tamam. Taşları oynatmak ne işe onu da anlarım. Ama bir insanı öldürmenin ne işe yaradığını bir türlü anlayamıyorum.
Vejo o seu interesse em acariciar uma bochecha, mover pedras, mas não matar alguém.
Tanrım! Sana neden havladığını bir türlü anlayamıyorum.
Não sei porque é que ele ladra a si
Sadece neyi hedeflediğini bir türlü anlayamıyorum.
- Gostei dele. Só não percebo o que pretende.
Trey'in, neden Ryan'a tuzak kurmak isteyeceğini bir türlü anlayamıyorum.
Ando a tentar perceber por que razão o Trey quer culpar o Ryan.
Bir türlü anlayamıyorum.
Não percebo.
Bu cinayete nasıl bulaştığını bir türlü anlayamıyorum.
Só não percebo como se envolveu neste homicídio.
İşler onun için iyi gitmeliydi, ama o öldü, yani bir türlü anlayamıyorum, yani...
As coisas... As coisas deviam ter corrido bem para ele. Mas ele morreu e nada faz sentido.
Amerikalılardaki şu araba tutkusunu bir türlü anlayamıyorum.
Não entendo a obsessão da América por carros.
Ama tüm bunların neden olduğunu bir türlü anlayamıyorum.
Mas eu realmente não vejo o sobre o qual isto é.
Bir an senin evindeyken bir an sonra kendimi motel odasında eroinle bayılmış bir halde nasıl buldum, bir türlü anlayamıyorum.
Está-me a deixar louco. Como eu posso ter saído da sua casa num minuto e ter chegado ao motel no outro...
Aslında, nereli olduğunu bilmemeni... bir türlü anlayamıyorum.
Eu não percebo como é que tu não te lembras de onde és.
- O kadar hoş görünümlü ve kişilikli ki. - Evet. Neden daha başarılı biri olmadığını bir türlü anlayamıyorum.
Uma cara ótimo e agradável, é estranho não ser bem sucedido.
- Bir türlü anlayamıyorum.
Só não entendo.
Yani önerdikleri her kuruşa, hatta çok daha fazlasına değer ama onu neden satmak isteyeceğinizi bir türlü anlayamıyorum.
Quero dizer, ele vale cada centavo que eles ofereceram e mais, mas eu não posso, pela minha vida, entender por que quer vendê-lo.
Bak işte! Bu yönünüzü bir türlü anlayamıyorum. Bir konu üzerine yazdığınız çok nadir oluyor.
Exacto, e é isso mesmo que não entendo em ti.
- Bir türlü anlayamıyorum.
- Eu não percebo isto.
Hala daha toplumumuzun, bir köpeğin hayatını insanınkinden daha küçük görmesini bir türlü anlayamıyorum.
Não posso acreditar que a nossa sociedade valoriza menos a vida de um cão que a de um humano. Deixa-me furioso. É mesmo de deixar furioso.
Bir türlü anlayamıyorum, bütün gün buradaydım işlek bir alan buldum, yazanlara uydum.
Não percebo, tenho estado nisto toda a manhã. Encontrei uma área espaçosa, segui o panfleto.
Neden olduğunu bir türlü anlayamıyorum.
Não percebo porquê.
Omatikaya'nın neden seni seçtiğini bir türlü anlayamıyorum.
Por razões que não posso imaginar, os Omaticaya escolheram-no.
Bir türlü anlayamıyorum. Hasan'ın dul eşini kukla başkan olarak atamanın Kamistan hükümetinin istikrarsızlığı konusundaki endişelerimizi nasıl azaltacak?
Não entendo porque acha que empossar a viúva de Hassan irá aplacar as nossas preocupações com a instabilidade do governo da IRK.
Buralı gençler niye böyle anlayamıyorum bir türlü.
Não sei o que se passa com os jovens desta terra. Não sei mesmo.
Ne kadar uğraşsam da, bir türlü anlayamıyorum. Kendinizi fazla zorlamayın.
Não pense demais ou não conseguirá.
Bir türlü anlayamıyorum.
Não queremos perder o avião. Está tudo tão confuso.
Anlayamıyorum bir türlü...
Não percebo...
Ve bir türlü neden burada oturup durduğunu anlayamıyorum.
Eu só não entendo porque estás aqui sentada.
Özür dilerim. Neden yapamadığımı bir türlü anlayamıyorum.
Eu tinha esse mesmo problema, mas percebi que só temos de fingir que a agulha é nossa amiga.
anlayamıyorum 508
bir tanem 228
bir tek 20
bir tane sana 21
bir tane daha var 71
bir tane 117
bir tane daha 473
bir tanesi 28
bir tane daha ister misin 28
bir teklifim var 32
bir tanem 228
bir tek 20
bir tane sana 21
bir tane daha var 71
bir tane 117
bir tane daha 473
bir tanesi 28
bir tane daha ister misin 28
bir teklifim var 32
bir tane yeter 18
bir tane alabilir miyim 32
bir tane mi 25
bir tane var 76
bir tane daha alabilir miyim 22
bir terslik var 61
bir tavşan 19
bir tane daha ver 30
bir tane bile yok 21
bir tur daha 25
bir tane alabilir miyim 32
bir tane mi 25
bir tane var 76
bir tane daha alabilir miyim 22
bir terslik var 61
bir tavşan 19
bir tane daha ver 30
bir tane bile yok 21
bir tur daha 25