English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Portugais / [ V ] / Ve o da

Ve o da traduction Portugais

83,659 traduction parallèle
Biz bilmiyoruz ve o da bilmiyor.
- Não sabemos e nem ela sabe.
Maggie uyuyor ve çocuklar da dedeleriyle parkta eğleniyorlar.
A Maggie está a dormir, e as crianças ainda se estão a divertir no parque com o avô.
Bunu aklımda tutarak Caz Çağı'nın son kodamanı ve hip-hop imparatorluğunun kralı arasındaki trajik çarpışmanın hikayesini anlatacağım.
Com isso em mente, conto a história da trágica colisão entre o último magnata da era do Jazz e o rei de um império hip-hop.
Bay Burns küçük bir parti düzenliyor,... ve davetlilerin çoğu ya ölmüş ya da hayal ürünü.
O Mr. Burns vai organizar uma pequena festa, e a maioria dos convidados ou estão mortos ou são imaginários.
Keşke Smithers ve buzu burada olsaydı da intikamıma tanık olsalardı.
Só gostava que o Smithers e o gelo dele estivessem aqui para ver a minha vingança.
Jazzy James ve Nefret Takımı, Kafiye Suçu Yıldızları'topluluğu senden nefret ediyor!
O Jazzy James e o Esquadrão do Ódio, com a participação das Estrelas do Crime da Rima odeiam-te!
Pekala, babanız gıda zehirlenmesinden hastanede yatarken bu kitabı okudum ve hayatımı değiştirdi.
Muito bem, li este livro de início a fim enquanto o vosso pai estava hospitalizado por intoxicação alimentar, e ele mudou a minha vida.
Dawes gittiğini ve şu bilim adamını da yanına aldığını biliyorsun değil mi?
Dawes desapareceu, sasa ke? E o homem da ciência, oso. Oye!
Sırrını çaldım Fred Johnson ve o sırrı Kuşak'a veriyorum.
Roubei o teu segredo, Fred Johnson. E vou dá-lo ao Cinturão.
Yas tutacak zamana ihtiyacın olduğunun ve şu anda geleceği düşünmenin daha da zor olduğunun farkındayım ama benimle gelebilirsin.
Sei que precisas de tempo para fazer o luto é é demasiado difícil pensares agora no futuro. Mas podias vir comigo.
Kızımın doktoru ve çok yetenekli bir genetikçidir.
É o pediatra da minha filha. É um geneticista muito dotado.
Kan oksijen seviyesi desteği kas yorgunluğu giderici ve hızlı kemik yoğunluğu artırıcı Osteo-X'ler!
Para facilitar o transporte de oxigénio no sangue... Inibidor de fatiga muscular... E isto é Osteo-X, um rápido intensificador da densidade óssea.
- Evet aradım çünkü uymam gereken emirler var ve savunma bakanı ifadeni verirken bunu takmanı istiyor.
- Sim, revistei. Porque eu também tenho ordens a cumprir. E o Ministro da Defesa quer que você use isto quando testemunhar.
Hâlâ Ganymede'de ise ve onu bulursak kızını da bulacağımıza inanıyorum.
Se ainda estiver em Ganímedes e o encontrarmos, poderemos encontrar a sua filha.
Kendisi Dünya'da doğmuş ve ebeveynleri o çocukken Mars'a göç etmiştir.
Ele nasceu na Terra, os pais emigraram para Marte quando ele era criança.
Pekâlâ tatlım, bana Ganymede'deki her geminin kesintisiz izini göster. Kulaklarını dört açıp MKCD'na ait her frekans bandını ve yayını izle. İstasyona giriş ve çıkış trafiğini etkileyecek bir şey olursa bilmek istiyorum.
Muito bem, querida, dá-me um rastreio contínuo de todas as naves em Ganímedes e mantém-te alerta, monitoriza todas as bandas e transmissões MCRM, quero saber se há alguma coisa que afecte o tráfego que entra e sai daquela Estação.
Direksiyon ve kapı panellerinde parmak izi bulamamışlar.
O volante e as portas foram limpos, segundo a malta da perícia.
Gündüz ve gece arasındaki.
Entre o mundo do dia e da noite.
Savaştan geri döndüğümde evliliğimizin ilk iki yılında.. .. biz ninen ve büyükbabanla demircinin üst katında yaşadık.
Os primeiros dois anos de casamento, depois de vir da guerra, vivemos com a tua avó e com o teu avô, num barracão.
O karı koca olarak ben ve Ros ile ilgiliydi.
Oh, estava a falar da Ros e de mim, casados.
Babam şehri terk etti, annem de sik kafalı ahmağın tekiyle evlendi. Ve onu çok eleştirdiğimi düşünüyor.
O meu pai foi-se embora e a minha mãe casou-se com um asno filho da puta e ela acho que embirro com ele.
Ve sadece başkanın ofisine değil... Bana da.
E não só para o gabinete do Presidente, mas para mim.
Ve Renard da yüzbaşı.
E o Renard é o Capitão.
Ve Sean da bilmiyor.
E o Sean também não sabe.
bir tanesi iki yıl önce Nova Scotia'da, diğeri beş yıl önce Chiapas'te, ve üçüncüsü 18 yıl önce Idaho Falls'ta.
Um na Nova Escócia há dois anos, outro em Chiapas há cinco anos, e o terceiro em Idaho Falls há dezoito anos.
Sonra birinci ve ikinci ayakkabı arasında bir duraksama olur alt kattaki komşular da kulaklarını kapatıp... - Bekler... - Hmm.
E havia uma pausa entre o primeiro e o segundo sapato, onde o vizinho de baixo tapava os ouvidos... à espera... do outro sapato cair.
Konuşmamız önemli, Bonaparte öldüğüne ve siyasi kariyerini bitirdiğine göre.
É importante conversarmos, já que o Bonaparte morreu e você deu cabo da sua carreira política.
Bu, Pleiades için Babil sembolü anlamı da... bu ikisi de Taurus ve Orion olmalı.
Esta é a Babilónia símbolo das Pléiades, o que significa, que estes dois seriam Taurus e Orion.
Ben gençken, ailemin çoğu hala Almanya'da yaşıyordu, ve yazları büyük halam Ada ile geçirirdim.
Quando era adolescente, tinha familiares na Alemanha, e passava o verão com a minha tia-avó Ada.
Ve bizi duymanın tek yolu da bu kulaklık, ama odaya girmeden bunu kullanma.
- Vais ouvir-nos com isto... mas só o colocas quando estiveres no quarto.
Ve bu da senin Konut Yetki belgen.
E este é o teu voucher de acesso.
Birincisi, oteli satar, tüm gelirini yerel barınma evlerine bırakır, ve Porland'ı temelli terk edersin.
Primeira : vende o hotel, dá o dinheiro aos moradores de rua, e deixa Portland para sempre.
Ve bir şey duydum... rüzgar gibi Ya da elektrik, sonra Eve çığlık attı,
E ouvi uma coisa, era como electricidade, e a Eve estava a gritar, corri ate lá ela estava a olhar para o espelho, mas não era só um espelho.
Ve o kadar da iyi değil, çünkü görünüşe göre onları tanıyorsun ya da biliyordun.
E não tão bom, porque parece que você os conhece... ou conhecia-os.
Ve bitkilerle kaplıydı, sonra ben... Ona yardım etmeye çalıştım ve bu da sadece...
Tentei ajudá-lo... e um galho atravessou-lhe o peito.
Ya bu adam gerçeği söylüyor. Ya da arkadaşını öldürdü ve onu örtbas etmeye çalışıyordu.
Ele está a dizer a verdade, ou matou o amigo e está a fingir.
"İnsan formuyla ilgili bir tanık var, Eğer gerçekten bir tane varsa ve tutuklananlar Bir daha asla görülemediğini, Boscage'e kaybolduğunu" söyledi.
"Há relatos a respeito da forma humana deles, se de facto existem, e os capturados nunca mais foram vistos, perdidos para o Boscage."
Yani... eğer bir Kinoshimobe veya Curupira ya da herneyse, Ve yaşadığı yeri yok eden birini öldürüyor. Yani, evini savunman için bir kanun yok mu?
Se é um Kinoshimobe ou Curupira ou sei lá o quê, e está a matar quem destrói onde vivem, quer dizer... não há uma lei que permita defender a sua própria casa?
Dükkanda el aynasında kafatası adamı gördü, Ve Nick'in çatı katındaki aynada, Dolayısıyla Eve'i öldürmeye çalışıyorsa, şansımız olmaz.
Ela viu o Cara de Caveira no espelho da loja e no espelho do apartamento do Nick, daí, se está a tentar matá-la, não temos hipóteses.
Pekala bakalım gözetim var mı Maddie'nin izlediğ yolu kapsayan Restoran ve arabası arasında.
Vê se há câmaras que cubram o trajecto da Maddie entre o restaurante e o carro.
Hemşire Barton'ı ikna etmelisin Mason Wilcox'un Bayan Cutler'ın ölümüyle hiçbir ilgisi yoktu, Ve mahkemeye çıkarsa ifadesini mahkemeye vermek zorundasın.
Precisa de convencer a enfermeira Barton que o Mason não está envolvido na morte da Sra. Cutler e precisa de testemunhar, se ele for julgado.
Nick ve Monroe'nun bir şeyleri Kara Orman'da bulundu.
É uma coisa que o Nick e o Monroe encontraram na Floresta Negra.
Kara Orman'da Nick ve ben bir şeyler bulduk.
O Nick e eu encontramos uma coisa na Floresta Negra.
Nick ve ben Kara Orman'da bir şeyler bulduk.
O Nick e eu encontramos uma coisa na Floresta Negra.
Onun oraya gitmesini söylemiyorum. Ben ona aynayı açmasına izin vermek istiyorum. Nick'in yaptığı gibi, Renard ve ben oraya gidebiliriz
Não digo para ela ir, e sim para abrir o espelho da maneira como o Nick abriu, para o Renard e eu irmos e trazermos Nick e Eve de volta.
Nick ve ben anahtardaki farklılıklarımızı çözmek için burada tanıştık.
O Nick e eu encontramo-nos aqui para resolver o assunto da chave.
Tanrı biliyor ya bir daha da hiç görmedim ama o gün takım elbise giymişti ve kravat takmıştı benim için.
Nesse dia, ele vestiu fato e gravata para mim.
Ve şirketiniz paramparça olacak.
O que sobrar da firma vai desfazer-se.
O zaman bana bir silah ver ve tepeyi göster çünkü eğer senin düşmanınsa benim de düşmanım.
Dá-me a arma e direciona-me para a luta. Se te está a fazer mal, isso também me afeta.
Yani Gretchen hâlâ dışarıda ve Jeremy Cohen'la toplantı ayarlamana ihtiyacım var.
- A Gretchen ainda não chegou. Marca uma reunião com o Jeremy Cohen.
Bir beyanda bulunacağım ve bu beyan da "Pearson Specter Litt'in yeni yönetici ortağıyla uğraşmaması" olacak.
É preciso mostrar força. Mostra-se, dizendo que não se metam com o novo sócio-gerente da Pearson Specter Litt.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]